Beş yıl oldu gurbete düşeli
Beş koca yıl
Fazlası var eksiği yok
Güne vursan ömre bedel.
Cemo ile çıktık yola
ayazında sabahın
daha gün doğmadan
şavkı vurmadan ekinlere
sürülmüş tarlalara.
Köy uyurken,
kaçar gibi
geceden kalma vedalar
sıkıştırırken göğsümüzü
yumruk gibi.
Taşı toprağı altın dediler, inandık.
Şimdi sorsalar inanmaz olsaydık.
İstanbul;
kancık şehir.
Yaramadı bize,
yağ sürmedi ekmeğimize,
katık olmadı yemeğimize.
Dikiş tutturamadı
ne fabrikalarda
ne inşaatlarda.
Biz bozkırın esen yeline
dağların taze karına
gönül vermiş iki yürek,
Dar geldi bize kapalı kapılar.
Cemo tek dostum
can dostum.
Kaderdaşım gurbette
yol arkadaşım, sırdaşım.
Üşüyen elleri ısınsın hele bir
tenekede yaktığımız
odun ateşinde;
Menemen yapacak yine
soğanlı,
beş domatesli,
iki yumurtalı,
iki biberli;
günlerdir yediği.
Oysa anasının tarhana çorbasıdır
en çok özlediği,
üstünde sıcak dumanlar tüten.
ardından kuru fasulye, pilav
ve yanında bir baş soğan
yumrukla ezdiği.
Çayın suyu kaynar bir yandan.
Cemo çay demleyecek
yorgun gecesine İstanbul'un
tavşan kanı
ve ince belli bardaklarda.
Ardından bir türkü patlatır
memleket kokan
hasret kokan
yar kokan.
Beraber ağlayacağız içimize.
İstanbul ağlayacak.
Kapanacak gözlerimiz bir bir hayallere,
o ana kucağına
ben yar sıcağına.
O dağlarda rüzgar,
ben bozkırda çoban.
Sonra sigaralar yanacak
biriyle diğeri belki,
daha sönmeden öteki.
Efkarından başı dönecek
sevdamızın.
Ve İstanbul'un...
Kayıt Tarihi : 31.8.2023 13:04:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!