Haber Vermekten Çok... Şiiri - Bayram Kaya

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Haber Vermekten Çok...

Haber Vermekten Çok Belki Alt İmajları İçin Kurulan Cümleler

O değil den, zorunlulukla ve masumane bir bilgilendirmenin içine kodlanan ya da şifre edilen cümleler vardır. Bu cümlelerin asıl amacı alt cümle anlamlı olanın ilettirmesidir. Modüle edilen bir dalga gibi burada da alt anlam olan cümle, işitilen, okunan cümlenin üzerine bindirilecekle modüle edilmiştir.

Bu tip cümleler, en sıradan görünüşle, en tehlikeli oynanan cümlelerdir. Her zaman fark edilmezler. Ama her zaman bu gibi bir kod olacaklarla, bu tip cümlelerin alt şifreleri biz fark etmeden beyne yerleşirler.

Yeri ve zamanı geldiğinde bu kodlamalara denk düşen cümle, kelime grupları duyulduğun da; bu kodlar sanki bir bilir oluş gibi harekete geçerler. Ya da aklınızda, atıf olunan sözcüğe denk düşer anlamla çağrışım sözcükleri oluştuğunda, bu şifre kodlar, zamanı geldiğinde uyanan virüsler gibi istenen zararlıya da yararlı etkiyi gösterecektirler.

Bu şifre fark edildiğinde, eğer cümlenin kuruluş şeklini hatırlatma yaparsanız, bu gibi söylemleri hemen; 'maksadını aşan cümlelerdi' diye dönüştürüm verirler! Örneğin;

'Tıbbın 6 ay ömür biçtiği Nursel Şimşek, 17 yıldır yaşıyor' Gazete vatan 20.04.2011 internet sayfası. Bu gibi cümleler bilinçli veya bilinçsizce hüner gibi kurulmaktadır.

Verilen haber bu. Paralelinde algılatılan zımni dimağ altı şifrelenmiş, kodlanmış, ajite edici, güvensizlik olgusu da; 'Tıbbın 6 ay ömür biçtiği' vurgusuyla tıbbın bilmezliğidir.

Böylelikle tıbbın yanılabildiği ve tıbbın yanıla bileceği, tıbbında bilemediği gibi yansımalarına dek algılatılan şey; bilimsel olana karşı, fikir erozyonu oluşturmaktır.

Bu haberin doğrusu 'doktorunun 6 ay ömür biçtiği Nursel Şimşek 17 yıldır yaşıyor' olmalıydı. Böyle bir haber, verilmek isteneni verir bilimse olana değin ajitasyonu da içermemiş olurdu. Buradaki kodlama; doktor gerçeğinden hareketle, tıp yargılanmıştır.

Doktor tıbbi öğrenmelerini uygulayan bir yetkilidir. Öğrendiğini uygulama yapan doktor sözcüğü, tıp kavramıyla yer değiştirmiştir. Buradaki kişi doktor bilmezliği, tıbbın bir bilmezliği sayılmış. Tıbbın bir bilim dalı olmasıyla da tıp; bilimle özdeş kılınıp, kişiler bilmezliği bilimle yapışır hale gelmiştir. Bu cümledeki zımni anlatımla, bilimin gözden düşürülmesi gerçek eşmiştir.

Tıp toplumsa yapının, işleyişti bir kurumsa yapısıdır. Yani tüzel kişiliktir. Yani tıbbi çalışmalarına dek bulduğu uygulanabilir sonucunu, kişiler; kendi öğrenimleri eliyle, tek tek bireysel çabayla yürüğe korlar.

Bu öğrenmeli doktor uygulaması, tıbbın bir uzantısı ise de, artık bireyin sorumluluğuna kalmış bir girişim olarak ortaya çıkarlar. Söz gelimi böbrek taşı var diyecekle böbrek operasyonu uygulanan bir hastada, böbrek taşının olmayıp da, safra taşının alınması; tıbbın bir teşhis hatası olmayıp, o icracı yetkili kişinin, hatası ve sorumluluğudur.

