Boğaziçinin poyrazına akıyorum bu akşam üstü
Bebek sırtlarına dökülen yağmur bulutlarıyla beraber
gri-maviliğe karışmış kurşuni yeşilleri örtüp saçlarıma
sulara düşmüş Eylül hüznüne karışıyorum
akıntıya bırakıp kendimi
Kanlıcadan Emirgana
Emirgandan Beykoza sürükleniyorum derbeder
puslu sevdalarım geçiyor
bordaları paslı köhne şileplere yüklediğim
Karadeniz’in hırçınlığına uğurluyorum onları
bir daha hiç dönmeyecekler
son kez el sallıyorum hepsine
biliyorum
beni çok özleyecekler
adı 'sevda' olan bir balıkçı motoru
telaşlı ve ağları umut dolu
geçip gidiyor yanımdan
rast gele diyorum
ve ardından bakıyorum imrenerek pür keder
akıntıya karşı
tek kürek sandal gibi
bırakıyorum o son hasretimi serin sulara
bir tek onu gönderemedim
kıyamadım Karadeniz’in kara dalgalarına karışmasına
o son sevdam, son göz yaşımdı
doğduğum yerlerde
Boğaziçinde kalsın istedim
biliyorum
ben olmasamda gözetirler onu
incitmezler
karış karış bildiğim
bu aşina kıyılara vuracaktır bir gün
ve bir gün onu yeniden bulurum nasıl olsa
kıyamete bir gün kalsın isterse
bana yeter
bu Eylül olmazsa,
belki gelecek güz
belki bir sonraki Eylül
ama mutlaka bir Eylül
gri-yeşil sulara
yakamoz kafiyeler düşüren
soluk kesenbir eylül mehtabında
dalgacıklar onu
beklediğim kıyıya sürükleyecekler
biliyorum
hiç bitmeyecek umudumun med-cezirleri
suların yükselmesini bekleyen
bir deniz yıldızı gibi
incisini özleyen bir istridye gibi
suların kararmasını bekliyen bir yengeç gibi
bekliyorum Eylül akşamlarını
bana onu getirecekler
ceyda görk
2 eylül 2006
22.48
Kayıt Tarihi : 22.9.2007 16:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!