Zifiri karanlıkta kaybolmuş bir ruh
Kendi kendinin esaretiyle hapsolmuş
…
Son sanılan bir başlangıçtı,
Her başlangıç da zaten bir son,
Zaman geçti tüketti karanlığı,
Belki zaman tüketti belki aydınlık,
Karanlık hep aydınlıktan bildi,
Zaman kendini yavaş yavaş sildi.
Mekan kayboldu,
Akıl kahroldu…
Kurtarıcısına kızar mı hiç kurtulan?
Ya zaman belirleyecekti her şeyi,
Ya da kırılacaktı o an.
İhtimaller silsilesi ya hep bunlar,
Sorgulama artık oldu olan.
Karşılıksız bir iyilik neye kâdir olabilir ki?
Akıl bilmeden gönül nasıl sevebilir ki?
Anlamaya çalışmak faydasız,
Bir düşündüm de anlatmak da imkansız.
Karalamak, söylenmek,karalar bağlamak…
Hepsi… Her şey anlamsız
Yaşadım; anlamdan, gerçekten, rüyadan uzaklaşınca,
Ne yaşadığımı dökebilirim yazıya,
Ne de gidebilirim onca güzel anıya…
Mağaradan çıkınca vurmuş aydınlık,
Hakikat göz önünde,
Fakat anlatmaya gelince,
Yine herkes karanlık.
Gölgelerde saklanmaktansa,
Güneşle kör olmayı yeğlerim,
Gidiyoruz ne saklı ne de kör,
Allah kerim…
Uzadıkça uzar bu yol,
Damlayarak rengine bürünür kağıt.
Ona anlam katan mürekkebi bulunca,
Beyazlar siyah olur, mavi olur, yeşil olur….
Beyazlar yavaş yavaş kendini okur.
Okudukça, damladıkça,
Her renge bürünür, her renkte görür,
Nihayetinde unutmuş olur özünü…
O tertemiz sayfa artık renklenmiştir.
Ya siyah Ya mavi ya yeşil,
Döner kendine ve der ki,
Neydin sen şimdi ne, kendini bil!
Beyaz ağlar saf rengiyle,
Kağıtlar karalanmış onca çizgiyle,
Geri dönüş yok, yarına bir yol da yok,
Zaman şu an ve kayıp mekan.
Bul kendini derler;
Ne renk verirler, ne mürekkep,
Ne de bir sebep…
Kayıt Tarihi : 16.9.2024 02:25:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!