MESFELE
Bindiğimiz servis otobüsleri bizi sanki İstanbul’un bir mahallesine getiriverdi. Türkiye’den gelen Diyanet hacılarının hemen hemen tamamı bu bölgede kalıyorlar. 10-12 Katlı apartmanlar, kalabalık caddeler, Türk hacılarına hitap eden bir sürü dükkan. Lokantalarda Türklerin damak zevkine hitap eden yemekler.
Adresi evde unutmuştum. Diyanetin kayıt bürosunu bulabilirsem, oradan öğrenebiliriz diye içişleriyle konuşurken, ne görelim. Bacanak baldızla beraber bize doğru geliyor. Tevafukun böylesi. Biraz ayak üstü muhabbetten sonra teyze çocuklarının yanına gidiyoruz. Onlarında evde olmaları, bir taşla iki kuş vurmak gibi oluveriyor. Hoş bir muhabbetin üzerine yenen yemek ve ardından içilen çaylar ve peşinden cemaatle kılınan bir akşam namazı ve ayrılık vakti. (Hemen belirteyim. Hac görevi esnasında böyle ziyaretleri genelde yatsıdan sonraya bırakmak veya hemen sabah namazından sonra yapmak gerekiyor. Yoksa bizim gibi iki vakit namazı Kabe’de Beytullah’ta kılmak varken, cemaatle de olsa evde kılmak zorunda kalabiliyorsun. Bizim görevimiz otellerde cemaate katılmak değil, Beytullah’ta namazlarımızı cemaatle kılmak.)
Hareme gittiğini söyleyen bir minibüse bindik. Kişi başına da 2 Riyal almasına rağmen bizi hareme getirmedi. Bir köprünün altında bıraktı. Aynı gün ikinci kazıklanışımızdı bugün. Yatsı namazını Kabe’de kılıp sonra otele gidecektik. Olmadı tabi. Allah’ın dediği oluyor neticede. 20 riyale bir taksi tuttuk, otellerin yanına geldik. Bu sefer parayı inerken verdik.
Yatsı namazını kılmadan birde Yılmaz Dayımı göreyim dedim. Dün yanlış yerde aramıştım. Mahpes-ül Cin’in başında dayım sonunda ben kalıyorum. İkimizin arasında da Avrupa Diyanet Hacıları.
Yanıma Trabzonlu Gençağa Abiyi aldım. Otelinin kapısından içeri girer girmez baktık ki karşımızda. Sigara içmek için dışarıya çıkıyormuş. Ağır misafirlerini karşısında görünce geri dönmek zorunda kaldı. Çıktık odasına. Suyu kaynatırken bizde nostalji kaynattık biraz. Sallama çaylarımızı içtik. Dede ile de iyi sardılar. Sigara gırla gidiyor. Oda arkadaşları da yok. Meydan onlara kalmış.
Aşağıya kadar inip bize ayran içirdi. Karşıdaki geniş bahçede oturup ayranlarımızı içtik. Kalabalık grupların olduğunu gördük. Biraz dikkat edince yarın Arafat’a gidileceği için yapılması gerekenleri dinlemek isteyenlere anlatan hocalar olduğunu anladık. Bizde hazırlık yapabiliriz diye ayrıldık Dayımın yanından.
Osman ErdoğmuşKayıt Tarihi : 17.12.2012 08:24:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!