yel kovardı, yelkovanı
armut ağaçları gıcırdar
alafalaklar uçardı
sürülmüş tarlalar
toprak rengi
çalının rengi gök,
gökyüzü gri
aniden 'rahmet' başlardı
yel kovardı, yelkovanı
çavgın eşeği ala koyardı,
sulusepkende koyunlar başlarını
birbirlerinin
altında saklarlardı.
yel kovardı, yelkovanı
çavgın eşeği yoldan koyardı,
öküzler adım atamazdı
heybede azık ve su matarası
sırtımda bir eski palto
başımda babamın örme kalpağı
şapkasını başına iyice geçirirdi o
yel kovardı, yelkonanı
yel kovardı, yelkovanı
gök gürler, şimşek çakardı
yel bir yerlerde unuturdu
yelkovanı
önce çiseler, sonra
oluktan boşalırcasına
yağmur yağardı
her şey - her şey sırılsıklam ıslanırdı
yel kovardı yelkovanı
yelkovan;
yel önünden kaçardı
yuvarlanır, taklalar atardı.
yelkovan kaçardı sürüklenerek
bir çalıya ya da bir çöğüre saklanırdı
rüzgara kendini unutturana dek
sım sıkı sarılırdı çalıya, kaynaşırlardı
ağaçlar; döker yapraklarını
fırtınayı umursardı
dipnot:
alafalak: ibibik, çavuşkuşu
çavgın(şavgın) : çıvgın, fırtınayla yağan yağmur
sulusepken: hafif çavgın
çöğür: dikenli maki
Kayıt Tarihi : 23.11.2007 18:50:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)