Güzel bir kız kitapların büyülü dünyasına kaptırmıştı kendini. Sayfaları çevirdikçe büyüyordu gözleri, anlaşılan çok heyecan verici bir roman geçmişti eline, sonunu merak ediyor soluksuz okuyordu. Dış dünyayla bağlantısı kesilmişti sanki yanından geçip gidenlerden , oturup kalkan kişilerden, geçen zamandan, hepsinden bihaberdi. Kot pantolonu, siyah tişörtü, mavi fuları ve iki yana saldığı saçları ile çok güzel görünüyordu arada bir saçlarıyla oynuyordu, okuduğu sayfa yönüne göre saçlarını bir sağa bir sola atıyordu.
Karşı masasına yakışıklı bir oğlan oturdu, kütüphaneye ders çalışmaya gelmişti, vizeler yakındı, önünde karma karışık ders notları vardı, belli ki arkadaşlarından almıştı notları, okumakta güçlük çekiyordu. Sayfaları karıştırırken bunalmış olacak kaldırdı başını ve karşısında ki güzel kızı gördü, dikkatini ondan geri alamıyordu. Saçlarını arkaya atışı ve saçlarının tekrar önüne düşüşü, kocaman güzel gözlerinin satırları takip edişi, daha önce onu görmemişti görse kesin unutması imkansızdı. Tekrar notlara odaklanmaya çalışıyor fakat olmuyor kıza bakmaktan kendini alıkoyamıyordu. Güzel kız kitaba bakarken bazen gülümsüyordu sanki kendisine gülmüş gibi heyecanlanıyordu bizim oğlan. Ne yapmalı nasıl tanışmalı, nasıl bir bahane bulmalı, düşünüyordu ama aklına hiç bir şey gelmiyordu. Güzel kız ellerini boynuna götürdü, fularını çıkardı koydu masanın üzerine biraz masaj yaptı ensesine ve kitabını okumaya devam etti, yorulmuştu belli ki ikide bir de oturma şeklini değiştiriyor, gözlerini bir süre kapatıp bekliyor sonra yeniden okumaya devam ediyordu, ne kadar da inatçıydı, acaba ne okuyordu. Saat geç olmuştu güzel kız kapattı kitabı yüzünde üzgün bir ifade, kitabı bitmedi diye mi yoksa kötü bitti diye mi kestirmek zordu. Sandalyesinin arkasına astığı siyah kot ceketini giydi, sırt çantasını taktı, kitabına da sıkı sıkıya sarıldı, bizim oğlanın yanından geçti hızlı adımlarla. Baka kaldı arkasından bizim ki bir kere bile göz göze gelmeden gitti dedi içinden. Yüzü düştü baktı güzel kızın masasına bir de ne görsün fularını unutmuştu gitti hemen masasından aldı ve koştu arkasından ama kız çoktan gitmişti. Yine gelecek umuduyla cebine koydu fuları ve evinin yolunu tuttu. Bir kaç gün üst üste gitti kütüphaneye ama göremedi kızı saatlerce bekledi sonra kütüphane görevlilerine vermeyi düşündü umudu tükenmişti, tam verecek iken vazgeçti, bir gün daha beklesem ne zararı var dedi. Bir gün iki gün ve sonunda beklediği oldu güzel kız kapıda göründü ve aynı masasına oturdu. Tüm cesaretini topladı ve yaklaştı kıza cebinde günlerdir duran fuları uzattı, "Merhaba, bu sizin galiba" dedi. Kız bir şey söylemedi sadece baktı bizim oğlana, gözleri delip geçti sanki gözlerini, kısıldı bizimkinin sesi "Sizin" diyebildi tekrardan sadece, teşekkür etti güzel kız, "Bende her yerde aramıştım, ayakta kaldınız oturmaz mısınız" dedi kız. Sohbet ettiler biraz, bölümlerinden bahsettiler, nereli olduklarını sordular birbirlerine ama isimlerini sormak akıllarına gelmedi nedense, bu yüzden hala güzel kız ve bizim oğlan olarak devam ediyordu hikaye.
Güzel kız topladı kitaplarını "Kalkıyor musun?" diye sordu buruk bir sesle bizim ki "Evet, yürüyerek gideceğim eve, evim yakın kampüse" sonra kız pişman oldu bu söylediğine yanlış anlar mı acaba evimde yakın dedim diye. "Otobüs durağına kadar birlikte yürüyelim mi?" dedi bizim oğlan "Olur yürüyelim".
Yavaş adımlarla indiler merdivenleri, çıkış kapısına yaklaşınca duyuldu yağmur sesleri, çıktılar dışarı bir ağacın altına koştular. Güzel kız sarıldığı kitaplarına bakıyordu ıslandı mı diye, alnından damlayan yağmur damlalarını izliyordu bizim oğlan o anda. Silmek istiyor fakat cesaret edemiyordu, saçı düştü yüzüne kızın, istemsiz gitti eli bizim oğlanın kızın saç teline attı kulağının arkasına saçını, kız kaldırdı başını, öylece baktı gözlerine, kızardı yüzü kalbi küt küt atıyordu. Ne kadar da yakışıklıydı ne kadar da güzel bakıyordu dedi içinden sonra sıyrıldı iç sesinden, döndü gerçeğe, "Dinmez bu yağmur ben gideyim" dedi ve koşarak uzaklaştı bizim oğlan öylece arkasından baktı. Sakın dönüp bakma anlayacak diyordu güzel kız kendi kendine ama dayanamadı baktı bir iki saniyeliğine sonra devam etti koşmaya. Arkasından seslendi bizim oğlan, "Adın?" "Adını söylemedin.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
beğeni ile okudum
DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta