Günlükler-1 Şiiri - Ulvi Koçu

Ulvi Koçu
183

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Günlükler-1

1
türkçe konuşuyorum sevgilim
türkçe anlıyorum seni
yazdıklarını türkçe okuyorum
oysa yüreğimden geçen yitik bir serçe
haykırır sevdasını kürtçe
2
isyan bakışlarıyla
dalgalanınca şiirler
köşe bucak kaçışır
faşist şehirler
3
aralıyorum düşümde
gül yüzünün kapısını
içinde bin bir renkli gülüşler
yepyeni hikayeler
söylenmemiş sözler
kapındayım şehir şarkısı
yaralıdır sesimin yankısı
4
sıralanmış yol boyu
boyacı çocuklar
kravatlı adamların
ayakkabılarını boyarlar
5
lazca sözcükler vuruyor kapıya
haydi koç canımın içi
aç kapıyı
buyur et soframıza
kardeş değil miyiz hepimiz?
6
düşündüm anneciğim
kalırsam diye, işsizliği
çalışır ya babam iyi kötü
rüzgarın ayazında
kışın soğuğunda
satarız bir kaçını şiirlerimin
üstüne bir dam yaparız
tek göz evimizin
7
kaçak çay kokan ellerin
beynimi yoklayan bir şirdir
ellerine sözcük çok
ellerin yalnız şehrimde yok
8
yer altında kör bir kuyu
kuyu uyandırır derin uykuyu
uykuda kömür lekesi
uykuda insan nefesi
daha kurumamışken terleri
ölüme gitti maden işçileri
9
sinsi ve hain bir geceydi
düş ve gerçekti
sıra sıra dizilmiş bedenler
elleri kelepçeli, gözleri bağlı
peş peşe ölüme koşuyorlardı
10
ey zindanların tel örgüleri
yıkılacağını müjdeler
hürriyet düşleri
11
boyadım yüzümü
kırmızı renge
sorma neden, ne olur
insan utanıyor sevince
12
yanıbaşımda durur dicle'nin mağrur resmi
kayıp bir şarkıyla ararım lice'yi
cizre'de vurulur
zaho'da sararım yaralarımı
bir mayın patlar sınırda
ayrılır parçalarım
anam dua okur başımda
duyarım kör tabut içinde
ağlamaklı bir kuş sesinde
13
çalar kulağımın garip tınısı
haykırır sessizliğin yankısı
ağlama anam ağlama
daha dağlanmadı yürek yarası
serserilikten değil
sevdadandır başımın belası
14
yemyeşil çayırlarda
top oynayan çocuklardı onlar
iki taş arasında umutlar
soluksuzca koşuşturmalar
ta ki gelince kravatlılar
dikilince filtresiz fabrikalar
15
söz, kanat olur;
uçma delisi seyyahlara
söz, ışık olur zindan karanlığına
söz, annenin elidir
uğruna ömürler serilir
16
sömürülmüş toprakların hüznüyle
ağıtlar yakıyor analar,
lime lime edilmiş sedirler üzerinde
paramparça şarkılar söylüyor aynalar
vurmayın it sürüleri, vurmayın
bizi topraklarımızdan ayırmayın
17
sen kuşların peşinden koşarken
kuş sesleriyle çalkalanıyordu
koştuğun ovalar
bir mavi bulut eşliğinde
adımlarını kovalıyordum
görmezdin, bilmezdin, duymazdın
kuşların peşinden koşardın
18
tutsak düşünceler aynasında
çığ düşüyor melodilerin yankısına
oy güzel anam, oy
özlemleri cebine koy
19
şaşkınsın sen
cebimden kaçan deli çocuk
harami zamanlarında bir yetim
amansız savaşlarda kurşun
yorgunsun, ahmaksın, budalasın
yaralısın..
20
tükenmiş heyecanı
belirsiz bir karaltı
artık çocukluk değil
yoksulluk kokuyor Kars asfaltı
21
havalansın bedenin
yurdumun üstüne
özgürlük ütopya değil
yakın günlere
22
üşürdü ellerim
o buhranlı gecede
paltom yırtık
ceplerim delik
ellerim, ellerim
üşürdü ellerim
ellerimi terketti bedenim
23
tutsak gecelerimin
sahipsiz saatlerinde
bir serçe gelir gözlerimin ferine
cebinde avuç dolusu yıldızlar
dilinde serçemsi şarkılar
bitmeyen dualar
eşit, demokratik yarınlar
24
dirimin üstüne and içerim ki
ölümüm sessizliğe adanacak
masal kitaplarında saklanacak
25
yağmur yağıyor canım annem
deli bir yağmur
toprağın kadim kokusunu
içine çekerken sen
mağrur adımlarla gitmekte olan
oğlunu göreceksin
zamana sığmayan ağıtlarla
gözyaşlarını sileceksin
26
dolanır nehir kenarında
bir kırlangıç yoldaşlığında
rivayet ederler
efsaneler dizerler;
"duyduk ki yolları aşanda
dağ gibi büyükmüş sevda"
27
yanı başımda bir günlük
haykırır arsız arsız
"koş gel ey özgürlük"
28
küçük bir bedende
okyanus bir yürek taşırdı
minicikti elleri, kirliydi
üstünde yemek lekesi
pantolonunda yama
ayakkabıları çamurdu
aldırmadı
bir selpak alana
diğerini hediye etti
29
yazgımızı değiştirecek
bir çocuk arıyorum;
elleri tarçın kokan
körpe bedeninde dev düşler taşıyan
bir çocuk işte;
elleriyle taşıyacak emeği
yıkacak zehir sermayeyi
30
seslenirsin tepeliklerde
seslenirsin deli kızım
duyar yankını keklikler
koşup getirir serçeler
duyarım hece hece
duyarım dilden dile
tarifsiz bir özgürlüğe
31
virane evleri vardı
bacası naylondandı
yağmur yağardı çoğu kez
komşular kova getirirdi
tüten dumanlar eşliğinde
kovalara umut dizilirdi
32
ver elini küçük
kendin gibi küçük elini
koşuşalım nehirler boyu
ellerini sakınma,
ver elini küçük
ellerinin ardı özgürlük
33
savrulan çocuklar vardı
köprü altlarında yaşardı
uyuştururdu düşleri
tanınmazdı bedenleri
gün gün, saat saat
beklerdiler
bir annenin "yavrum" seslerini
34
kimse bilmesede kaçak hüzünlerimi
sen bil yeter ki
türkçe fakiri lehçenle
sen avut sözcüklerinle
sen; sihir ülkesi
masalından kaçmış külkedisi
35
soğuk asfaltlarda
yalın ayak dolaşmaksa hayat
verin çoraplarımı
ben gidiyorum
36
yürek vardiyasında
asgari ücrete talim işçi ordusu
ve serviste, evde, fabrikada, sokakta
bitmek bilmeyen
işten atılma korkusu
37
pembe bir mont aldım sana
kare desenli, kapşonlu
cepleri kocaman ha
elini çıkarma hiç cebinden
satamasanda selpakları
açarız beyazlarını
aydınlatsın diye tüm karanlıkları
38
tarifsiz acıların
neyi ifade eder bilmem
oysa vezne sırasındaydın
hastane ortasındaydın
paran yoktu kovuldun
yağmurun gazabına savruldun

Ulvi Koçu
Kayıt Tarihi : 13.12.2013 20:05:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


2010 Kars-Erzurum-Çorlu

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ulvi Koçu