Güneşe Uzanıyor Ellerim…deneme 1

Mustafa Yılmaz 4
765

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Güneşe Uzanıyor Ellerim…deneme 1

Çapı biz olan bir çemberin merkezindeydik biz…

Acımasız savruluşların girdabında bunaldıkça bunaldık…

Her atılan taş bizim omuzlarımızda dağıldı…
Her olayın her baskının sonucunda biz dağılıyorduk…
Ve
ezilen sevgiyle seslerimiz sessiz çığlıklarla boğazımızda düğümleniyordu.
Kaç an zamanı vardır ki
senin beni unuttuğun…
Kaç an zamanıdır ki,
benim seni hatırlamadığım…

Bu sonsuza sorulan düşünce zinciriydi…

Unutulmuş veya kenar köşede kalmış ne kadar şarkı varsa hep bizi, bize hatırlatan olmuştu…
Hangi taşın altındaki ezilmiş toprakta yansımalarımızı görmüyorduk ki, ezilişliğimizden şikâyet etmeyelim…
Ağlamalarımızla gülmelerimiz hep değil midir düşünce toplamını arttıran…
Hangi yokuşyukarı bir tepede öten kuşun tınısında biz yoktuk?

Sen ve ben,
bir yoksunluk tarifine en yakışan biz değil miydik?

Kaç günümüz bayram sevinçleriyle geçti ki, kaç günümüz acıdan kurtulsun…
Bu birarada kalışımıza hep darlık getirmedi mi?
Oysa yan yana iken de hasreti omuzlayan biz değil miydik?
Nedendi birarada kalabilmek için her an arttırdığımız güçler…
Kendimizi en güçlü arena savaşçısı gibi hissettiğimiz anlarda bile, güçsüzlük kisvesiyle kendimizi içimize kapattığımızda, zavallılığımız yüzümüze vurulan değil miydi?

Oysa hayat güçsüzler dağıtırdı…
Oysa hayat güçsüzlerde çok büyük kalırdı…
Ve
güçsüzler öderdi bu bedeli…

Biz birbirimizden güç aldığımız zamanlarda gülme sesimiz uzaklardan yansıyarak geriye, bize gelir, kendi gülüşümüze kendimiz gülmez miydik?
Kahretsin kelimesi en ürktüğümüz kelime değil miydi?

Neden sığamadık koltuk altlarımıza…

Neden bu çilekeş yaşam?
Kaç şarkımızı unuttuk?
Kaç şarkı yazdık kendimize,
ayrılığa dahil?

Şehirlerde,
kendimizi yaktık…
Şehirlere,
kendimizi yakarak bıraktık…
Hangi rüzgâr kokumuzu birbirimize taşımadı?
Hangi sert rüzgâr birbirimizin yüzüne gözlerimizi çarpmadı?
Unutabildik mi o renkleri?
Unutabildik mi o kokuyu?
Unutabildik mi O sesimizi?
Unutabildik mi birbirimizi?

Bu kaçıncı güz,
Bu kaçıncı yağmur mevsimi?
Nerde O lôdosun sersemlettiği rüzgârlı başlarımızdaki saçlar?

Unutmak yar,
unutmak…
Gidişimizden sonra da yok etmiyor bizi bizden…

Sabır serinliği yüzümüze çarparken, üşüyen yüzlerimizle ısırdığımız yorgan uçlarındaki ıslaklık niye?

Ben sende kaldıkça,
sen benden gittin,
beni benden alarak…

Mevsimsiz yağan bir hüzün yağmuru bu…
Korkulu rüyalarla gözümüzü açtığımız ilk gün ışığında…

Kaç tanık vardı bu sevgimizi bilen?
Kaç tanık yoktu bu ayrılığı bilecek?
Neden herkes bizi bizden sonra tanıdı?
Şimdi sen beni anlatıyorsun, ben seni…

Gözlerime bakmak ister misin şimdi, beni daha iyi anlatmak için…
Buğulanmış gözlerimi,
dağılmış yüreğimi,
hırıltılı sesimi,
soğuyan avuçlarımı,
titreyen parmaklarımı…

Pişmanlıklarını okumak ister misin yüzümden…

İçimden bir şeyler kırılıyor…
Çatırdamaları hissediyor sanki yüreğim…
Buruk acılar tepiniyor sanki bir yerlerimde…

Değer verme ile değerlenme arasındaki denge bir birine üstün geliyor…

Hangisi önemliydi insan hayatında,
değer vermek mi,
değer görmek mi?

