Hava soğuk... Yağmur taneleri pencereme damlası düştükçe güzel bir güneşin doğacağını
müjdeliyordu sanki. İçimde sabah uzun bir yolculuk vardı, taşı toprağı altın gözüken ülke,
ummadığım bir coşku belirlenmişti. Yol uzundu, bu yol boyunca karşılaşacağımız neler olacaktı sabahın ilk doğan güneşiyle birlikte yola koyulduk.
Sevgili Nihat Behram ve İbrahim Turhal ağabeylerimizle birkaç benzin istasyonunda molalar verdik. Yolumuz aşağı yukarı 800 kilometreydi. Bir benzinciye geldik
Arabadan ben indim yanım sıra Nihat abi indi, İbrahim abi arkada kalmıştı.Bir masaya oturuverdik, bayan ne içeceğimizi sordu, ben de ' Bir arkadaş gelecek onu bekliyoruz.' dedim.
İbrahim abi içeri girdi, sağına soluna uzunca bakındı. Gözüm hep onun üzerindeydi; bizi görecek mi diye. Sağa sola süzerek iyice bakındı, boynunu eğerek bir selam çaktı, masamıza geldi. Gelir gelmez ben sordum 'abi selam verdiğin kimdi' dedim. İbrahim abi de 'bir tanıdık gördüm ona selam verdim' dedi. Gözlerim bu tanıdık kim diye çevreye bakınmaya başladı.
Abi dedim sen kime selam verdiydin bir daha söylermisin? ' Tanıdık gördüm işte 'dedi.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Tebrikler sn Ter Harun Yiğit beyi ve eşini tanıma şansım oldu çok değerli iki insan tanıdım biye kendimi şanslı buluyorum dost ve yiğit biri adı gibi sevgiler
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta