Her şey gibi şiirde de hareket lazım. Nerede hareketse orada bereket, bir de vakit nakittir.Turgay Renkliy(k) urt'un örneklediği bir lafa göre, bir söz Trakya'da vardır: 'Nerde ekmek, orda..'..'sinek'; 'e nerde sinek, orda..' '..peki nerde ehe,.. orda raket'. Hadi bakalım, Allah versin bereket... Gözümüz saniyede 1ooo'ler kere atıp kalbimiz kıpırdamasa gözbebeğimiz moleküllerimiz saniyede, körler olurduk. Atom çekirdeği etrafındaki elektronlar farklı yörüngelere çöküp ya da yükselmeseler şayet; devamlı bir hareket halinde, vücutlarımız birer hayalet olur, şeffaflığa felçlileşen bireyler olacak olan biz, kütleden yoksunlaşan bedenlerimizi seyrederdik. Tabiat olarak Türkiye çok zengin olsa da, bunlar sanırım belli başlı bölgelerde: Şöyle ki, ingiltere'de 1 kişiye 4o km karelik yeşillik alanlar düşerken -ki gariptir, bu kapsamda William Morris'in bir yazısı, ha şöyle der:
'Para hırsı yalnız kentleri değil doğayı da katledecek
İşin içinde para kazanmak mı var? Evlerin arasındaki güzel
ağaçları kesin,Londra'da birkaç yardalık pis toprak elde
etmek uğruna,saygı duymamız gereken eski yapıları yıkın,
nehirleri karartın,güneşi gizleyin ve havayı dumanlarla zehirle-
yin... Çağımız ticaretinin bize yapıp yapacağı hizmet budur
işte.'
- bizim Türkiyemize ise, kişi başına, bunun onda biri kadar bile bir alan düşmüyormuş. Bakın hele şu işe! ! Şimdi Seyfe Gölü'nü kirletip sorumsuzca, Tuz Gölü'nü ise kendileri töhmetleri altına almaya çalışanlara, dünyayı kirleten her ülkeye ve hatta; sormalı, bu ne iş! ! Doğayı sevmeyen kendini sevemez, bilim bile tepeden yeryüzüne indi. William Blake'in dediği gibi, ya da John Donne’nin 'çevre' meselesi:
'Enerji...
'ENERJİ YAŞAMIN TA KENDİSİDİR
VE ONUN RUHUDUR;
VE ASIL NEDEN, ENERJİNİN SINIRI
YA DA DIŞ ÇEMBERİDİR,
ENERJİ SONSUZ ÖLÜMDÜR.'
w.blake'
Umutsuz gibi gözükür, ama son dizesiyle umarsız bir ümit pınarı saçar. Enerjiyi yaşamak için bırakmıştır sanki. Sadece yaşamak için...
Evet, doğayı sevmeyen kendini sevemez, ne de sporu, şiiri; sanatı! Samuel Taylor'un bir şiiri, 'Kubla Khan', sanırım neden bu kadar sevdiğimi anladım onu. Tabi Cengiz'den pek hazzetmemem (durumu :) Kubilay Han'ı sevmeme mani değil ancak hala neden antipati beslemedim diye şaşarım. Şiir Kubilay'ın bir Çin sarayı inşaatı serüvenini anlatır. (Maksat o ya, müzik, bu inşaatın amemeleriymiş.) Ama aslında bu bir tabiatı yüceltiş serenatıdır. Dini coşkularla yükselmiştir, fakat anlatılan farklıdır.. Anlatım bence muhteşem, şiirin teması sonucu ise Habeşli bir genç kanımca kızdır. Vaktiyle okuduğum herkes, aşk şiirinden başka her şeye benzetmişti. Peki, hayat gerçekten böyle mi(!) ?
Fakat,yüzeyden derine inmekten kaçan; yeşil alanlarını koruyabilir mi?
Çift tırnaklar alıntı
Akın AkçaKayıt Tarihi : 9.2.2006 04:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!