Çam kokusu vardı
Saçlarında, göğüslerinin arasında
En benimle yaşadığın yerinde
Gövdenin
Güneşle denizin süzgecinden geçmiştik
Deniz arıtmıştı bizi
Bu çılgın geometrisi
Bir çocuğun rastgele dizip
Dağıttığı
Eski püskü küplerin
Yığını üst üste
Üst üste binmiş karanlık
Ocağı yakıp küle
Bir patates gömüyorum;
Çocukluğumu diriltmeye...
Şaşıyorum,
Donmuş çamaşırların
Hiç su bırakmadan
Nereye kadar giderim
Durduğum yerde
Hep o soru var
Sevişmemde
Yediğim yemekte
Bir mektubun altına
Balık denizden
Denizden ocağı canlı tutan
Tahta
Dağılan bir kayığın
Kıyıdaki izdüşümü
Olarak karşıma çıkan
Üç duvar arasında
Avluda
Asmanın altında
Oturmuş denize bakıyor
Düşünüyor:
Avluda asmanın altında
Bir gelmiş bir geçmiş
Uykumun arasında
Fırtına
Pencerenin önünde ıtırlar ezik
Yerde dalcıklar
Sapsarı dibi cevizin
Denize bakarken bile
Deniz düşlemek
İşte bu yaptığı çoktandır
Ve kendini bir kentte tasarlıyor
Sokaklarında tramvaylar dolaşan
Kesme sarı taş binalarda
Kış konuşmaya başlayınca
Susuyor su bile
Boşalıyor dalların arası
Yüzlerimizden mi yansıyor
Her geçen gün geç ağaran
Ekim yarıladı;
Güneş bir gövde sıcaklığıyla
Sarılıyor.
Çamur içinde akıyor ırmak;
Belli belirsiz aktığı.
'Sabah kuzeyden güneye
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!