GURBET YOLCULUGU -1-
Ben ne ozanım,nede bir şairim
Ne saraylardan nede köşklerden gelmedim,
Ben Anadolucun en ücra köşesinden gelen,
Toroslar’ın eteğinde köhneleşmiş taş duvarlı evlerden,
Ben çoraklaşmış ekin tarlalarının içinden kopup ta geldim.
Ben ellileri kaskatı nasırlaşmış ve pörsümüş,
Yüzleri ve kolları, ayakları esen rüzgârdan,
Kor gibi yakan güneşten çörek gibi kavrulmuş,
Deniz diye derelerde yüzmeye çalışan,
Ben saçları sakalları ağarmış, belleri bükülmüş ninelerin, dedelerin içinden geldim.
Ben varya ben top diye bezi yumak yapıp oynayan,
Düdük diye ceviz ağacının sürgünlerinden sipsi yapan,
Oyuncak araba diye çam kabuğu (ekki) den araba gövdesi yontup,
Tekerlek diye çöpten topladığımız eski pillerin plastik kapaklarını takarak,
Yaylalarda Koyun ve keçileri otlatıp bu oyuncaklarla oynardık.
Hani o bildiğimiz lunaparklar ve oyuncaklarda yoktu.
En lüks oyuncağımız yüksek ağaçlara ip atarak sallanmak,
Dönme dolap yerine altı metrelik ağacın tam ortasını ateşle oyarak,
Yere diktiğiz kazık üzerine kalası oturtup içini birazcıkta yağ ve kömür tozu,
Ve iki ucuna birer kişi göbek üzeri biniveripte o kulakları inleten gacurrr gucur sesleri
İşte ben bu gurbetin yolcularından sadece biriyim,
Aile fertleri ekmek parası diyerek yurdun dört bir tarafına savrulduk.
Kimimiz tornacı kimimiz frezeci kimimiz kaynakçı,
Doktor, Avukat, Hâkim, Öğretmen vb kişiler pek az çıkardı.
Ben varya ben işte bu toprakların sesiyim, ne kadar haykırsam da yetmez.
Kayıt Tarihi : 4.8.2008 18:37:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!