Ah! Şu gurbeti nasıl anlatayım?
Ne ucu var ne sonu, uçsuz bucaksız.
Herkes sana yabancı, dost dediklerin bile dost değil.
Tutunacak dalın yok, kırık bütün dallar.
Ayakta duran düşmeyi görsün,
Düştün mü kaldırılmayı bekleme kimseden,
Dur öğlece dizlerinin üstüne,
Nasılsa düştün diye, çullanacaklar üstüne.
Çıkar bakardım seherlerde semalara,
Nerede? İyi günümde yanımda olan dostlarım,
Sanki ışıklar sönmüş katranlıkta gibiyim,
Kuşlar, ey kuşlar, seherde öten kuşlar,
Bari siz anlayın, insanda anlayan kalmamış,
Bütün kapılar kapalı, halini anlatamazsın,
Çık artık kafesinden, ebediyen saklanamazsın.
Gurbetin bu kadar acı olduğunu bilemezdim.
Acı deyip geçmeyin sakın, bağır yakan cinsten,
Türünü sorarsanız, çeşit çeşit, her yana kolu uzanır.
Tuttumu varya, feleğini şaşırtır, kendine gelemezsin,
Karartır dünyanı, birdaha maziye dönemezsin.
Gurbeti anlatmakla bitiremem, Çünkü o bitirdi beni,
Namerde boyun büktürdü, adam olmayana ezdirdi.
Düz yolar yokuş oldu, yaşanacak hal bırakmadı,
Recep der, ey bu devranın çarkları ve ustaları,
Unutmayın ki mazlumun Allah’ı var, hesap vereceksin
Elmi yaman beymi yaman o zaman Mahşerde göreceksin.
Kayıt Tarihi : 27.3.2007 14:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Gurbetin kahrını çeken bilir.
kutlarım.
Saygılarımla
TÜM YORUMLAR (1)