Vermek ile almak arasındaki acımasızca sarkan bir terazi kefeleriydi sanki, ağırlık ve ağır gelmesi…

Hangisi bir yüreğe ağır gelirdi…
Değmeyenlere verilen değer mi,
yoksa,
değdiği halde sahip olunamayan değerler miydi?

İçimden göçenlere bakıyorum…
Kendime acımadan,
İçime içime attıklarım mı, şimdi eziyordu beni…

Sanki sevinç seslerini bastıracak,
acı çığlıklarla içime doluşuyor…

Gün sabahına sanki sis basmış…
İçim üşüdü…

Güneşe uzanıyor ellerim…

Yorgun yüzler görüyorum…

Sabahın tanalacasına, yorgun gülüşler basıyor…
Değmeyenlerin yüzüne doğru…
Değenlerin sırtına doğru…

Bütün gece uçuşan yarasalar başımı döndürdü…
Karanlıklar kol geziyor peşi sıra gölgemle…
Ve
ben
Umutsuzca yürüyorum… Gölgelerime basmaya utanıyorum… İçim acıyor…

Biliyor musun,
ben korkuyorum…

Şeytan ölümden korkmaz… Ya sen…

Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 3.10.2009 10:58:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Zeynep Nilgün Gökçeöz
    Zeynep Nilgün Gökçeöz

    Baştan sona kadar okudum ve inanın akıcılığını özellikle çok beğendim. İnsanı yormadan, kopukluk yaşatmadan sonuna kadar sürüklüyor. Özenle seçilmiş kelimeler yazıya ayrı bir kalite katmış.

    Yazının içinde yaşam, sevgi, geride bıraktıklarımız, özlediklerimiz el eleydi. İç içeydi vazgeçmeye çalıştıklarımızla yaşatmaya çalıştıklarımız. Bir garip hüzün vardı her satırda. ve sonsuz bir nefes. Böyle soluyordu cümleler yüreği...

    Kutluyorum. Emeğinize saygıyla. Yüreğinize sağlık.


    Cevap Yaz
  • Serap Saylam Şen
    Serap Saylam Şen

    Unutmak yar,
    unutmak…
    Gidişimizden sonra da yok etmiyor bizi bizden…

    Sabır serinliği yüzümüze çarparken, üşüyen yüzlerimizle ısırdığımız yorgan uçlarındaki ıslaklık niye?

    Ben sende kaldıkça,
    sen benden gittin,
    beni benden alarak…

    soluksuz okudum, okudukça da etkisinden çıkamadım her bir dizenin ayrı bir çekim gücü vardı, sarmaladı ruhumu...

    yürekten kutluyorum saygılarımla

    Cevap Yaz
  • Namık Cem
    Namık Cem

    Şehirlerde,
    kendimizi yaktık…
    Şehirlere,
    kendimizi yakarak bıraktık…
    Hangi rüzgâr kokumuzu birbirimize taşımadı?
    Hangi sert rüzgâr birbirimizin yüzüne gözlerimizi çarpmadı?
    Unutabildik i o renkleri?
    Unutabildik mi o kokuyu?
    Unutabildik mi O sesimizi?
    Unutabildik mi birbirimizi?

    Bu kaçıncı güz,
    Bu kaçıncı yağmur mevsimi?
    Nerde O lôdosun sersemlettiği rüzgârlı başlarımızdaki saçlar?
    ..

    müthiş..
    kutluyorum yazan güzel yüreği..
    namık cem

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Mustafa Yılmaz 4