Gecelerin
Mağrur sessizliğinde,
İleri geri gezerken,
Kasvetin
Sardığı benliğimde,
Bir ah çeker dalar giderim…
İrkilirim!
Yalnızlığımın…
Sis çeperlerinde…
Dayanamam…
Üflerim
Neyi, naz ile…
Kendimi,
Nağmelerde ararım.
Ahengin
Meşkine, gark olurum.
Deva ararım.
Yâri sevmenin,
Gönül vermenin,
Şerde
Direnmenin
Ve
Yalnızca
Ona
Yalvarmanın,
Gururu
Bulunmaz…
O
Hacet kapısıdır…
Seni
Dinlemekten,
Kat’a yorulmaz…
Ne yaptığını,
Neden yaptığını,
Zorunda kaldığını,
Pişman olduğunu,
Gönül sesinden,
Hiç üşenmeden,
Acaba demeden,
Ona anlatmalısın…
Öyle
Bir kapı ki
Seni,
Senden
Daha iyi bilen.
Sana
Hayat veren.
Yakin olan, takip eden
Ve
Bir mühlet veren,
O Zamana kadar,
Rızkı
Eksilmeyen,
Seni
İradene yönelten,
Yalnız bırakan,
Tercih
Hakkı veren,
Cezayı erteleyen,
Hatanı gizleyen,
Teklifsiz veren,
Bire on
Teklif eden,
Mesaj gönderen,
Zulümden kurtaran
Ve
İmkân veren,
Böyle müthiş bir kapı…
Dünyada yaşamak,
Elbet yetmez,
Çünkü ahiri var,
Ahirden
Bihaber olmak,
Bizatihi zahirleşmektir…
Hayatı
Anlamlı kılan,
Bir dünyayı tanımamak!
Mekanikleşmektir…
Manaya
Bigane kalanlar,
Maddede buharlaşan,
Beşeri Biçarelerdir…
Biliyoruz ki
Nimetin,
Kahrını külfet çeker…
Kişi
Ektiğini biçer,
Hak ne vakit tecelli,
Eder elbet bekleyeceğiz…
Gecenin
Sessizliğinde,
Kozmik bir âlemde,
Gezegenler süzülürken
Ve
Herkes uyurken,
Sen
Secdeye kapanan,
Seccadesi
Islanan ol,
Sabret, hamdet…
Kayıt Tarihi : 15.9.2008 17:28:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!