GÜNLÜĞÜMDEN – 51
Aylar oldu seninle söyleşmeyeli değil mi sevgili Tutku? Hayat tam bir girdaptı. Yaşadıklarımı düşündüğüm zaman, simsiyah bir hüzün doluyor içime. Kalbimi yok eden bir acıya kesiyor her şey. Hani var ya, şu akan gözyaşlarım da olmasa. Kalbim yok diyeceğim ama var işte, ne yazık ki. Keşke olmasaydı. Yanıyor hep. yani: Ben hala İNSAN’IM.
Sevgili Tutku: Mayıs’tan Eylül sonuna dek, belediye’nin bana gösterdiği yerde, tezgah açtım ve çalıştım. Ama hiç yeterli kazanamadım. Bulunduğum yer iyi değildi. Satışlar ve çevremdeki her şey iyi değildi.
Çalıştığın halde, iyi sonuç alamamak çok kötüydü. Heryerim ağrıyarak, saatlerce oturup dil döküyordum turistlere gülümseyerek. Ben çok albeniliyimdir. Karşımdaki insanla iletişimim mükemmeldir. Sonra yıllarca yaptığım bir şey satış yapmak. Sorun bende değildi. Çok kötü bir sezondu. Oysa yazın iyi kazanmalı, kışın rahat etmeliydim.
Rahat etmeyi bırak, çözümlemem gereken o kadar çok sorun çıktı ki karşıma. Şimdi onların altından kalkmaya çalışıyorum. Kesinlikle başarmalıyım.
Tutku, inanılmaz bir tuzağa düşürüldüm. Yalnız yaşayan kadınları, tuzağa düşürüp, para yiyen bir şebeke varmış. Kırk yıl düşünsem, aklıma gelmezdi. Ve ben hala yaşadıklarıma inanamıyorum.
Denizi, anlatımsız severim bilirsin. Burada da her olanakta ona koşuyorum. Bir gün yine işe başlamadan önce, deniz kenarında oturuyordum yalnız. Çalıştığım yerde merhabalaştığım, Özgür geldi yanıma. Zaman zaman tezgahımı açmama yardım etmişti. Herkesin tanıdığı biriydi.
yumuşakbaşlı rüzgarların kanatlarında bir yer bul bana
suyun ışıltılı sesleri aksın bir yanımızdan,
bir yanımızı defneler sarsın...
demir kollarının yumuşaklığında uyanayım sabahları
zeytin ağacının gözlerinde büyürken bir çekirdek