Dökülmüş yapraklar gibi yılların
Bir rüzgârla gelip bazen durduğu
Artık her tarafı tenha yolların
Çoktan gitmiş yolcuları sorduğu
Bilmediği ne dün ne daha sonra
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Sn.Fadikçe,
Yarım hekim insanı candan, yarım imam dinden edermiş. Üç kıtadan oluşan 'Güz Kıyıları' başlıklı şiirimin sadece ilk kıtasına (yani üçte birine) ilişkin eleştiriniz de beni şöyle tam anlamıyla eleştirilme zevkinden mahrum etti. Niçin böyle davrandınız ? Üşendiğiniz için mi bitirmediniz başladığınız işi ? İkinci ve üçüncü kıtaları pek mi beğendiniz, yoksa eleştirme zahmetine değmeyecek kadar berbat mı buldunuz ? Bir de o ilk kıta için 'muamma' demişsiniz. Ben de sizin hangi akla hizmetten kaynaklandığı belirsiz bu üçte birlik davranışınız için 'muamma' diyorum. Son olarak da şunu diyeyim: Başladığınız işleri bitirmemezlik etmeyin bir daha. Ve başkalarını eleştirirken kendiniz de eleştirilecek durumlara düşmemeye dikkat edin. Şiirimi sizin anlamamış olmanız hiç önemli değil aslında. Önemli olan şey şu son söylediklerimi anlamanız ve bundan böyle davranışlarınızı ona göre ayarlamanızdır. Bilmem anlatabildim mi ?!.
muamma...
Dökülmüş yapraklar gibi yılların ( e tamam burayı anladık, birşeyler ifade ediyor da... )
bu ne ?
Bir rüzgârla gelip bazen durduğu ( tek başına hiç birşey ifade etmiyor...hayır geri kalan ve öncesinde olan mısralar ile birleştirince de bir anlam ifade etmiyor...
Artık her tarafı tenha yolların ( Tamam bu da olur...illede anlam çıkarmak için uğraşırsak...her tarafın tenha olması akla ve mantığa uygun geliyor...lakin bu anlam ve kargaşa içerisinde şiirsellik ne oldu...şiirinizi soğutan ve vasat hala sokan okuyucuların mısralarınıza anlam vermeye çalışırken yazınızdan uzaklaşması olabilir mi ?
başkalarını bilmem bana olan bu... devam edelim...
al işte yine aynı kaos
Çoktan gitmiş yolcuları sorduğu ( bu ne alaka Yılmaz bey...) bağışlayın bu yazdığınız garip olmuş...güz kıyıları başlığı iyi konu olarak başlığa bağlı kalmaya çalışmışsınız bu da iyi ama bu şiirin toparlanması gerek...
olmamış...
Çoktan gitmiş yolcuları sorduğu
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta