İnsan insanı acıtıyor muşmeğer. Bazen bilmeden bazen de bilerek! Ya da giderek! Ortada hiç bir sebep yokken, oratdan kaybolarak, halkın deyimiyle „biraz zora geldimi sıvışarak“ ortadan yok olmak!
„Kayıplara karışmak, sırra kadem basmak, toz olmak“ gibi bir çok anonim sözler topluma yerleşerek insanların birbirlerine olan güvensizliklerini veya güvenilirlikklerini bu ve buna benzer birçok sözcükle dile getirmişlerdir.
Tabi ki, John Locke’nin de söylediği gibi; bize içinde yaşadığımız toplum aracılığıyla „duyusal girdiler“ etki ederek beynimizde ki boşlukları bu toplumsal etkilenmelerle doldurarak ve sonra da sorgulamadan üzerimize alarak yaşam biçimi ediniriz ve bundan da toplumsal bireyler, kendi üzerine aldıkları yanlışları doğru kabul ederek „gelişigüzel“ yaşarlar/ yaşarız. İleriki gelişim yıllarından bu yanlışlardan, toplumun bize zorla kabul ettirdiği; normlar, örfler, adetler, alışkanlıklar, gelenekler, görenekler, … yaşam biçimi olur maalesef. Bu yukarıdaki toplumsal baskı araçlarından kurtulmak ise artık psikolojik krizlerin, toplumsal sorunların, sınıf savaşlarının bir çelişkisi olarak orataya çıkar ve dayatmalarla kendini var etme savaşı verir.
Uzun yıllar önce, ikinci üniversitemi okurken, o zamanlar yakın çevremden bir hanım arkadaşımla her hafta sonu veya tatil günlerin de Almanya’nın Darmstadt şehiri çevresini bisikletle gezerek vakit geçirirdik. Bu arkadaşımla özel bir ilişkim de yoktu, iki samimi arkadaştık, ama bir çift degildik. Yine günlerden bir gün bu arkadaşla güneşli bir günde, sakin bir dağ eteği platosunda bisiklet yolunda giderken, birden bire benim neden kıskanç bir insan olmadığımı, hayvanların, hatta enelmiş, iğdiş edilmiş hayvanların veya öküzlerin bile kıskanç olduğunu söyleyerek bana imalı da olsa bir mesaj vermek istediğini, beni recinde ederek kendi kafasında kıkanç, korkak, kendine güvensiz bir dünyası olduğunu anlamaya başlamıştım hemen o esnada. Tabii ki, benim cevabımda gecikmemişti; değerli arkadaşım: „ben öküz de değilim, hayvan da değilim, sadece insan olmaya çalışan, bir canlıyım!“ diyerek ona bu cevabı vermiştim.
Artık birbirimize iki yabancıyız.
Her ne kadar acı olsa, ne kadar güç olsa
Her şeyi evet, her şeyi unutmalıyız.
Her kederin tesellisi bulunur, üzülme.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta