Ayrılığın tütsüleri gri geceler gibi yalın şiirden öte gözyaşları sunmaya başladı. Gözyaşlarım aya damladı, yakamozların serenadıydı hüngür hüngür ağlamalarım.Yıldızlara baktım gece 3:35 olmuş, acılarımın senaryosunu oynayan bir film izliyorum.Yıldız,hadi uyu diye uyarı bulundu git yıldızın belki bir gün gecene gelir.Çok hasretlik çekiyorum ki denizlerimizdeki yansıma hüzünlerimin silueti belirgin.Bir türkü de kurtarmıyor geceyi. Fotoğraflarını alıyorum kucağım hani annesini özleyen bebeklerin annesinde bir parçayı kucağına aldığı gibi.
-Ya Rabbim bir kula bu kadar çok hasret çok ağır geldi.Asi olmuyorum ; ama ben de Yakup değilim.Dünyada Yakup bir taneydi.Şimdi çağdaş Yakup gibi yaşıyorum.Bir gün belki aşk kervanı geçer de seni bulur getirir bana. Meryem’in gözlerinden medet umuyorum.Gözler çağırır aşkları,kutsanmış gölgelerde ciğerini közlüyorum.Eğişime uğramış yüreğimizin can kırıklarından gitmelerin ama bebekleri doğuyor.
-Hani seni bebeğin nerde? Hani ismine kitap yazdığım bebeğin nerde?
Hani kocaman bebeğin ben nerdeyim? Hangi bebek,beni ağlatır biliyor musun? Ben hangi amaçların, hangi özlemlerin,hangi sensizliğin babasıyım.Yüreğimi okşadıkça hüzünlerin yelleri,savruluyorum gözyaşı göllerine. Sabırla aşk da elbet tutacaktır sözcüklerimizin balıklarını. Oltam da yok, bakışlarımdan geliyor balıklar.Biraz da balık hafızalı değilim demek ondan da olabilir. Baksana hiçbir şeyini unutmadım gülparem.
-Acep ölseydin diyorum,ölümüne alışmak sanırım daha kolay gelirdi.
Benden ölmene alışamadım ki.Yüreğimde boylu boyunca cesedin var.Mumyalanmış her şeyin, gülücüklerin, yankılanıyor duvarlarda,yemeklerinin lezzeti kaplamış mutfağı,sen senfonisi,sen resitali,sensizlik krampları…
Sen gelene kadar kollarım açık, pencerem sonuna kadar aralıklı,yüreğim yaralı ve yamalı.Biraz erken gelsen,kanserli bir aşk hastasına derman olsan,baksan ilk baktığın gün gibi…
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla