Güneşin Tutsak Günü ve Nişan VII Şiiri - ...

..............................Ey sevgili nerdesin?

Gök kubbenin koynuna, sırça köşklü saraya
Saklı haber uçurdum; hasretlik yeter desin.
Vuslat yolu düğümlü, yıllar girdi araya;
Bahtıma hicran düştü ölümden beter desin!
Gözyaşıyla yükledim vebalini boynuna;

Tamamını Oku
  • Mehmet Özparlar
    Mehmet Özparlar 30.11.2011 - 20:15

    Büyük bir haz alarak okuduğum harika dizler yüreğinize sağlık.Tam puan + Antoloji.

    Cevap Yaz
  • Mehmet Özparlar
    Mehmet Özparlar 30.11.2011 - 20:13

    Büyük bir haz alarak okuduğum harika dizeler,yüreğinize ve düşünüze sağlık.Tam puan + Antoloji.

    Cevap Yaz
  • Necla Argüz
    Necla Argüz 30.11.2011 - 19:30

    yürek kalem sesiniz daim olsun saygı sevgiyle tam puan antolojimde

    Cevap Yaz
  • Birgül Soyluer
    Birgül Soyluer 30.11.2011 - 19:17

    Hocam bu şiiriniz bana gece yarısı telefonuyla bildirildi. Okudum. Sarfedilen bu kadar emek ve şiirin üzerimde oluşturduğu duygu atmosferi bir yana şiirin sanatsal ve edebî değerine bakarak yorum sayılabilirse görebildiklerimi aktarıyorum.

    Güneşin Tutsak Günü ve Zernişan VII

    ..............................Ey sevgili nerdesin?

    Gök kubbenin koynuna, sırça köşklü saraya
    Saklı haber uçurdum; zindana yeter desin.
    Vuslat yolu düğümlü, yıllar girdi araya;
    Bahtıma hicran düştü ölümden beter desin!
    Gözyaşıyla yükledim vebalini boynuna;
    Sırça köşklü saraya gök kubbenin koynuna,
    Posta güverciniyle saldığım haberdesin.

    Gözlerime değil de, feleğin insafıyla
    Hicran aynalarına zamanı yayan sırsın.
    Ben el-pençe dururken sen kimlerin safıyla
    Sağda güneş, solda ay ışığıyla yansırsın!
    Yönüme zincirlenen şu dağlara Eğil! de;
    Ufkunda buğulanan gözlerime değil de
    Fildişi kulelere yansıyan kaderdesin!

    Güneşin hüzmesini ışıksız pencereme
    Düşüresin diyerek şafağa haber saldım.
    Aşk uğruna kaldı mı çekmediğim cereme?
    Ayrılığın kurumuş insafından ders aldım!
    Kim ister ki ruhunun bedeni üzmesini?
    Işıksız pencereme güneşin hüzmesini,
    Bekleyen gözlerimin yitirdiği ferdesin!

    Keşifsiz bir kesim mi sabırsız beklentide,
    Sanatçının kâlbini aşkla külleyen yalım.
    İlhamın perileri lütufkâr eklentide...
    Henüz uçup gitmeden gel adını koyalım.
    Edebiyat, musiki, heykel ya da resim mi;
    Sabırsız beklentide keşifsiz bir kesim mi,
    Güzel sanat dilinde sen hangi eserdesin?

    Hicrana bestelense yüreğimin sürgünü,
    İsmin geçiyor diye yasaklanır nakarat.
    Düşlediğim vuslatın ömre bedel bir günü,
    Mücevhere dökülse pırlantası kaç karat?
    Yalnızlık şarkısına dertlerim destelense,
    Yüreğimin sürgünü hicrana bestelense
    Seslendiren dillerin yandığı ezberdesin!

    Ateşten süzülse de tunç örgülü kafiye,
    Gurbetin ayazına salınır satırlarım.
    Üşüyen bir bestedir peşimdeki hafiye,
    Nasıl titrediğimi ritminden hatırlarım.
    Gözü yaşlı kalemim ne kadar üzülse de,
    Tunç örgülü kafiye ateşten süzülse de;
    Sitemkâr mısraların üşüdüğü yerdesin!

    Çekiç alsam ezkaza umutlanıp elime;
    Mermer, silüetinin tılsımına bürünür.
    Yüreğimden sökülür birkaç ahlı kelime,
    Heykel biçim almadan keski yerde sürünür!
    Gözlerimin önünde mermer döner enkaza;
    Umutlanıp elime çekiç alsam ezkaza
    Heykeli kendisine kırdıran kederdesin!

    Kan damlatır tuvale elime değen fırça,
    Fildişi kuleleri süzerken uzun uzun.
    Sana tahsis edilen saray billûr, köşk sırça;
    Ebedî yasak bana, sonu var mı sonsuzun?
    Zihnimde saklı resme yüreğimden havale
    Elime değen fırça, kan damlatır tuvale;
    Boya tütsüsü değil, sen miski amberdesin!

    Kıyamet sahilinde med ve cezir vurgunu
    Düşte yelken açtığım gecikmeli limanlar!
    Hangi filme çeksinler felek senin kurgunu,
    Öksüz yıldızlar kayan senaryoyu kim anlar?
    Haber uçurdum sana her imkân dahilinde:
    Med ve cezir vurgunu kıyamet sahilinde,
    Gündüz güneş gece ay tutulurken nerdesin?

    Umutsuzca süzdüğüm, çığlığıma duyarsız
    Alevlenen yeryüzü islenen gök kubbedir.
    Aşkımız kadar masum hicranı kadar arsız
    Güneşin tutsak günü, geceye mahcup bedir.
    Hıçkırık nöbetinde boğazımda yüz düğüm;
    Çığlığıma duyarsız umutsuzca süzdüğüm,
    Ufukların tülünde gözlerime perdesin!
    ________________________________

    BİR EDEBİYATÇI GÖZÜYLE İLK BAKIŞTA:

    Şiir GÜNEŞİN TUTSAK GÜNÜ başlığı ve Ey sevgili nerdesin? sorgu ithafı ile başlayan.
    Ondörtlü hece, yedili duraklar, yedi mısralı on adet bendiyle toplam yetmiş mısralık bir manzume.

    UYAK DÜZENİ:
    ababccb, dedeffb,...
    UYAK ÇEŞİDİ:
    Redifli tam kafiyeli ayaklar üzerinde tamamı tunç uyak.
    ŞİİRDEKİ İLKİN ÖZELLİKLER:
    1- Yedi mısralı bendlerle ayaklı olarak yazılan ilk şiir.
    2- Her bendin ilk mısrasındaki durakların yerlerinin değiştirerek altıncı mısraya atanırken beşinci mısrayla tunç bağlantıyı sağlayan ilk şiir.
    3- Final hariç dokuz bendin hepsinde; 1,3,5 ve 6. mısralarının sesli harfle (açık heceyle) 2,4 ve 7. mısraların da sessiz harfle (kapalı heceyle) sonlandırıldığı ilk şiir. Açık heceye hiç yer verilmeyen final bendi şiirin sonlandırıldığının vurgusu olmalı.

    ŞİİRİN UYAK YAPISI:
    Güneşin Tutsak Günü ve Zernişan VII

    ..............................Ey sevgili nerdesin?

    Gök kubbenin koynuna, sırça köşklü sARAYa
    Saklı haber uçurdum; zindana yETER desin.
    Vuslat yolu düğümlü, yıllar girdi ARAYa;
    Bahtıma hicran düştü ölümden bETER desin!
    Gözyaşıyla yükledim vebalini bOYNUna;
    Sırça köşklü saraya gök kubbenin kOYNUna,
    Posta güverciniyle saldığım habERdesin.

