Güneşi Göremeyenler Şiiri - Osman Erdoğmuş

Osman Erdoğmuş
563

ŞİİR


10

TAKİPÇİ

Güneşi Göremeyenler

GÜNEŞİ GÖREMEYENLER

Güneş dünyamızı aydınlatınca, yarasalar nasıl kayboluyorsa, karanlıklar ışığa tüm gücüyle nasıl muhalefet ediyorsa iyilik ve kötülük, güzellik ve çirkinliğin kapısına nasıl kilit vuruyorsa,Yapılması gereken hakka ve hakikata karşı direnmek değil, aşka, sevgiye, muhabbete selam durmak olmalıydı.
.

İslamın nuru yeryüzünde kendine yer edinmeye başladığı günlerdi. Gözleri kör olanlara, kulakları sağır olanlara, kalpleri mühürlü olanlara gerçekleri anlatmak mümkün olmuyordu.
.

Parmak güneşi gösterirken, parmağa bakıp da güneşi göremeyenler; cama bakıp da, camdan dışarısını göremeyenler tüm güçleri ile hakikatin üstünü örtmeye çalışıyorlardı. “Bilmiyorlardı ki, güneş balçıkla sıvanmaz.”
.

İslam tarihi bu nura hizmet edenleri ölümsüzleştirdiği gibi, nurun karşısında inatları ve çıkarlarına halele gelir korkusuyla direnenleri de, bir ibret vesikası olarak tarihe not düşmüştür. İşte onlardan biri Utbe Bin Rabia.
.

İki kuşak yukarıdan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed ile akraba olan, yetim olduğu için Harb Bin Ümeyye tarafından yetiştirilen, edebiyatı ve şiiri iyi bilen, kahinlik ve kehanet ilminde de bilgili, sözü dinlenen, fikri sorulan, hitabeti kuvvetli bir insan Utbe Bin Rabia.
.

Hatta kimileri peygamber olduğunu bile söylemişler. Çünkü müşrik aklı peygamberliğin zengin, varlıklı, bilgili, kahin, şair, çocukları ve malı olan birine geleceğini tasavvur ediyorlardı. İbrahimi inancın kırıntıları, ticaret yoluyla gittikleri Şam’daki hristiyanlardan, Medine’li yahudilerden öğrendikleri yakında bir Peygamber geleceği inancı yönündeydi çünkü.
.

Müşriklerin yumuşak yüzüydü. İslama karşı olmasına rağmen eziyet edenler arasında değildi. Tatlı dille, yumuşak sözlerle Peygamberimizi davasından vaz geçireceği umudunu hep taşıdı. Ebu Talip ile görüşen Kureyş Heyetinde doğal olarak o da vardı. Abese suresinde bahsi geçen ‘inanmayan’ ve ‘kendini büyük gören’ kişinin Utbe bin Rebîa olduğu söylenmiştir. Gizliden gizliye Kur’an-ı Kerim’i dinler ve çok etkilenirdi.
.

Mekke döneminin en zor yılları “Hüzün Yılı” içerisinde Peygamberimiz Hz. Muhammed’in en sıkıntılı zamanında belki islamdan vaz geçirebilirim diye Dar-ün Nedve’de alınan karar üzerine yine tatlı bir dille Allah’ın Elçisine kendi aklınca konuşup Onu bu davadan vaz geçirecekti.
.

“Yeğenim” diye başlar sözü Kabe’de namaz kılan Peygamberimizin yanına gelerek. Utbe bin Rabia, “Ey Muhammed’ sen mi daha hayırlısın, Hâşim mi; sen mi daha hayırlısın, Abdûlmuttalib mi?” der. Bu sözleriyle, peygamberlik gelse gelse bunlara gelirdi, demek ister. Peygamber (SAV), cevap vermeden dinlemeye devam etti. Utbe, sözlerini sürdürdü: “İlahlarımızın aleyhinde konusuyorsun, atalarımızı sapıklıkla itham ediyorsun. Reislik istiyorsan seni reis edinelim, mal istiyorsan, seni zengin kılacak kadar mal verelim. Kadın istiyorsan, Kureys kızlarından beğendigin on tanesini seç, al. Hasta isen seni tedavî ettirelim.” Hz. Peygamber (SAV), hep susuyor, Utbe’nin sözlerini bitirmesini bekliyordu. Sözünü bitirdiğinde, Resulullah (SAV) “Sözlerin bitti mi?” dedi ve, “Bismillahirrahmanirrahim” diyerek Fussilet suresini okumaya başladı:


