KABENİN YOLLARI
Gece yarısı Mekke gümrüğünde işlerimizi tamamladıktan sonra tekrar otobüslerimize bindik. Mekke’ye geldiğimiz artık belli oluyordu. Her taraftan beyaz elbiselerle hacı adayları sabah namazını kılmak için Kabe’ye yönelmişler. Her yol Roma’ya çıkar diye bir laf var ya. Roma’yı bilmem ama burada her yol Kabe’ye çıktığına daha şimdiden karar verdim.
Karıncalar gibi adeta. Her köşeden grup grup kalabalıklar çıkıp herkes aynı istikamete yönelmişler. Şimdiden heyecanlanıyor insan.
Sabah namazımızı otelimizin karşısında Binbaş camiinde kılıyoruz. Eşyalarımızı odalara taşıyıp hocalarımızın tavsiyesine uyarak istirahate çekiliyoruz. Aslında hemen ziyaret tavafımızı yapsak ta herkes işine baksa çok daha güzel olacak ama gel de diyanet görevlilerine anlat. Söylenene göre yatsıdan sonra gidecekmişiz tavafa. Hocalara kızarak bari istarahat edelim diye biraz uyuyalım diyoruz.
Saat 10.00 da uyandığımda ziyaretçimin geldiğini ve uyuduğum için de sonra geleceğini söylediler. Arkadaşlara biraz kızdım, kaldırmadılar diye. Bu arada grup hocamız kurban paralarını topluyordu. Teyze oğlu Kerim ile anlaşmıştık aslında. Deve bile kesebilirdik duruma göre. Lakin Arafat’a çıkmamıza iki gün var. Acaba Kerim’i görebilir miyim. Sonra burasını da kaçırırız diye korktum. Ve bu yıl istihkakımıza düşen 375 er riyali hocamıza teslim ettik.
Kahvaltı yapıp namaza karşımızdaki camiye gittim. Dönüşte otel önünde misafirimin beklediğini gördüm. Amcaoğlu Recep. Biraz muhabbet ediyoruz. Avrupa Milli Görüş kafilesi ile tek başına gelmiş. Onlar eşyalarını otel odasına atıp önce tavafı yapmışlar. Sonra da serbest bırakmışlar. Bizimkiler de böyle işte. Kayıt parasından artan 100 doları amcam onunla göndermiş. Oda bize teslim etti. Büyük Halamın kızı ve eniştemizin burada yani Mahpes-ül Cin de ve Yılmaz Dayımın da burada olduğunu söyledi. Buluşmak üzere ayrıldık.
Madem Kabeye gitmiyoruz,Hacı Ahmet’le beraber hem onun amcasını hem de benim kaydımı yapan İrfan arkadaşımı görebilmek için tura çıktık. Tevafuka bakın ki aynı odada imişler. İrfan yoktu ama. Onu da çıkarken gördük. Tekrar içeri girip bir müddet konuştuktan sonra ayrıldık. Hala kızını ve enişteyi aramaya başladık. Enişte Kabeye gitmiş. Hala kızıyla konuştuk biraz. Tam 22 sene önce görmüştüm kendisini. Bir daha görüşmek Kabede nasip olacakmış demek. Rabb’imin işlerinde hikmet çok.
Mahpes-ül Cim: Cinlerin hapsedildiği yer demek. 500-600 metre uzunluğunda geniş bir cadde. Bir kenarı apartmanlarla dolu. Diyanetin Avrupa hacıları hepsi bu bölgede. Bunun yanında. İranlılar, Endenozyalılar, ve Malezyalılar var. Çoğunluğunu Türkler oluşturuyor tabi. Kabeye uzaklığı 2.5-3 km. İki tünelle çıkıyoruz Kabeye. Söylenene göre 18 bin Türk hacısı var. Lokantalarda Türk yemekleri var. Kahvehaneler, oteller ve lokantalar iç içe bulabiliyorsun burada.
Yatsı namazından sonra 21.20 de herkes kafilesi ile Tekbir ve Tehliye getire getire Kabe yollarına düştük. İlk ziyareti yürüyerek yapmanın Sünnet olduğu için yürüyoruz. Yoksa servis otobüslerimiz var. Ve vızır vızır çalışıyor.
Kayıt Tarihi : 7.12.2012 14:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!