Bir aşkı sığdırdım kalbimin kırık dökük ceplerine,
İçinde lavanta vardı,
Biraz da geçmişin çürümüş tahta kokusu.
Senin adını,
Babamın alet kutusundaki vidalar gibi sakladım.
Dokunsam batacak,
Dokunmasam içimde kalacak.
Sen vazgeçtin.
Ama “gitti” dediğim şey bir tren miydi,
Yoksa ben miydim rayların pas tutmuş diliyle vedalaşan?
Bilmiyorum.
Ama sen vazgeçtin.
Ben gururumun en yüksek yerinden atlayamadım.
Bir şiir yazıyorum şimdi,
İçinde sen varsın,
Ama senin hiç bilmediğin bir halinle.
Kirpiklerinin ucuna kadar kırılmışsın,
Ve ağlıyorsun,
Çünkü ağlarsan, ben yine affederim sanıyorsun.
Hayır, sevgilim.
Ben seni affetmedim.
Ama kendimi de affetmedim,
Çünkü dönemedim.
Gurur,
Kadife bir eldiven gibi duruyordu parmak uçlarımda,
Ve ben sana uzanmadım.
Bir adam,
Bir kadının yokluğuyla nasıl konuşurmuş meğer,
Her sabah senin yerine susarak öğrendim.
Küçük çocuklar gibi dua ettim bazı geceler:
“Allah'ım, o da beni özlesin.”
Ama sonra dualarımı yuttum,
Çünkü gurur,
Boğaza oturan bir düğme gibi,
İnandığım her şeyi sessizce ilikledi.
Gelseydin…
Ah, gelseydin…
Sana çay demler miydim bilmiyorum,
Ama şiir okurdum:
Kendim gibi.
Küçük bir çocuğun avucuna saklanmış kelebek kadar kırılgan
Ama inatla susan dizelerle…
Seninle bir daha aynı şehirde susamam artık,
O yüzden bütün caddeleri ezberledim.
Adımlarımı,
Senin adını hatırlatmayacak taşlara bastım.
Ve bil ki,
Bu şiir sana değil,
Senin yokluğuna yazıldı.
Gururdan dönülmez yollar var.
Ben o yolları,
Ayağı çıplak bir köpek gibi yürüdüm.
Ve her adımda senin sessizliğini ezdim.
Bu yüzden,
Beni affetme.
Ben zaten seni çoktan unutamamıştım.
Kayıt Tarihi : 16.5.2025 13:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!