Açtım gözlerimi seciyesiz bir güne,
Gökyüzü, mavi hariç her rengi asıp boynuna,
Saydırıyor dünyanın cibilliyetine,
Yağmur mu yağacak, kar mı?
Neyle üfleyecek ayrılığın yüzüne?
Gah şimşek çakıyor göğün evinde,gah yıldırım düşüyor tepelere,
Güneş çıkmıyor dışarı, darılmış gibi güne,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
mükemmel bir şiir baştan sona düşünce bir su gibi akıp gidiyor. kutlarım kalwmini ve yüreğini.
saygılarımla:
rr. akdora
Şiir, geceyi sever demişlerdi.. Bu tez'i haklı çıkaran dizeler
Her sevgi kendi mahseninde saklıdır,ama burda öyle bir sevdayla karşılaktık ki,anlayabilene aşkolsun,denecek türden bir sevgi...
Öyle ya,sabah kalkar kalkmaz neden güne /seciyesiz / sıfatıyla peşin peşin bir damga vurulsun,evet doğrudur ,belkide o gün griye boyanmıştır gökyüzü,yada az kızıl azda siyaha çalan bir gri olmuştur,tamam ama,neden saydırsın dünyanın cibilliyetine,ve neden türkürsün dünyanın yüzüne,hemde hiç bir sebep yokken.
Aslında her şair,şiir yazabilmek adına yağmurlar bekler,ilham perilerim daha çabuk gelsin diye,ama Nimet hanım,öyle bir hasret sarmalına düşmüşki,ona adeta her yağmur bir kurşun her kar gökten yağan bir taş gibi geliyor ona,yoksa neden doğacak güneş,gözlerime bakmasın diyebilirki ?
Elbette,şiir yazmak belli bir heyecan getirir kalem erbabına,fakat bu heyecana öyle kapılmışki Nimet hanım,adeta insanın- ne oldu ? neden bu canhıraş yaşanan isayanlı sukutun anlamı diyesi geliyor.
Geceye taşınan her acının bedeli çok ama çok ağır olur,hele sesizce dökülen gözyaşının her damlası,insanın tamda iliklerine kadar işler,işte Nimet hanım,içinde yaşadığı acı ve ızdırapları öyle güzel betimlemelerle anlatmış ki,keşke sabah nasıl uyandınız diye sormak,mümkün olsaydı ?
Hiç bir zaman,böyle bir şiir boşuna yazılmaz Nimet hanım,umarım bu hasreti çekilen,insafa gelmiştir.
Oldukça güzel ve bir o kadarda insanı içine çekerek,kendi dar sokalarıda gezmeye zorlayan bir şiir okudum.
Elbette böyle duygu yüklü bir şiirede kayıtsız kalamazdım.
Yolunuz açık ve ilham periniz hep yanınızda olsun Nimet hanım
Ablam; gecedir insanların bütün kederlerini gün yüzüne çıkartan, yalnızlığın kuytusundaki tek başınalıkla yüreğindeki sızıları tekrar tekrar sana sunan. Sevdaların, aşkların, özlemlerin buluştuğu adrestir gece. Kişinin iç dünyasındaki kimliğidir gece. Çoğunun vuslatı, çoğunun ise hasretidir gece. Bizi biz ile vuran en büyük düşman aynı zamanda bizi en iyi anlayan dosttur gece.Ablam, idolüm; özlemişim dizelerinizi okumayı. Geç kalmışlığımı af eyleyiniz. Öpüyorum ellerinizden.. Saygılarımla
Gökyüzü, kaşları çatışmış siyah bulutlar, arkasından yağmur; insan ruhunun aydınlık güneşe duyduğu hasret... Dal, yaprak, rüzgar kıpır kıpır yaşam sevdasındadır güneş onlara güldüğü kadar. Sevgi güneşle başlar, güneşle ısınır,
açar kollarını insan yaşam ve sevda adına güneşin kollarına atılır. Severek okudum. Başarılar diliyoruö....
asildir gece.örter tüm kötülükleri. şiir de güzeldi.kutluyorum.
Ben saklarım göz kuyumda,
Yürek zarımda,
Hüznümü, kederimi, hasretimi taşırım geceye.
Gece kadim bir dost gibi örter üzerimi,
Sırlarımı vermez rüzgara bile.
Ağlamam, dökmem tek damla yaş,
Islatmam gecenin saçlarını
Gözyaşlarımı kaldırırım yağmurlu bir güne.
Şiirin hepsi güzel ama bu kısım varya yürekten vurdu özümseyerek okudum güzel yüreğine sağlık sevgili Nimet
Hiç ağlanmasa. Hep gülücükler olsa yüzümüzde. Ama ne mümkün. Yaşam öyle acımasız ki....
Hiç sevmem suratı asık havaları ve de inanları. İçim daralır öyle havalarda ve öyle kişilerle konuşurken...
Ne güzel yağmurlu güne saklayabilmek gözyaşlarını. Karışıp giderler iki sevdalı nehir gibi birbirine.Kimse okuyamaz içimizdeki hüzünleri o zaman. Kutladım içtenlikle güzel kalemini ve seni canım... Okumak çok güzeldi.Sevgimle...
/ / Gece kadim bir dost gibi örter üzerimi,
Sırlarımı vermez rüzgara bile.
Ağlamam, dökmem tek damla yaş,
Islatmam gecenin saçlarını
Gözyaşlarımı kaldırırım yağmurlu bir güne....//
Uzun bir aradan sonra, yine hayli etkileyici,o kendine has uslubuyla kaleme aldığı tipik bir Nimet Öner şiiri okumanın hazzını yaşadım...
Yine acılı ve kederli,yağmurlu,şimşeklerin çaktığı,güneşin bile bulutların ardına saklanıp yüzünü göstermediği bir günün geceye dönüşümünü,hemen hemen hepizimin yeri geldiğinde kendimize sığınacak bir liman gibi gördüğümüz,bizleri en kötü anımızda kadim bir dost gibi sarıp sarmaladığı o gecenin karanlığına sığındığını, yinede hayata karşı metin olabileceğini,'göz yaşlarımla gecenin saçlarını ıslatmıyacağım' demekle ima ediyor,değerli şaire..
Hayli anlam derinliği olan,akıcılığıyla,kurgusuyla övgüye layık güzel şiirini ve değerli şahsını gönülden kutluyorum..Selam ve saygılarımla.
Bu duygusal şiirle, sayfaya ışıl ışıl,rengarenk bahar getirdin sen özel güzel şairem,yürek sesin hep mutlu hep iyi olsun, olsun ki biz senden mahrum olmayalım,yureğinden opyorum,güzel dost,sevgi ve saygilarımla,kalemin daim olsun..
Bu şiir ile ilgili 32 tane yorum bulunmakta