Dudağındaki tebessümü kaybetmemişsin daha. Ne güzel dünyaya gülen gözlerle bakabilmek ve insanlara tebessümler saçabilmek senin gibi.
Biliyorum, üzülüyorsun donuk gözlerle karşılaşınca... Ne yapalım arkadaşım! Herkes senin gibi olamaz... Aslında bütün insanlar senin gibi olmalı. Bilseler bir tebessümle neler yapabileceklerini. Bir çocuğun gözlerindeki ışıltıyı, bir tebessümle nasıl görebileceklerini, sıkıntılarla dolu bir insana nasıl dünyaları verebileceklerini bilseler... Gülen gözlerin buzları nasıl erittiğini, kalpleri nasıl birleştirdiğini bilseler, eminim onlar da senin gibi olmak isterlerdi Ve sevgi saçıyorsun gülen gözlerinle arkadaşım sıkıntılarla dolu bir insana, nasıl dünyaları verebileceklerini bilseler ve gülen gözlerin buzları nasıl erittiğini, kalpleri nasıl birleştirdiğini bilseler, eminim onlar da senin gibi olmak isterlerdi. Sevgi saçıyorsun gülen gözlerinle arkadaşım. Saf ve hiç beklentisi olmayan bir çocuk gibi...
Hayır arkadaşım! Sevgi,sadece sevgiliye duyulmaz. Sevgi evrenseldir Hiç kimse altın yığınları gibi kasasına kilitleyemez onu, Onun yeri kalplerdedir Onun yeri bir bahçıvanın ellerindedir, sevgi tohumları saçabilmek için... Evet,sevgi her yerdedir Yeter ki sen onu bulmak iste. Sevgiyi bulmak kolay, zor olan onu elinde tutabilmekte.
Bir papatya tarlası düşün.. İlkbahar ayı.. Ve sen, onun yanından geçen yolda yürüyorsun... Ve o papatya tarlasında bir papatya dikkatini çeker.. Binlercesinden birisidir ama sen, onun yanına gidersin.. Onda seni çeken bir seyler vardır.. O papatyayı olduğu yerden koparırsın.. Sadece senin olsun istersin, sadece senin.. Öleceğini düşünmeden. Ve gidersin o tarladan... İçindeki şiddetin durduramadığı bir bencillik ama bir o kadar güzel ve hapsedici. İşte bu TUTKU...
&
Yine o tarlanın kenarındaki yolda yürüyorsundur.. Yine milyonlarcası arasında bir tanesi seni çeker.. Yaklaşırsın, yanına gidersin o papatyanın.. Gözlerin başkasını görmez olur o an. Onun için herşeyi yapmak istersin... Dokunmak istersin.. Dokunamazsın, orda, onunla ölmek istersin. Ama birden hafif bir rüzgar eser ve bir başka güzel çiçek kokusu gelir burnuna.. Dayanamazsın onun kokusuna.. Unutturur herşeyi bir anda ve o kokunun geldiği yöne gidersin.. O papatya orda kalmıştır, yüreğinin bir kenarında.. Paylaşılmamıştır bi çok şey.. Unutulmaz belki ama geri de dönülmez ona.. İşte bu AŞK...
Acıları kurutmalısın,yüreğindeki sayfalarda.
Umut olmalı,heyecan olmalı kahverengi gözlerinde
Hüzünlerden kederlerden uzak olmalısın
Hayat bulamlısın,huzur dolmalısın
İşte yaşamak bu,nefes almak bu demelisin
Gözlerimi düşündükce daha fazla sevmelisin
Aksam olupta kapılar kapanınca,yitip giden günün ardından cogu kez anlamsız da olsa(sana göre bir anlamı vardır elbet) nidalarla agıt yakarsın.
Ic cekislerin hasret türkülerindir...Duvarlara dinletirsin.Duvarlara hükmün gecmez oysa! !
Beyaz sayfalara mavi türküler yazıp resimler yaparsın.Sıcak yaz günlerindeki yagmuru anımsarsın.Bir nebze de olsa toprak kousu gelir uzaklardan buram buram.Yagmurdan sonra ne hos kokar toprak.Cok seversin o kokuyu! ! Kimsevmez ki? ?
ALACA KARANLIK
Yaralı bir takvimle büyüyor dört bir yanı hüzünle kaplı
Yüreğimin.yüreğim bakışlarına nakşetmişti kuyu acılarını ve
Sahiplenmeyi bekliyordu kimsesiz duyguları,
Kişilikli bir insan. O' onurlu bir insan. O' gururlu bir insan. En önemlisi insan gibi bir insan.
İnsanlara olan bütün güvenimin sarsıldığı, kendimi herkese kapattığım bir dönemde karşılaştım O'nunla.
Hani insanı insan yapan değerler vardır; Gururlu ve onurlu olmak gibi.
Kendinden emin olmanın verdiği naif'liğe sahip olmak gibi. Vicdan ve merhamet duygularına sahip olmak gibi. O bunların hepsine ve daha fazlasına sahipti.
SEVGİMİN ŞİİRİ
Sonbaharın yapraklarını döktüğü arnavut kaldırımlarında
Esen rüzgar ılgıt ılgıt yüzümü okşadıkça içimdeki hüzün depreşiyor.
Zamansız biten bu mutluluğun gölgesinde kalmış
Elem dolu manalı gözlerimin sönük feri ile
Aşk karşılık bulamadığı zamanlar
Getirir acıları beraberinde
Ağrılar içinde yok olur yaşamlar
Karanlık puslu bir gecede
Kan ağlar ruhu bedenin
Ölüme giden trenin ilk düdük sesiyle
Biliyorum; ama elimde değil söylememek... Bir gerçeklik vaat etmese de 'merhaba' deyişin... Yüzüme bakmadan konuşabilsen de elimde değil işte... Ben de bakamıyorum senin yüzüne...
Seni; 'elsiz' ezberliyorum! . Belki hiç dokunmayacaksın bana... Bir gülün yaprağına dokunur gibi dokunacağım ben... Sana değil; yine bir gül yaprağına...
Seni; 'dilsiz' tanıyorum! ... Seni ne zaman düşünmesem susuveriyorsun kulaklarımda... Senden özge düş, hayal yok! .. Sen duvarlarımda alışılmış bir yalnızlıksın... Konuşamıyoruz 'merhaba'dan başka kelime... 'Nasılsın'lar zoraki çıkıyor dudaklarımızdan... Duymuyoruz! .. Eminim...
Yaralı bir takvimle büyüyor dört bir yanı hüzünle kaplı
Yüreğimin.yüreğim bakışlarına nakşetmişti kuyu acılarını ve
Sahiplenmeyi bekliyordu kimsesiz duyguları,
Hangi yürek ezilmeden baş kaldırabilirdi bu duygulara?
Hangi ürkek çocuk başkaldırabilirdi aşk kapısına?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!