    Gözlerime değil de, feleğin İNSAFıyla
    Hicran aynalarına zamanı yAYAN SIRsın.
    Ben el-pençe dururken sen kimlerİN SAFıyla
    Sağda güneş, solda ay ışığıylA YANSIRsın!
    Yönüme zincirlenen şu dağlara EĞİL! de;
    Ufkunda buğulanan gözlerime dEĞİL de
    Fildişi kulelere yansıyan kadERdesin!

    Güneşin hüzmesini ışıksız penCEREME
    Düşüresin diyerek şafağa habER SALdım.
    Aşk uğruna kaldı mı çekmediğim CEREME?
    Ayrılığın kurumuş insafından DERS ALdım!
    Kim ister ki ruhunun bedeni ÜZMEsini?
    Işıksız pencereme güneşin hÜZMEsini,
    Bekleyen gözlerimin yitirdiği fERdesin!

    Keşifsiz bir kesim mi sabırsız bEKLENTİde,
    Sanatçının kâlbini aşkla külleyen YALIM.
    İlhamın perileri lütufkâr EKLENTİde...
    Henüz uçup gitmeden gel adını koYALIM.
    Edebiyat, musiki, heykel ya da rESİM mi;
    Sabırsız beklentide keşifsiz bir kESİM mi,
    Güzel sanat dilinde sen hangi esERdesin?

    Hicrana bestelense yüreğimin süRGÜNü,
    İsmin geçiyor diye yasaklanır naKARAT.
    Düşlediğim vuslatın ömre bedel biR GÜNü,
    Mücevhere dökülse pırlantası kaç KARAT?
    Yalnızlık şarkısına dertlerim dESTElense,
    Yüreğimin sürgünü hicrana bESTElense
    Seslendiren dillerin yandığı ezbERdesin!

    Ateşten süzülse de tunç örgülü kAFİYE,
    Gurbetin ayazına salınır sATIRlarım.
    Üşüyen bir bestedir peşimdeki hAFİYE,
    Nasıl titrediğimi ritminden hATIRlarım.
    Gözü yaşlı kalemim ne kadar ÜZÜLse de,
    Tunç örgülü kafiye ateşten sÜZÜLse de;
    Sitemkâr mısraların üşüdüğü yERdesin!

    Çekiç alsam ezkaza umutlanıp ELİME;
    Mermer, silüetinin tılsımına bÜRÜNür.
    Yüreğimden sökülür birkaç ahlı kELİME,
    Heykel biçim almadan keski yerde sÜRÜNür!
    Gözlerimin önünde mermer döner EnKAZA;
    Umutlanıp elime çekiç alsam EzKAZA
    Heykeli kendisine kırdıran kedERdesin!

    Kan damlatır tuvale elime değen fIRÇA,
    Fildişi kuleleri süzerken uzun UZUN.
    Sana tahsis edilen saray billûr, köşk sIRÇA;
    Ebedî yasak bana, sonu var mı sonsUZUN?
    Zihnimde saklı resme yüreğimden haVALE
    Elime değen fırça, kan damlatır tuVALE;
    Boya tütsüsü değil, sen miski ambERdesin!

    Kıyamet sahilinde med ve cezir vURGUNu
    Düşte yelken açtığım gecikmeli lİMANLAR!
    Hangi filme çeksinler felek senin kURGUNu,
    Öksüz yıldızlar kayan senaryoyu kİM ANLAR?
    Haber uçurdum sana her imkân dAHİLinde:
    Med ve cezir vurgunu kıyamet sAHİLinde,
    Gündüz güneş gece ay tutulurken nERdesin?

    Umutsuzca süzdüğüm, çığlığıma duyARSIZ
    Alevlenen yeryüzü islenen gök kubBEDİR.
    Aşkımız kadar masum hicranı kadar ARSIZ
    Güneşin tutsak günü, geceye mahcup BEDİR.
    Hıçkırık nöbetinde boğazımda yÜZ DÜĞÜM;
    Çığlığıma duyarsız umutsuzca sÜZDÜĞÜM,
    Ufukların tülünde gözlerime pERdesin!