Aynı hasta tıbbın uygulayıcısı olan başka bir yetkili elinde, belki doğru bir teşhisi de yakalaya bilecekti. Yani tıbbın kurumsa (tüzel kişilikli) olan yaptırımı, tek tek uygulamalar alanında, kişilerin üstün başarısı veya kötü bir başarısızlıkları da olabilmektedirler. Özel kişi, tüzel olanın devamlılığını temsil edip, üzerine alamaz.

Kurumsa alanında tüzel olan başarı, uygulamalar sahasında kişisel hatalara ve kişilere dek muvaffakiyetlere, dönüşebilmektedir.

Tıbbi uygulamalar genelde bilimsel içerikli uygulama olmakla, bilimsel bir disiplindir. Bilimsel çalışmalar genel hatalar ve genel yanlışlar içerirler. Ama bu evrensel genel işleyişin bir yasasıdır. Siz, saltık olanı asla bilemezsiniz. Bu nedenle kesikli olanın (bilmeyi de yeni bilememenin kovaladığı) süreklilik vardır.

Bu nedenle siz; tıp ya da bilim çevresi olaraktan bir uygulamayı, o aşaması ile bilinir ve anlaşılır kılarsınız. Bu gibiden Uygulamalar, bilim çevrelerinin zihnine konu olmuş yönü ile deneye sokulur, bilinir hale getirilir. Deneyler sonunda uygulama olacaklara dek özel durumları, kısıtlı alanla, kısıtlı yer zaman bağıntısı ile deneysel uygulama zarf alanına sokabilirler.

İşte bu tekil uygulamalar da, bu genel doğrulamaların, özel durumlara değin uygulanır olmasıdır. Bu kabil özel uygulamaların yer ve zaman kısıtlı oluşlarıyla, yine yer zaman bağıntılı anlaşılmalarıyla gerçekleşişle, temelde doğru uygulamadırlar. Ki buralardaki hata ve yanılgılar da, kişi ya da kişilere değin şaşmayı da içerirler.

Bilim yanlış anabilecek; değişebilir olacak olan; o an için kendi konutlarına göre kanıtlanmış; doğruluğu ile beraber, yüzde yüz doğru olmayan; üzerine sürekli ikmali yapılacaklarla ancak yetkinleştirilecek olan; yaklaşık doğrulukla; koşul bağıntılı; deneyse olan; bilgidirler.

Teşhis bilimde ve tıpta kullanılan, tıbbi bir yöntem olsa da; analitik olmayan ya da analitik olanı da, kişiselce; psiko sosyal ruh halleri ile dikkat dağınıklığı, yanlış uslamlama çağrışmalarıyla karara varma gibi birçok kişisel hatalardan ötürü teşhisler; kişisel tanı içerikli, kişisel hata olması nedeniyle, tıbbi teşhis olma hüviyetini yitirirler.

Yani aspirin tıbbı bir uygulamadır. Ve romatizma, iltihabi durum gibi ağrılarda, ağrı kesicidir. Bunu siz, bir böbrek yetmezliğinden ya da omur kaymasından kaynaklı sinir sıkışmalarına bağlı baş ağrılarında da, alelade bir ağrı olan yara bere ağrılarında olduğu gibi kullanıyor olmanız, kişisel bir teşhis hatasıdır.

Bu tıbbın değil, o ehliyeti almış kişiden kaynaklı, kişiler ihmalidirler. Açıkçası nasıl araba ile bir kaza yapmanız 'ehliyetin kaza yaptırması' değilse. Doktorların her bir yanlış teşhisi de tıbbın hatası değildir. Nasıl Newton fiziği (bilimi) hızların birbiri üzerine toplanabilir ligi ilkesinden hareketle, kuramlar ortaya koyup, pek çok doğru sonuçlar vermiş buna göre yaşantı aşılmıştı.

