bir temmuz aralığından bir eylül kirişlemesine dek
Köşe başında durmuş, poşetinde yara bandı,
Tebessüm ettim o an, beni de alır sandı.
Medet beklemez gibi gözleriyse kap kara,
Bir türkü söylüyordu, üç paket beş yüz lira.
Gözleri çapaklıydı, saat yediydi henüz,
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
yaşıyor muyuz ağam;)
selam ve saygılarımça
Bu koca dünya senden ibret alsın ey Gürbüz!
İnsanlığa yetimiz, asıl bizleriz öksüz.
harika bir öykü tadındaydı
Gözyaşları içinde okudum(
çok çok güzeldi
Değerli şair hocam ne kadar güzel anlatmışsın.. Dünyada yaşayan bütün gürbüzlerin bir tanesi bu kadar derin hayatları.. kim bilir binlerce, sesizce haykırırlar duyulmaz sesleri.. keşke herkez sizin gibi derin düşünebilse
Dile getirdiğiz satırlarınıza sağlık.. Başarılarınızın devamını diliyorum Sayılarımla..
içimizde kimbilir kimlerin hikayesi yaşıyor.. herkes birbirinden bihaber.. devletin yaşam kalitesi sokaklarında yaşayan halkından belli olur.. evsizlere, fakirlere, şiddet gören herkese, geleceğin çocuklarına ve onuruyla yaşlılığını yaşayan büyüklerimize sahip çıkarak devlet devletliğini yapmalı.. bizler acımışız ne işe yarar.. mendillerini yara bantlarını satın alarak onlara iyilik değil kötülük yapmaktan başka... kutluyorum, ele alınan konu çok önemliydi Mustafa bey, teşekkürler..
hüzünlü ve anlamlı .. ne çok gürbüz var bu ülkede duyarlılığına teşekkürler..
Hüzünlendirdiniz dost kalem. İnsan bazen öyle anlar yaşar ki asla o gün unutulmaz. Şiiriniz o günü öyle güzel anlatmış ki etkilenmemek mümkün değil. Sokak çocuklarını geleceğin derdi olacağına geleceğin umudu olmalı ve keşke onları sokaklar çalmadan sahiplenebilsek. Onlarla ilgili beğendiğim bir şiiri Ali ULURASPA’nın bir şiirini paylaşmak istedim sayfanızda.
sayfa no: yok
cilt no: yok
hane no: yok
ana adı: ben sokak çocuğuyum abi
hani şu uçurtması gökyüzünde asılı kalan,
bilyelerini rüyalarında unutan,
ve oyuncaklarını masal kahramanlarına çaldıran,
çocuk var ya o benim işte, o benim abi...
sahi bir annem olmalıydı değil mi
ben dudaklarımda sokakları besteliyorum oysa
sahi abi tadı nasıldı anne sütünün
anneler nasıl okşardı çocuklarını
anne kokusu nasıldır kim bilir
ana ha, bir anne çizebilirmisin benim için
karanlığın kar soğuğu parmak uçlarına bir anne
ve yanına beni ekler misin abi
tıpkı suluboya resimlerdeki gibi sımsıcak
sahi abi senin gözlerini kesmiyor değil mi
bir köprünün soğuk, gergin ve karanlık bedeni
sahi sen hiç seyrettin mi aydedeyi bir köprünün altından,
üşüdün mü abi kayan bir yıldıza bakarken,
boşver...
gel boyat istersen ayakkabılarını
ben şu ayakkabıların bağcıklarından asılıyorum hayata
gel boyat ayakkabılarını
boyatta resmi çıksın dostun, düşmanın tüm kaldırımların
Sayfa no yok
cilt no yok
hane no yok
yokların varlığında tam göbek bağından hiç yakalandın mı hayata
bir de bir de babam olmalıydı değil mi?
beni dövecek bir babam bile yok biliyor musun?
nasırlı ellerinde şefkat arayacağım bir insan
kimbilir, bayramlarda neler alır babalar çocuklarına
unutmuşum, bayramlarınız da vardı sizin öyle değil mi, arifeleriniz
bayramlarda temize çekilen dostluklar vardı sonra
oysa ben kırık dökük ıslıklar ısmarlıyorum güneşe ve mehtaba
yankısız, bestelenmemiş ve bestelenmeyecek serseri ıslıklar
bir babam olsaydı belki yeterdi
çocuk olurdum eskisi gibi, şımarırdım öylesine
boşver abi...
kimin neyine bayram, kimin neyine hediye
baba kimin neyine abi
sahi senin düşlerin vardır
göremediğin rüyanın düşünü kurar mısın hiç
Ahmet bir düş görmüş geçenlerde
köprü altında tanıştık, soğuk ve geç gelen bir gecede
utanırken anlattı, anlatırken utandı.
bir ip bağlamış gökkuşağına,
bak ana diyormuş uçurtmamı gördün mü,
ya uçurtmamın gölgesinde bilye oynayan çocukları.
Ahmet’in düşü işte...
bana düşlerini kiralar mısın abi,
bedava boyarım ayakkabılarını,
bana düşlerini, düşlerini abi
boşver, boşver...
bak iyi parlayacak bu ayakkabılar,
en parlak ayakkabılarınla yürüyeceksin yaşama
sen düşünme, sokaklar düşünsün beni,
gazete manşetleri,
üçüncü sayfa haberleri düşünsün,
isimsiz bir damla gözyaşı düşünsün,
sen beni düşünme, düşünme be abi...
nasıl olsa ben,
olmayan ayakkabılarımın sıcaklığıyla basıyorum tüm kaldırımlara,
olmasa da anne babası sokakların
sokak çocuğuyum ben, sokak çocuğuyum...
kazanılmadan kaybedilmiş bir geleceğin herhangi bir yerinde,
ben sokak çocuğuyum abi,
hani şu uçurtması gökyüzünde asılı kalan,
bilyelerini rüyalarında unutan,
oyuncaklarını masal kahramanlarına çaldıran çocuk varya,
işte o benim, o benim abi, o benim abi
Saygılar dost kaleme
Sen görmeyeni gözlerimize gösteren dost...Sen bilmeyen gönüllerimize güzellikleri bildiren dost...iyi ki yazmışsın bize bilmediğimiz hayatları gösteren gözlerine sağlık..Mustafa harikasın yine...
Duyarlı yüreğinize sağlık üstadım. Ne yazık ki her yerde Gürbüz'ler var.
Hayatın insanı,ruhu olgunlaştıran hüzünlü bir kesitini böyle ifade etmiş şairi yürekten kutluyorum..
Bu şiir ile ilgili 45 tane yorum bulunmakta