Uzakların içindeydi bedenimi saran zaman…
Şimdilerde düşlüyorduk geleceği, dünün düşlenen düşüncelerin arkasına sığınan yarınlarda yaşanması istenen dünün gülüşleri, mutlulukları, el ele geçmiş dünkü sevdalığın haz veren heyecanların, dünlerden kalmış hasretlerden çıkmak için var gücümüzle hayal ettiğimiz mutlu yarınların an zamanlarını…
Aslında her an zamanlarına sığmış düşe düşmüş, eskide kalmış yaşamların yarınlara sarkmış heyecan verici istekleri bunlar…
Herkes herkesti ama “sen bende yaşamdaki heyecanımsın” dediğimiz anlarda, herkes değil, canda candı, düşüncede huzurdu, umutla yolculuk, hayâl dünyasında avuçlanan sevinçlerdi…
O yarınların düşünceleri, bu günlerin gerçekleriydi. Ve vazgeçemediğimiz yaşamın içindeki çoğul düşlediğim, belki de tüm istekleri içine alan bir dairesel yaşamın gerçekliği idi…
O sevgili idi, gerekirse yaşamın kalan kısmının tamamı idi…
Bu kaçıncı gecedir, kaç defa açıp kapatmışım camı? Kaç defa rüzgâr vurmuş cama ve ben kaçıncı defadır titreyerek uyanıyorum emanet uykudan ki kaçıncı defa bu kâbus uyanışları ardından sere serpe tekrar uyuyabilmek için sıkıyorum göz kapaklarımı…
Uyku kaçığı bu zaman aralıklarında ürperten kâbuslardan titreyerek uyanmak.
Bu kaçıncı defadır baykuş sesinin penceremden sızışı?
Akdenizin rüzgâr kesiği özlemlerini içinde barındıran isteklerimin arasına gizlenmiş sen görüntülerinin düşüncemde bırakan titreyişleri…
Seni sevmiştim cümlesinin gizeminde saklıydı bu yaşamın içinde kesintisiz kalışlar…
İnanmışlığın ardına sığınmam hayal kırıklıkları ile doluşan yaşam zamanları, uzun bir bekleyişin ardına sinmişçesine sabretmenin verdiği kutsal güçle, yarınların umuda açılan uzun yolunu adımlamak, sanki bu kesik kesik nefesleri alarak yaşama dahil olmak…
Güz solgunu bu aralıklı yaşam… Sanki kurtuluşa uzayan nefes alışlarla dara düşmüş kalp vuruşlarının ritim bozuklukluğunun sebep olduğu zamansız beden titremeleri ile düşlerin, düşüncelerin arasına sarkan sevme duygusunun pişmanlıksızlığı…
Ben kimdim bu kudurmuş düşüncelere, rüzgâr kesiği şaşkınlığı ile karşı duruyordum bu yükseklerdeki otel odasının cam altına uzanmış bedenimle pişmanlıksız nefes alıyorum?
Hayâllere bile sığmayan yaşamın lafı güzaf olmuş ötelerinde nefes almak sanki çaresizliğin nefes almaları ki asla pişmanlık cümleleri düşmüyordu dilimden…
İyi ki yaşandı ve bitti…
Yoksa bir ömür bu yaşanmışlıkların içinde kalmam bugüne göre imkansıza atıyordu düşüncelerimi…
Sadece canım yanıyor artık, içimde, su götürmez bir gerçeklikle taşınmaz yüklerin acıları devrilip duruyor bir biri üstüne…
Aslında kurt ulumalarının gece karanlığındaki ürküntüsü bu beden titremelerinin istem dışı hareketleri…
Belki de ben, yaşam hüviyetimden sıyrılıp, bir başkası olmam gerekiyordu. Ve yolları arşınladıkça, içimin rahatlamasını büyütmem gerekiyordu…
Her gün diğer geçmiş günün anısı ile başlıyordu…
Ve her anı, sanki beni yerden yere vurarak acizleştiriyordu…
Karanlığın içine gizleniyordu gözlerim. Ve ben artık gülmelere uzanan yolculuklarda özenle seçip kalmam gerekiyordu…
Kimsesizliğim, pulları dökülmüş bir zarf gibi başı boşlukla savruluyordu adrese ulaşamayan mektuplardan biri olarak…
Aslında tüm özlemlerim ve tüm öfkelerim, sinip duruyordu bu kimsesizliğimin arasına ve ben başı boş bir hayatın pejmürde yolcusu oluyordum veya olmak istiyordum sanki…
Sen sevgili, benim gece kesiğimden sarkan, bitirilemeyen rüyalarımın kesik kareleri olup hâlâ düşlemelerimde var olmaya devam ediyorsun…
İnkâr edilemez güzelliklerle de sen kâbuslarımdan sıyrılıp aşikâr bir şekilde özlem yaratıyorsun düşlemelerimde…
Çoğu zaman vazgeçilemeyecek kadar içime çöküyorsun özlem olarak, çoğu zaman da bedenimi sarsacak kadar öfkeme sahiplik yapıyorsun…
Belki de bu düşünce derbederliği veya düşsel çaresizlik…
Düşüncelerimde çoğu geceler yıldız yıldız kayıyorsun ve ben bu hıza seni düşleyerek ulaşamıyorum…
Mustafa yılmaz4
Kayıt Tarihi : 16.3.2022 18:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu kaçıncı gecedir, kaç defa açıp kapatmışım camı? Kaç defa rüzgâr vurmuş cama ve ben kaçıncı defadır titreyerek uyanıyorum emanet uykudan ki kaçıncı defa bu kâbus uyanışları ardından sere serpe tekrar uyuyabilmek için sıkıyorum göz kapaklarımı… Uyku kaçığı bu zaman aralıklarında ürperten kâbuslardan titreyerek uyanmak. Mustafa yılmaz
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!