Alman yazar. 1959 yılında yayımlanan Teneke Trampet adlı romanı sinemaya da uyarlanmış önemli yapıtlarından biridir.
Günter Grass 15 yaşında Reichsarbeitsdienst'e (RAD) kaydolmuş ve ardından Luftwaffenhelfer'e, Luftwaffe'ye yardım elemanı olarak katılmıştır. Kasım 1944'te 17 yaşında Waffen-SS'e kaydolmuştur (yaş haddinden dolayı Wehrmacht'a girememiştir) . Kriegsmarine'de denizaltı hizmeti için gönüllü oldu. Ancak Donanma tarafından kabul edilmedi ve onun yerine Şubat 1945'te 10. SS Panzer Tümeni "Frundsberg"'e verilmiş ve 20 Nisan'da yaralanıncaya kadar tank topçusu olarak savaşmıştır. Marienbad'de yakalandı ve bir Amerikan esirleri savaş kampına gönderildi. Danzig'de Sovyet Ordusu tarafından esir edildi ve ardından batı Almanya'ya sığındı.
Teneke Trampet'te cüce kahraman Oskar Matzerath'ın gözüyle II. Dünya Savaşı yıllarını anlattı. Ardından Joachim Mahlke ve onun elmacık kemiğini ölümsüzleştirdiği Kedi ve Fare'yi yazmıştır. Köpek Yılları, Lokal Anestezi, Pisi Balığı, Dişi Fare, Kafadan Doğumlar, Uzak Tarla, Yüzyılım ve Kanser Yolunda diğer yapıtlarıdır. Kafadan Doğumlar 'da Almanların soylarını devam ettirme endişesini yine kendine has tarzıyla ele alan Grass, Uzak Tarla'da Berlin Duvarı'nın yapılması ve yıkılması arasında geçen süreci yansıttı.
Oyun yazarlığını da sanat yaşamına sığdırmış olan Grass, 1999 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandı.
Grass 13 Nisan 2015 tarihinde Almanya'nın Lübeck kentindeki bir hastanede hayatını kaybetti.
Eserleri
Teneke Trampet
Kurbağa Güncesi
Dişi Fare
Soğanı Soyarken
Yengeç Yürüyüşü
Kafadan Doğumlar
Yüzyılım
Kedi ve Fare
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!