Günün Kapıları Şiiri - Tevfik Taş

Tevfik Taş
11

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Günün Kapıları

I
Eşiğinde bekliyorum girmek için
Yolcuyum

Düşümüzün kapısıdır yüzümüz

Kilidin kalbinde döneni
Günün anahtarı sanırız
Çoğunda ertelenmiş sezgilerdir oysa

Bilinmedik uygarlıklardan gelen
Zamanın istekleri açar kiminde
–O sessiz çilingirler

Düşümüzün belleğidir yüzümüz
Art arda, yan yana, üst üste. Sonsuz
Anların attığı çentikler

Damı ve dibi varlığın. Hiçliğin mermeri
Olasılık hesabı kanın

Gülüşün ve kederin ısısındaki değişkenler
Yok matematiği hayalin

Bölünür zaman mamut ile yağmur böceğine. Orada
Dingin sürtüşme, düğümlü ışık, delişmen soru

Neyi almak için açılmışsa o kapı
Dışladığı neyse ve tutup büyüttüğü

II
Derler ki, sözdendir anahtarı, o kapı sözden
Bazen söz aşındırır sözü. Bazen
Yolcuyum

İnsan kendi yüzünü tanıyınca mı girer başka kentlere
Ayrı yaşamlar sevince mi tutuşur içindeki evrene

Yüzümde bunca çizgi, bunca yol
Söylesem soruya benzer

III
Çaresizce yüksekteydi o duygu. Çaresizce
Dibe saplanmışlar için. Esrarlı, erişilmez
Yolcuyum

Yolun çatında
Bir kavuşma umudu kurarız

Onu söyler her çıt
Dinginlik ha gitti, ha gidecek

Gelir beklediğimiz

Alışkanlıkla alırız koynumuza –unutmuş az önceyi
Sararız onu ezberlenmiş yeminler gibi
Sararız kendimizi

Açıldı sanılırken kapanan söz
Büyür de büyür

Gün olur kapının çarpılması onun gidişine benzer

IV
“Ev içlerine baktık” dediler. “Yıllarca, her gün. Aynı göründü
Her şey bize. Sonra anladık dura birike gideni”
Yolcuyum

Ne çok kapı açılır her gün bir dal çiçek olmadan
Kan kaybeden öpmelerle her gün onca yüz

Tozlanır eskil heveslerin tablosu duvarda
–İlişen olmadıkça söylemez unutulmuş tasaları
Ne korkuyu anımsatır, ne mülkü, ne küçük yalanları–

O tablonun önünde konuşuruz. Sevişmenin ince ilmeklerini
Sevdanın gülünesi yanlarını
Küçük sırlarını geçmiş ayaklanmaların

Derken bir tıkırtı... Yüzümüz kapıya döner

V
Açıldı ve kapandı cemalinin kapısı
Yolcuyum

Geceye ışığını
Ekmeğe sevgisini veren el ne söylerse

Neyin hatırıysa tanımadığımız yolcunun sofradaki payı
Özlem öyle sessizdir

Anımsar gibi bir şarkıyı parça pırtık
Apansız yükselir o yekinme

“Haydi”
Önce iki kişi

Caddelerde ürkerek akan nehrin uğultusu sonra
Yukarı dikilmiş yumrukların isteği

Nasıl olur bilmiyorum, nasıl
Çekip çıktığımız kapılar meydanlardaki yüzümüze benzer

VI
Bilmedim bunca zaman ondan başka kapı
Bunca kentin kapısından geçmiş bir adam
Yolcuyum

Süt dökmüş bir bahar göğü
Sokakta bir adam
Elinde leylak kokusu, gömleği mürekkep

Hüzünlü geldiği yer
Doruklar hayal etmiş de bir çift çırpı bacak
Yolu bir dizeyle kesilmişe benzer

Kim söyleyecek bize şimdi, kim
Adamın yüzü, hangi kapıdan kovulmuşa benzer

VII
Kıvrılmış düşünüyorum gecenin büklümünce
Yüzünü. Onca yüz içinde
Yolcuyum

Gelip sevilen bilir, derdine deva bulan
Ağzında rakıdan sonra bir kök karanfil

Anlatan kendini dağ suları gibi örtük, utangaç
Çoğalan çocukça
Kıvılcımlar bileyen çıplak yürekle

Gelip de dönen bilir
Nedense biz bilmeyiz
Kapımız nice yüzümüze benzer

VIII
Derler ki, her aşkın bir kenti vardır, orda yaşar bir zaman
Derim ki, her kentin bir aşkı yoktur. Benim vardı
Harda yaşar bir zaman
Yolcuyum

İnsan zamanla konuşur
Bu yüzden mi bilmiyorum, ne söylense bir eksik

Değer bazen iki yürek birbirine
Eksik bulunmuşa benzer

O an dolunay bütün perdeleri yırtar
Gül beyaz tende o ince mavi

Şahlanmış öpüşmeler, gönül çelen sitemler, fısıltılar
Gezer dilin fırçası bedenin tuvalinde

Hangi kent daha üstün bilinmez
Hangi dünya en güzel

Dinginliğe yaslanır ve büyür soru
Yeterince duyulmamış ses gibi

Işık içten içe güler
Gülümser metal, kumaş ve ahşap

Bu sahilsiz didinmede sevmek
Özlediği damlayı verirse göle

Yüzümüz ne güzel soruya benzer

Tevfik Taş
Kayıt Tarihi : 25.11.2004 00:12:00
Tevfik Taş