“Hacı baba” derlerdi ona
                                  Hacı baba:
saygı duyarak saçına sakalına.
Yedi kez hacca gitti
yetmiş yılda Hacı baba.
Beş hanım eskitti
altıncıya derdi ki: “acaba!”
Yemezdi,
           içmezdi,
                    biriktirirdi parayı
ve de her ilk baharda,
yani herkes olduğu zaman darda; 
açarak kumbarayı
                   borç verirdi yüzde üç yüz faizle:
Ali’ye,
      Veli’ye,
             Ediz’e.
İster istemez saygın,
borç almayana dargın,
benzetmeleri kaba
ve güveneceği tek bir insan olmasa da
koskoca köyde bir gerçekti Hacı baba.
Güz gelir hasat biter;
borç ödenir hesap biter...
Yağmamışsa rahmet,
                        yarıktır toprak;
boşunadır zahmet,
                        kırıktır kanat;
ödenemez senet,
                      bitmiştir takat.
Ne olacak?
Kopar kıyamet!
“Hacı baba, Hacı baba; 
gel birazcık acı baba” 
yakarmaları kâr etmez;
köylü de borcunu inkâr etmez
ve tarla-tapan;
               yastık-yorgan 
                               gider hacize.
Öldüğünde
son eşi Pakize 
denkleştirememişti kefen parasını!
Köşe bucak aramış
bulamamıştı Hacı babanın kumbarasını.
Ben duymadım, duyanların yalancısıyım:
Konu komşu, hısım akraba,
                                 yani tüm Millet;
rahmetliye “Hacı Jilet” diyorlarmış.
“Hacı Jilet!”
        
Salim Çelebi
Kayıt Tarihi : 18.8.2008 08:19:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
 


Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!