Fakire yardım,
Eğitime katkı ve benzeri iyilikler;
Hac, Namaz, Zekat gibi İbadettir tezi ile
Allah’a ibadeti insana iyiliğe indirgeyen zihniyetin bu ve benzeri istikametteki iddiaları sureti haktan görünerek kamuflaj edilmiş İslam düşmanlığından başka bir şey değildir.
Elbette fakir doyurmak, yetimi giydirmek, eğitime katkı sağlamak,
insanlık adına yapılan her hayırlı iş ve iyilikler çok önemlidir.
İnanan insanlar insanlık adına tüm sorumluluklarını dini mesuliyetlerinin içinde görüyor ve yerine getirmeye azami gayret gösteriyorlar.
Bu değerli hizmeti ve bitmeyen gayreti,
ülkemizdeki eğitim gönüllülerinin yapmış oldukları takdire şayan çalışmalarda
çok net bir şekilde zaten görüyoruz.
Dünyanın en ücra köşelerine kadar (yamyam kabileleri dâhil olmak üzere) ulaştırılmış, insanlığın barış umudu haline gelmiş bulunan Türk okulları ve oralarda verilen mükemmel eğitimin dünya insanlığına parmak ısırtması ve kazanmış olduğu takdir ve itibar, Allah’ın rızasını kazanma aşkından başka, hangi dünyevi menfaat beklentisi ile izah edilebilir?
Amma inançlı insanları ibadetten uzaklaştırmak isteyen zihniyet,
cihan çapında yürütülen bu faaliyeti ya görmezden geliyor.
Veya kendi iç dünyasında ürettiği
bin bir vehim ve yalan ile karalayıp mahkum etmeye çalışıyor.
O eğitim yuvalarının vücut bulmasında emeği geçen insanlar;
Haclarını yapıyor, namazlarını kılıyor, zekâtlarını veriyor, oruçlarını da aksatmadan tutuyorlar.
İbadetlerini muntazaman yerine getirmeleri onlara insani vazifelerini unutturmuyor.
Bilakis insanlığa karşı sorumluluklarının bilincine varıp,
İnsana hizmeti Allah’a itaat, muhabbet ve ibadet hassasiyeti ile ele alarak,
hizmette sınır tanımayan bir şuur kazanmalarını sağlıyor.
İnsana ve insanlığa hizmeti dini bir vazife ve hassasiyet olarak ele alıp,
komşusu açken tok gecelemenin korkusunu hayatlarının her safhasında,
kalplerinin derinliklerinde hissedip, insanlığa sahip çıkmanın sorumluluğunu hayatlarının gayesi haline getiriyor.
Bu soruyu soran dostlar neden, insanlığın yararına, ahlakın yücelmesi, adaletin temin ve tesisi, barış ve kardeşliğin kuvvet bulması adına;
İçki sofralarındaki Viskilerinden,
Virjinya tütününden yapılmış pahalı puro ve sigaralarından,
Fransız malı şampanya ve makyaj malzemesi, Avrupa’dan ithal edilen köpek mamaları, Hava-i, Duba-i, gezileri, Montekarlo ve benzeri merkezlerdeki kumar hobilerinden, lüks katlarından, fiyatı milyon dolarlar ile ifade edilen pahalı yatlarından ve otolarından ödün vermiyorlar?
Bunu onlara sormalı.
Yeri gelmişken;
Geçen gün bir dost sohbetinde;
Bir arkadaş aynı itirazda bulunarak umreye giden bir dostundan şikâyetle;
Umre parasını neden fakirlerin ihtiyacını gidermede kullanmıyor diye serzenişte bulundu.
Fakat maalesef bu arkadaş her akşam çilingir sofrasını kuran ve her gün en azından ON TL. sigaraya verip dumanına bakan ve sigarasının dumanı ile hem doğayı kirleten hem de çevresindeki insanları pasif içici konumuna mahkûm edip, kanser riski ile yüz yüze bırakan birisi.
Bu arkadaşın bir yıllık içki, sigara ve meze paralarını toplasak,
sanıyorum birkaç umre parasından fazla bir meblağ oluşturur.
İşte kim kimi ne ile itham ediyor.
Evet, çalışmak ibadettir.
Hayru hasenatta ibadettir.
AMMA ÖNCE ALLAH’A KULLUĞUN TESCİLİ MANASINA GELEN FARZLARIN EDASI HİÇ BİR ŞEY İLE MUKAYESE EDİLEMEZ.
Farzlarını eda eden bir müminin tüm hayırlı işleri helal davranışları ibadettir.
(uykusu ve helal sınırları dahilinde kalmak kaydı ile zevk ve eğlencesi dâhil olmak üzere.)
Allah’a iman noktasında tereddüdü,
ibadetlerde ihmal, inkâr veya itirazı olan insanın ise hiç bir iyiliği ibadet sayılamaz.
Sıradan bir iyilikten öteye gidemez.
ZATEN MANEVİYATA İNANMAYANIN İBADETE İHTİYACI OLMAZ Kİ!
Maksat insana ve insanlığa iyilik ise;
Bunu hayvanlar, bitkiler hatta bakteriler bile en ileri seviyede yapıyorlar.
Gurur, kibir ve beklentiler içinde borç verir gibi yaptıkları iyilik ile
iyilik yaptığı insanı kendisine köle zanneden mağrur insan müsveddesinin yanında;
Yememiz için semiren kuzular,
bir gram bal için, bin çiçeği gezen arının iyiliği nasıl görmezden gelinebilir.
Bu ve benzeri iddialarda bulunanlar,
sorumluluklarını terk etmiş oldukları topluma karşı,
vazifelerini yerine getirip onların paşa keyiflerinin bozulmamasını sağlayacak APTALLAR SÜRÜSÜ ARAYAN, KENDİSİNİ UYANIK SAYAN ALDANMIŞ ASALAKLARDAN BAŞKALARI DEĞİLDİR.
Amma kusura bakmasınlar.
Allah’a ve ahirete inanan,
Allah’ın rızasını kazanmayı hayatının gayesi haline getiren Müslümanlar,
onların ne kölesi, nede sefih hayatlarını rahat yaşamaları için kullanabilecekleri cahil hamalları değildir.
Kim nereye, niçin, ne zaman
nasıl yardım yapacağını artık çok iyi biliyor.
Onların nasihatlerine kimsenin ihtiyacı yok.
Değerli fikirlerini kendilerine saklasınlar.
Doğru bilip başkasına tavsiye ettikleri
önemli vazifeleri önce kendileri hayatlarına hâkim kılsınlar.
Onlara söylenecek herkesin bildiği Romen Diyojenin, Büyük İskender’e söylemiş olduğu tarihi söz var. “GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEM.”
Evet, GÖLGE ETMESİNLER BAŞKA İHSAN İSTEMİYORUZ.
İbadet yapamamaları bizi pek ilgilendirmez.
Amma İbadet adına abidlerin ne yapacakları hakkında AHKÂM KESMESİNLER.
Buna hakları yoktur.
Necdet EremKayıt Tarihi : 27.7.2010 11:46:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!