Bir ilişkideki en büyük denge sanırım güvenmiş. Sadakat, hoşgörü, arzu, tutku vs. Gibi duygular kişinin kendine olan sevgisi ve beklentileriyle ilintili bir talepken, güven öyle bir şey değilmiş. Güvenin bir karşılığı ya da bedeli yokmuş. Onun sadece virgülleri varmış. Her şeye rağmen seni seviyorum diye bilmekmiş kişiyi güvende hissettirebilmek. Bazen bir ilişkide ağırlıkları alan taşıyıcı kaya hep bir tarafken, diğeri zayıfladığında öbürünün kaya olabileceğine, her şeyi sırtlayabileceğine inanmakmış gevende hissetmek. İşte bu yüzden bütün psikanalisttik söylemlerin başında hep güven gelir, (Buna aslında barınabilme, her şeye rağmen varlığını o şeyde sürdürebileceğine inanmak da denebilir) Çünkü bir birliktelikte kimse birbiriyle sürekli mutlu olmaz ya da bulutların üzerinde dolaşmaz. Gelgitler, kırgınlıklar, çatışmalar, mesafeler ve daha bir çok şey girebilir araya. Fakat bunun sonucunda kişilerde kendiliğinden kaybetme duygusu gelişiyorsa kişi kendini güvende hissetmiyor demektir ve bu sağlıklı, devamlılığı mümkün olan bir ilişki değildir. Çünkü en nedensiz ve beklentisiz anne ve babaları sever insanları. Neden? Çünkü şartlı bir sevgi değildir o. Koşulsuzdur, tartışmasız ve mutlaktır gerçek sevgi. İşte böyle bir dengeyi yakalayabilen birlikteliklerde asla sarsılma olmaz ve 'en'lere ihtiyaç duymaz. Çünkü 'en' ler çok sevilen olduğunu bilir kişi.
Deme ki ne imiş; kişinin kendinin, duygularının veya birlikteliğin güvende olduğunu hissedebilmesi bir ilişkinin en değerli olmazsa olmaz yapı taşıymış.
Bana, kendimi her şeye rağmen güvende olduğumu hissettiren ve de hissettirebilecek herkese selam olsun...
Sevgilerimle...
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta