CEMERAT
Müzdelife’ye geldik ki aman Allah’ım, giden mi ararsın, gelen mi ararsın. Ana-baba günü. Ha bire gelen var. Burada da herkesin mi desem, ülke ülke mi desem. Yada grup grup mu desem, gelen yerine geliyor. Buda güzel değil mi. Her adada tuvalet ve abdest alınacak yerler yapmışlar. Hiçbir zorluk yok. Elhamdülillah. Burada da akşam ile yatsı namazını cem ediyoruz. Yani aynı anda kılıyoruz. Kafile başkanımız imam oluyor, bizde cemaat. Namaz kılarken bir rüzgar esiyor ki, tozu dumana katıyor. Şeytana atacağımız taşları burada topladık. Fındıktan küçük, nohuttan büyük üç günlük taşımızı topladık.
Namazdan sonra hocalarımız çeşitli ihtimaller ortaya koydular.
1. Otellere gidip sabah oradan şeytan taşlamaya gelelim.
2. Yaşlı hacılar var. Onlar yürüyemezler. Onlara bir bekçi bırakıp biz otellere gidelim.
3. Arabalarla gitmek mümkün değil. Yürüyerek Mina’ya gidelim.
4. Yaşlıları arabaya bindirip,yürüyebileceklerle Mina’ya gidelim.
4. Şık uygun görüldü. Kırmızı şemsiye açıldı. Bismillah deyip yola çıktık.
Arabalarla gitmek çok daha zormuş hakikatten. Biz yürürken onlardan daha hızlı gidiyorduk. Üç saate yakın yürüdük. Mina’da çadırlara geldik. Bir saatten fazla da kalacağımız çadırı aradık. Çadıra girdiğimizde saat 24.00 gösteriyordu. Bu çadırlar Arafat’taki çadırlardan biraz daha lüks. Hem üstü kapalı, hem yatacağımız yerlerde halı serili idi. Kocaman çadırlar ama. 4-5 kafile bir çadıra sığdırmışlar. Erkekler ve kadınlar ayrı yerlerde tabi. Zaten yorgunduk, abdestlerimizi alıp hemen yattık.
Yine bir heyecanla namaza kalktık. Cemaatle namazı kılıp, Arafat’ta verilen kumanyalarımızdan biraz atıştırıp dışarı çıkıyoruz. Yarım saat içinde toparlanıp şeytanı taşlayıp, oradan otele geçmek niyeti ile yine yola koyulduk. Kırmızı şemsiye açıldı. Lanetli şeytanı taşlamak için bütün gücümüzle ve kuvvetimizle beraber hırsımızı da bunlara ekleyerek yola koyulduk. İlerledikçe şemsiye uzaklaşmaya başladı. İlerledikçe kalabalık çoğalıyor, saflar daha çok sıklaşıyor. İzdiham artıyordu. Herhalde haccın en zor bölümü ve dikkat edilecek yeri burası.
Yoğunluğu bölmek için iki kat yapmışlar. Alt katın tam üstüne taşlar dikmişler. Yukarıdan attığın taşlar, aşağıdakilerin üstüne düşüyor. Biz üst kattaydık. Cemeratlara yaklaştıkça hızımız azalıyor. Kırmızı şemsiyeyi de görmek zorlaşıyordu. O kadar aramız açıldı yani. İlk gün sadece büyük şeytan taşlanacaktı. Büyük şeytanda yolumuzdaki son şeytandı. Küçük şeytan hizasına gelince sıra gitmemeye başladı. Yarım saatten fazla hiç ilerleyemedik. Biz beklerken arkamızdan gelenler bizi yavaş yavaş sıkıştırıyorlar.
Bir rahatlama oldu,büyük şeytanın yanına kadar geldik. Taşlarımız ellerimizde, hanım ve kaynana yanımda birde Adanalı Mustafa’nın Teyzesi ve Trabzonlu Gençağa Ağabeyin Hanımı da bizimle. Daha yaklaşamayacağımızı anlayınca bulunduğumuz yerden yedi tane taşı attık. Benim attıklarım isabet etti kanaatimce. Kaynanamın attığı taşlar, zaten hepsini birden attı. Zenci bir Müslümanın kafasına denk geldi. Adam bize bakıp gülümsedi, attığın olmadı der gibi. Tam o esnada bir dalgalanma oldu. Karıştı orası. Yere düşen kalkması mümkün değil. Kaynanam bir ara sendeledi. Kızı onu tutarken bende siper olmaya çalıştım. O hengameden firesiz kurtulduk. Önümüzde bir adamın ihramları çıkmış, kalıverdi ortada. Ve yolumuza girip otele doğru ilerledik.
Osman ErdoğmuşKayıt Tarihi : 21.12.2012 08:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Duygular berrak ve satır geçişleri mükemmel
ve yürek sesi özgürce dizelere dökülmüş,
kutlarım.Mutluluk ve sağlık dileklerimle...
Selam ve saygılar...
TÜM YORUMLAR (1)