    CAN ALICI İMGELER ve ÇARPICI BENTLER:

    Şiirin her bendinde bulunmakla birlikte özellikle:

    Hicrana bestelense yüreğimin sürgünü,
    İsmin geçiyor diye yasaklanır nakarat.
    Düşlediğim vuslatın ömre bedel bir günü,
    Mücevhere dökülse pırlantası kaç karat?

    Ateşten süzülse de tunç örgülü kafiye,
    Gurbetin ayazına salınır satırlarım.
    Üşüyen bir bestedir peşimdeki hafiye,
    Nasıl titrediğimi ritminden hatırlarım.

    Çapraz dörtlüklerini eskilerin deyimiyle: ''Fevkaladenin fevkinde '' buldum. Yalnız bir ara uyak zorlaması mı var diye pırlantanın büyüklük ayarını belirleyen ''Krat ya da kırat'' kelimesi ile burada belirtilen '' Karat '' kelimesi arasında şüpheye düştüm. imla kılavuzunda bulamayınca TDK'nun resmi internet sitesine: http://tdkterim.gov.tr/bts/ baktım. aynen şöyle yazıyordu:

    karat İng. karat, carat
    1.Elmasın değerini belirlemede kullanılan 200 mg C a karşılık gelen birim.

    Böylece, doğrusun şiirde belirtildiği gibi '' Karat '' olduğunu dair bir şüphem kalmadı.

    Şiirin duygu yüklenimi ve anafikri konusunda şüphesiz her okuyucu kendince bir yaklaşımda bulunacaktır. Ben duygusallıktan uzak edebi bilgimin ışığı altında şiiriniz hakkında ilk bakışta bunları söyleyebilim.
    Kutlarım hocam.
    Saygılarımla.

    Cevap Yaz
  • Serap Atay
    Serap Atay 30.11.2011 - 17:55

    Çok güzel bir eserdi okugum tebrıkler selamlar.

    Cevap Yaz
  • Namık Cem
    Namık Cem 30.11.2011 - 17:08

    sürekli eserlerinizi merakla bekleyip,heyecanla okuyoruz.
    kutlarım
    namık cem

    Cevap Yaz
  • Sadık Turan
    Sadık Turan 30.11.2011 - 16:25

    Hayranlıkla okuduğum şiirinize ve öykünüze kattığınız emeğinizi tebrik eder, yürek sesinizi kutlarım. Kaleminiz var olsun. Saygılarımla.

    Cevap Yaz
  • Aydın Suyak
    Aydın Suyak 30.11.2011 - 16:21

    Tebrik ederim Hocam çok güzel hece eserin olmuş.
    Tam puan...

    Cevap Yaz
  • Osman Genç
    Osman Genç 30.11.2011 - 15:18

    İrfan bey....

    Teşekkür ediyorum bütün bu güzellikler için...
    Her zamanki anlam mana ve vurgu güzellikleriyle süslü dizeleriniz...
    Temadaki mevcut akıcılık okurken bir sonrayı, daha sonrayı düşündürüyor insana...
    Yercekim gücünün havaya zıpladığımızda bizi kendine çekmesi gibi...sizin dizelerde buna benziyor............

    Hep güzelliklerle, hep umut ve çoşkuyla kalınız................saygıyla

    Cevap Yaz
  • Nilüfer Gümüş
    Nilüfer Gümüş 30.11.2011 - 15:18

    Kim ister ki ruhunun bedeni üzmesini?
    Işıksız pencereme güneşin hüzmesini,
    Bekleyen gözlerimin yitirdiği ferdesin!


    Çok güzeldi. kutluyorum değerli kaleminizi

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 154 tane yorum bulunmakta