Bu, sizin o aşamada gelinen anlayıştı kuramınızla çelişmeyen doğrulardır. Âmâ geleceğin anlayıştı düzey ve düzlemi içinde daima o doğrularınızın eksikleri bulunacaktı. Tıpkı görecelik yasasının Newton’ca yasayı geliştirmesi gibi. Newton’ca yasanın uygulaması saltık olmayıp, ışık hızı altındaki hızların toplana bilirliği ile sınırlanacaktı. Her doğrunun yaklaşık ve sınırlı bir doğruyu içermesi, bilimin temel kuralıdır.

Bilimsel çalışmalardaki yanlışlar bilimin olmayıp, insanların hata ve yanlışları veya o bilgi düzey aşamasının; anlama, kavrama ve anlatımlardı eksikliğidir. Salt olanın bilinemezdi eksikliğidir. Salt olan, tekil, tikel tümel sürüşlerle hem icra oluyor, hem kesikli sürekli oluşanlarla da kendisi bünye buluyordu.

Üstelik yukarıdaki alıntı sözde, bilim sel uygulayıcıları, hastanın kansere dek olan teşhisini doğru şekilde koymuşlardır. Bu nedenle medikal tedavi (ilaçlı tedavi) ile kemoterapi yöntemini, birlikte uygulamayı sürdürmüşlerdir.

Ne kadar doğru bilmiyorum ama yazıdaki dağ havası eşliğindeki tedavi söylemi akılcıdır. Bilimsel felsefeye de uygundur. Ama her tecrübe ile hep aynı sonucu da, alamazsınız.
Diyelim böylesine kemoterapim yüz hastaya siz, dağ havası ile birlikte tedavi uygular olunuz. Kişi metabolizma ve kişiler dek vücut bağışıklık sistem direnççi farklılıkları da devrede olmak şartı ile dağ havası ortamında yaşayarak tedavisini sürdüren hastanın yüzde 80'i iyi olmuş, yüzde 20'side kaybedilmiş olsunlar.

Bu bize her aynı deneyle, deneyin dış koşullarını aynı tutmanız kaydıyla, deneye girişecek iç koşulların özündeki minicik farktan kaynaklı farklılıklar nedeni ile hep aynı sonucu alamayacağımızı gösterir. Deneye sokulan enstrümanın ufacık kuantik bir özelliği, sonuçları oldukça büyük olacakla, değiştirmektedir.

Bu bilgi de, belki doktorun kişisel bilgi alanında olmayışıyla ilgilidir. Kişinin biraz da bilimsel düşünüşten (bilimsel felsefeden) , yoksun oluşuyla ilgilidirler! Ya da tıp (bilim) böyle bir uygulamaya; zaman, zemin, akıl etmesi deneyini gerçek eştirmemişte olabilir!

Hâlbuki yükseklere çıkıldıkça oksijenin azalacağını ve vücuttaki oksijen taşıyıcı olan alyuvarların çoğalacağını; deniz kenarına doğru indikçe de, alyuvar sayısının normal sayısal değerlerine doğru azalacağını, yine bize bilim söylemektedir.

Eğer tıp, bu gibi kanserli kişilere; 'kemoterapim bir tıbbi tedavinin, yüksek dağlık alan ortamıyla uygulanmasının, kesin geçersiz sonuç vereceğini kaide etmiş' olsaydı bile; yine tıp değil de; tıbbın otoriteleri, yanılmış olurdu.

Elbette dağlık alan oksijen azlığını ön görür. Yetersiz oksijenin vücuda girmesi de vücudun daha çok alyuvarlar (kan hücresi) yapmasını zorlar. Buraya kadar olan anlatım bilimsel felsefeye uygundur.

Karaciğerdeki, kan yapım hücreleri bu nedenle hızla faaliyete geçip bir çeşit doku ve hücre yenilenmesini tedavi paralelinde gerçekleştirmiş olması çok olasıdır. Ve bizim karaciğer kanseri çeken hastamız da, bu şekilde iyileşmişte olabilir. Haber zaten bu bilgi ile bitiyordu.

20.04.2010

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 22.4.2011 09:50:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bayram Kaya