CENNET-ÜL MUALLA
Sabah namazını kılınca, hemen Peygamber Efendimizin evinin olduğu tarafta kırmızı şemsiyenin altına doğru adımlarımızı hızlandırdık. Çok geçmeden kafilemiz toplandı. Her gün bilmem kaç sefer önünden geçtiğimiz, fatihalar ve salavatlar gönderdiğimiz evinin olduğu yerden başlıyoruz. İki katlı bir ev kondurmuşlar ve hocalarımızın bize söylediğine göre kütüphane olarak kullanıyorlarmış. Alt tarafına zemzem çeşmeleri yapmışlar. Bidonlarla evlerine zemzem götürmek isteyenler ihtiyaçlarını buradan gideriyorlar.
Birde dikkatinizi çekmek istediğim bir husus var: Ebu-Cehil’in evi Kâbe’ye daha yakın. Putlarla dolu olduğu zamanlar bile Efendimiz Kâbe’ye ibadet için giderlerken, yollarına diken serperlerdi. Eziyet görsün diye. Şimdi Ebu-Cehil’in olduğu evinin yerine büyük bir tuvalet yapmışlar. Hacıların büyük kısmı bu tuvaletleri kullanıyorlar şimdi.
Ve ağır adımlarla önce –Cin Mescidine- gittik. Rivayete göre, Efendimizin hüzün yıllarında İslamı kimseye anlatamadığı zamanlarda; cinler, Ya Muhammed eyer seni insanlar dinlemiyor ve anlamıyorlarsa, bize tebliğ et. Üzülme, biz seni dinleriz. Şimdi gezdiğimiz mescit onların merkezi olmuş. Kâbe’ye yakın bir yer. Tadilat yapılmış. Küçük bir cami gibi duruyor. Hanımların yeri ayrı. Onlar kendi yerlerinde, bizde caminin içinde iki rekât Tahiyyat-ül Mescit namazını kılıp dışarıda buluşuyoruz. Kafilemizle.
Cennet-ül Muallâ’da, Cennet-ül Baki gibi sade ve tertemiz. Başta Hz. Hatice validemiz ve birçok Sahabe-i Kiram burada metfun bulunuyorlar. Hanımları giriş kapısının yanında bir yerden bakıyorlar, onları içeri almıyorlar. Biz içini gezme şansını buluyoruz. Yine sembolik küçücük kum yığınları, sanki taş bebek mezarı gibi. Veya çocuklar oynarken mezarlık yaparlar ya, aynı öyle. Mekke£de vefat eden hacıları önceleri buraya defnediyorlardı. Yer kalmadığından Mina tarafında bir mezarlık daha yapmışlar. Şimdilerde ölen hacıları o mezarlığa defnediyorlar.
Ve Kur’an okuyarak, dualar ederek geziyoruz mezarlığın içini. Cennet-ül Bakiden biraz daha derli-toplu gibime geldi.
Ziyaretten sonra hocalarımız bizi bıraktılar kendi halimize. Zaten Kâbe’ye de uzak değildi. Diğer gruplar bu yürüyerek yapılan gezide, Ecyad Kalesini de gezdiriyorlarmış, ne hikmetse bizi oraya getirmediler. Bir-iki sene sonrada yıkıldı zaten. Ecyad kalesi Mekke’yi ve Kabe’yi korumak amacı ile Osmanlı döneminde yapılan, karakol görevi gören bir yapı imiş. Şimdi yerine büyük oteller yapılmış. Çarşıya uğradık dönüşümüzde. İğne atsan yere düşmez. Her yer kalabalık mı, kalabalık. İnsan kaynıyor her yer.
Yatsı namazından sonra Yılmaz Dayımın yanına gittik. Onun ayrılık vakti gelmişti. Bir aylık Medine ve Mekke ziyaretinin sonuna gelmişti. Hanımının yerine yaptığı hac farizasını ifa edip dönüş hazırlıklarına başlamıştı. Bir saatlik muhabbetten sonra, eşyalarını otobüslere taşıdık ve gidene kadar bekledik. Onu yolcu ettikten sonra, bizde otelimize oteldeki muhabbetlerimize daldık. Ertesi gün kalmak için bir müddet sonra yataklarımıza gittik.
Otelimiz 5 katlı. Medine’de 1. kattaydık, Mekke’de 5. kata verdiler bizi. Burada da hanımlar tarafı ayrı, erkekler tarafı ayrı. Yemek yeme işi biraz zor oluyor, böyle otellerde. Nasılsa bir şekilde insan doyuyor. L şeklinde düşünürseniz otelimizin yerini, biz kısa çizgisi tarafındaydık. Lokanta ve marketler uzun çubuk tarafında, yani Dayımlar tarafındaydı. Bizim 5 dakika uzağımızda büyük bir market vardı. İhtiyacımızı genelde o marketten yapardık.
Kayıt Tarihi : 3.1.2013 16:52:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

selam ve dua ile ...
tebrikler
TÜM YORUMLAR (4)