1. Hâ. Mîm.
2. (Kur’an) rahmân ve rahîm olan Allah katından indirilmiştir.
3. (Bu,) bilen bir kavim için, âyetleri Arapça okunarak açıklanmış bir kitaptır.
4. Bu kitap müjdeleyici ve uyarıcıdır. Fakat onların çoğu yüz çevirdi. Artık dinlemezler.
5. Ve dediler ki: Bizi çağırdığın şeye karşı kalplerimiz kapalıdır. Kulaklarımızda da bir ağırlık vardır. Bizimle senin aranda bir perde bulunmaktadır. Onun için sen (istediğini) yap, biz de yapmaktayız!
6. De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilâhınızın bir tek İlâh olduğu vahy olunuyor. Artık O’na yönelin, O’ndan mağfiret dileyin. Ortak koşanların vay haline!
7. Onlar zekâtı vermezler; ahireti inkâr edenler de onlardır.
8. Şüphesiz iman edip iyi iş yapanlar için tükenmeyen bir mükâfat vardır.
9. De ki: Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkâr edip O’na ortaklar mı koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir.
10. O, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde isteyenler için fark gözetmeden gıdalar takdir etti.
11. Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yerküreye: İsteyerek veya istemeyerek, gelin! dedi. İkisi de “İsteyerek geldik” dediler.
12. Böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti. Ve biz, yakın semâyı kandillerle donattık, bozulmaktan da koruduk. İşte bu, azîz, alîm Allah’ın takdiridir.
13. Eğer onlar yüz çevirirlerse de ki: İşte sizi Ad ve Semûd’un başına gelen kasırgaya benzer bir kasırgaya karşı uyarıyorum!
.
“Eğer yüz çevirirlerse de ki: Ben sizi Âd ve Semûd kavimlerinin başına gelen yıldırıma benzer bir yıldırıma karşı uyardım” ayetini okuyordu ki, Utbe, yerinden fırladı ve Peygamber (SAV)’in ağzını eliyle kapadı, devam etmemesi için yalvardı.
.

Utbe, okunan ayetlerin etkisi altında kalarak, birkaç gün Kureyşlilere görünmedi. Ebû Cehil, Utbe’yi arayarak onu buldu. Utbe, olayı anlattıktan sonra şöyle devam etti: “Bundan böyle ben Muhammed’e hiçbir şey söylemeyeceğim. Bana öyle birşeyle cevap verdi ki, Allah’a yemin ederim, Muhammed’in okudugu ne sihir, ne şiir, ne de kehânet türünden birşeydir. Bilirsiniz, Muhammed’in söylediği yalan çıkmaz. Onu rahat bırakın. Başınıza bir azap gelmesinden korkuyorum”
.

Ve tarihe not düşülecek bu sözleri sarfediyor. “Ey Kureyş topluluğu! Beni dinleyin de, hatırım için bu işin peşini bırakın, bu adamdan vazgeçin! Ondan uzak durun, ona dokunmayın! Yemin ederim ki, benim ondan dinlediğim söz, büyük bir haberdir. Siz onu, sizin dışınıza kalan Arap tâifelerine bırakırsanız daha iyi etmiş olursunuz. Onlar, ona engel olurlar. Eğer o, Araplara üstün gelirse, onun hâkimiyeti sizin hâkimiyetiniz, onun şerefi sizin şerefiniz demektir. Onun sayesinde insanların en mes’ud ve bahtiyarı olursunuz.”
.

Bu sözler gerçeğin itirafı değil mi? Bu sözlere ilk önce kendisi muhatap olması gerekmez mi? Eğer inanmış olsa, söyledikleriyle amel etmiş olsa bugün dahi rahmet, ibret ve şerefle onu yadediyor olacaktık. Ama o tersini seçti. İradesini aklının ve nefsinin esiri edip lanetle anılacaklar arasına girdi.
.

Hicret öncesi Hz. Muhammed’in öldürülmesine taraf olmadı. Bedir savaşına karşı çıktı. Ebu Cehil onu korkaklıkla itham edince zoraki savaşa katıldı. Kardeşi Şeybe ve oğlu Velit ile Bedir savaşı öncesi Ubeyde Bin Hariz (RA) tarafından yaralandı ve akabinde öldü. Bedir kuyularına bırakılarak tarihe kara bir not olarak düştü. Uhud savaşında Hz. Hamza’yı (RA) şehit ettiren Ebu Süfyan’ın karısı Hind’de kızı idi.
.

Bedir savaşında bir oğlu da İslam ordusu içerisinde idi. Kim mi idi o. Peygamberimizin sır katibi Hz. Huzeyfe (RA). Hani Peygamberimiz vefat etmeden önce münafıkların isimlerini söylediği büyük sahabi.
.

Ya Rabbi; aklımızı kalbimizle yoğurup Hakkı ve hakikati göster bize. İnandığımız Kur’an-ı Kerime hizmet etmeyi nasip eyle. İnadımızı imanımızın üzerine çıkarma ki, kendimize helak etmiş olmayalım.


Osman Erdoğmuş
Kayıt Tarihi : 16.5.2020 16:29:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Osman Erdoğmuş