aydınlanmış çember
arz ekseniyle buluştu;
yer kuzey kutbuydu
ortada pek kutup ayısı yoktu
bir, iki istasyon kalıntısı
takvim yaşı estetik
cazibesinin belki de
en demkratik bir günü
gün ve gece eşitlediğinde kendini,
devam edişe;
fırtınaların en ortasında gibisin,
21 Aralık ile 21 Haziran'ın
Yaz ve Kış gündönümleri
eşit sanki artık sence
ve yukarıdaki gök
bir büyük tabaka misali davranıyor
o katman katman,
'geçit vermemiş bulut
genişçe tabakası';
dalgaları gibi ayna denizin
yere eğilmek yerine,
yukarı avuçlamış da
dinginleştirerek
zaten ayna olan bir yüzeyi;
suyu kavramış gibisin
neredeyse, tümden aynı tonda,
bu gök, durduğun yerle.
düşüp kalkması anlamlı mıdır
ki bu çeşit inadın
yaklaşımlarının?
şöyle ki, güz ekinoksu
ama sarı yaprak, ortada yok.
bu yaklaşımlarında doğanın,
güneş tepede aşağıda.
Yaz gündönümüde,
sarı top gökte yüksekte.
Mayıs gölgeleri
ise uzundur;
güneş gökte alçaktadır.
Haziran ayında,
gök yine yüksektedir
yani güneş;
yaza yakın,
kısadır kuzey kutbunda gölgeler
yaz gündönümüne yakın
çünkü güneş yüksekteymiş
belki, bir saniyeliğine indirmeli
o zaman belki
yine gölgeler uzar
sadeliğini güneşin getirecek olan
saldığı gamma ışınından gari...
veki bir güç getirir seslenişe.
çünkü saçıyor insan ışık
bazen ama farkedilmeyebiliyor.
bunun yolu yordamı da
önemli olmalı o halde
fakat kaç zaman oldu nerdeyse
bakıyor, bekliyor merakla;
cenge cenk-hendese
güneş tepede aşağıda,
(romanlardan Ömer Seyfo - Kaşağı) **
insan yüzüyor gibi
şehir-denizlerde
Güz ekinoksunu yukarı göğün
yeryüzünden deniz karıştırmak denli...
Elton'ın* Believe klibindeki
havuz tramplencisi tipli
giyinmiş çocuk
gökdelenden atlama aynininde
büyük bir denize -
herzaman, ama bu zaman
- ya da okyanusa...
(fırtına öncesi, gene bu mu?
umarım ki Live like horses ***
yelelendirir gene...)
ne güzel ışık veriyor
göğün az aşağısında olsa da -
çünkü ama değil- ama çünkü
yarmış katman bulutları
öyle bir tabaka ki bu,
sadeymiş sanırsın artık
ama öyle değil:
gökdelenlere sevinir misin
yoksa çiçeklere ağaçlara mı sevinirsin
gözle gördüğün sadelik
gerçek sadelik midir her daim sanki
Yarıyor güneş göğü
ulaştırmak için ışığını...
Azcık denese bile
ulaştırabilecek
ama kor haline gelmiş
canhıraş davran(ılı) ıyor...
eline orakla doğmuş bir Azrail sanki
düzlemeye çalışıyor güzü
acaba, mevsimler
bu yolla mı geri getiriliyor
Buna -bile- razı mısın?
düşüncelerden çıktılar alan
beyin makinası,
ne dersin?
Kayıt Tarihi : 12.11.2006 20:38:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
açıklamalar: (eskiden web'e, linklere atamaya aldığım fotolardan biriydi) - **(linki açınca bir şey dikkatimi çekti: bu kitabı alanlar 'güz sancısı' kitabıyla da ilgilenmiş) http://dukkan.dharma.com.tr/V1/Pg/BookDetail/Number/6670 'Ahırın avlusunda oynarken aşağıda, gümüş söğütler altında görünmeyen derenin hazin şırıltısını işitirdik. Evimiz iç çitin büyük kestane ağaçları arkasında kaybolmuş gibiydi. Annem İstanbul'a gittiği için benden bir yaş küçük kardeşim Hasan'la artık Dadaruh'un yanından hiç ayrılmıyorduk.' alıntı açıklama pasajı Ömer Seyfettin Kaşağı - *E. John ***bir başka şarkısı

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!