…Ak yel esiyordu. İçine giren rüzgâra engellemek mi, yoksa yıllardır içinden ki fırtınanın bir anda taşmasını mı engellemek için mi bilinmez, adam paltosunun yakalarını dik pozisyona getirdi ve ellerini cebine sokup paltosunun önünü iyice kapadı. Arkasını döndüğü kadından birkaç adım uzaklaştı. Gözlerini akyele rağmen dağılmayan duman yüklü bulutlara dikti…
-“Her şeyi anlatacağım. Ama katilleri uzakta arama. Duymaya hazır mısın? ”
Kadın ellerini gizlediği paltosunun ceplerindeki astarı buruşturuyor, bir yandan da denizin azgın dalgalarına bakıyordu. Saçları fırtınada kopacak gibi savruluyordu, gözlerinin ferini silip süpüren fırtına yüreğindeki acıyı, karmaşayı es geçiyordu… Çok acıyordu canı. Çok! Devamını duymaya hazır mıydı? Önce dalgalarına set çekilmiş azgın denize baktı. Azgın dalgaların beyaz köpükleri sanki onun içindeki yaranın dermanıydı… Oturduğu banktan kalkıp iki adım atsa acıları sona erecekti… Sonra, adama baktı. Adam kale gibi dik ve heybetli duruyordu. Acıların fethedemediği adamın yüreğinde açıp dalgalandırmayı bekleyen bir bayrak saklıydı… Başını denize çevirirken gözleri yosun bağlamış taşlara takıldı. Ve…
Kumar
Neden uğraşıyorsun ki! Bu çaba niye?
Yok sende o yürek, sevmeyi bilecek..
Kart çalıyor, kaçak oynuyorsun
Beni değil, kendini kandırıyorsun
Bitirmek…
Noktayı koyar bitirirsin cümleni
Söyleyeceklerin bu kadardır
Peki nasıl bitirirsin hayatını
Bitmiş midir ki yaşayacakların
Hikayenin anlatıyordum senin
Muhafazakârlığın düzeni
Toplum dediniz, benzer
Bir insanın bedenine
Böldünüz bizi organlara
Kamu düzeni diye
Seni düşünüyorum
Parçalanırken, yüzüm, bedenim, ellerim
Seni düşünüyorum, karım
Gül yüzünü değdirdiğin yüzüm;
Seni düşünüyorum, kızım
İş dönüşü yere yıktığın yorgun bedenim
Tarihe nokta…
İnsana aitti
Tarihi yazma işi
Dediler ki
Sonuna gelindi
Kapıda alacaklılar var!
Milletimiz çok büyük elemler, mağlûbiyetler, facialar görmüş, neredeyse tüm dünyayı karşısına aldığı bir tarihten geçmiştir. Bu millet bütün olanlardan sonra yine bu eşsiz topraklarda bulunuyorsa bu kökleşmenin özünü Atatürk’ümüzün şu sözlerinde bulmaktayız; 'Çünkü Türk Çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken diğer elindeki sabanla topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin büyük ekseriyeti çiftçi olmasaydı biz bugün dünya yüzeyinde bulunmayacaktık.” (1923) Mustafa Kemal Atatürk.
Bu güne baktığımızda ne yazık ki çiftçinin iki elinin ‘çapraz’ bağlandığını görüyoruz.
Karl Marx ile Max Weber
Biriniz yazdı demir kafesi
Biriniz yazdı yabancılaşma teorisi
Aynı şeyi yazdınız aslında
Savaşıp ayrı fikirlerinizle
Bana dair
Bölüm 1
Bir uğultu içimde
Sıkıyor sıkıyor beni
Çarpıyor
gerçekten kutluyorum sizi yazarken yaşadığınız duyguları şuan derin derin yaşadım inanın kaleminize sağlık...
Yüreğinize sağlık