Güneş Hüzünlü BATAR -5- Şiiri - Türk Öğe ...

Türk Öğer Koç
94

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Güneş Hüzünlü BATAR -5-

Yürüyor özelleştirme mağdurları

“Türkiye’nin dört bir yanından Ankara’ya doğru yürüyüşe başlayan özelleştirme mağdurları, 4 C uygulamasıyla haklarının gasp edildiğini kaydettiler.Elazığ’dan Ankara’ya yürüyüş başlatan özelleştirme mağdurları, dün Kırşehir’in Akpınar ilçesinden Kırıkkale’nin Keskin ilçesine yürüdü. Yürüyüşe Kayseri, Kırşehir, Ankara, Konya, Afyon, Bilecik, Kahramanmaraş, Samsun, Kastamonu ve Şanlıurfa’dan özelleştirme mağduru işçiler katıldı. Akpınar’da özelleştirme mağdurları adına bir açıklama yapan Hüseyin Bakır, “Elimizden alınan haklarımızı geri almak için, çocuklarımız ve geleceğimiz için Ankara’ya yürüyoruz…” http://www.evrensel.net /06/07/16/ sendika.html)

yürüyorlar
yürüyorlar

özelleştirme mağdurları
dört bir yandan gelerek
doldurarak sokakları

aş için
iş için
yürüyorlar

satılırken birer birer
fabrikaları ülkemin
sessiz sedasız

sesi çıkıyor
ayağına basılanın
sessizleşiyor bir şeyler
ülkemde

kaşık sesleri
çatal sesleri
birer birer bırakıyorlar
yerlerini yoksunluklara

çırpınışlar tek tek
güçsüz ve çaresiz
düşüyor bedenler
korunmasız kaleler gibi

ne getirdin diye
bağıramıyor artık
çocuklar

çocuklar umut
umut bitmese de

lime lime

yorgunum
yenik değil uykuya

hareketsizliğim değil yoran
hareketsizlik

kıtsa kaynakların
yüksekse taleplerin

saracaktır
varlığını
bedeninin

uzak kaldıkça
paylaşacakların

falezlerin tepesinde
tek başına olmak

yalnız olmadığını bilerek
yalnız kalmak
yoracaktır

nedenlerle
dolu olan bilinç
çökertir üzerine
çökertir
tüm ağırlığını
yanıtların

çıkarır seni
falezlerin tepesine
bırakır kendinle

bırakır da
ödetir bedelini

bedel ödemek
dostudur uykularımın

yeter ki akı ak olsun
karası uzak
yeter ki sessizliğin içerisinde
üretkenleşsin sesim

bir yorgunluk çöker
akan düşüncelerden bedene.

adımlarım kararlı
yönü kararsız
aldıkça bilinç
değerleri

rehberi olur
bilinmezliğin ötesinde

yol olur
yordam olur

kat ederken yolu
üretkenliklerde

akşamları
kentin ışıkları

gölgeler üretir
belli belirsiz bedenlere

kimlik olur dipleri
bilirim
bir yön verecek
ayaklarıma
bilincim,

ya da
bilinçaltım.
yönüm olacak
ulaştıracak
bir yerlere

bakışlarımın
ala bildiğine
uzanabileceği
düşüncelerimin
koşabileceği
bir yerde kalacağım
kendimle…

çoğalacağım
çoğalacağım…

“Felaket başa gelmeden evvel, koruyucu ve önleyici tedbirleri düşünmek lazımdır. Geldikten sonra dövünmenin yararı yoktur.” (M.Kemal Atatürk)

kararlıyım içmeyeceğim
tüm acıları
unutmadan göğüsleyeceğim

dalgalar
döverken asırlık falezleri
ben
suyun parçalarını izleyeceğim

ileri vakitlere
gidecek zaman
gün batımını
fark etmeden
ay doğacak

silik bir siluet misali

fark edene kadar
ıslanacağım

“Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, ‘Paranın bereketi geldi, koyacak yer bulamıyorum’ dedi…” (Basından)

doğrudur

yalan söyleyecek değil ya
vekilim

parasının
bereketi gelmiştir

aya bakar geceleri
uykuya yenik suratlar

kaplasa da gökyüzünü
kara bulutlar

aya bakar

ışığa özlem
düşleri yalar

aya bakar
uykuya yenik suratlar

aya bakar
kara sevdalılar gibi

susuz kırlangıçlar misali

aya bakar insanlar
aya bakarlar
görmeseler de

ay yürekleri kadar yakın

vurur hayalleri gecenin içine

deniz hırçın

düşler hırçın

ay sessiz

bedenler yorgun

direnir yorgun bedenler
doğuşunu bekler gibi

güneşin

Minareyi çalana kılıf diktirmek istemiyorsan eğer, soracaksın;

Hangi kalite kumaş kullanacağını, uygun olanın hangisi olacağını, kumaştaki ilmiği, kullanacağı ipin rengini, imala-tın ekonomisini, ilmini.

Çalmak kolay bir iş olmasa gerek,
Çaldırmak istemeyen var ise,
Yok ise paylaşmak istemeyen.
Başladı mı sorular sorulmaya, başlar üretme beyin de.
Neden yüktür deveye kamburu…
Neden yüktür devlete Üretmek…
Neden üretmekten kârlı gösterilir ticaret…
üccar devlette müşteri olur ancak Millet…
Her geçen gün neden büyür dış ticaret dengesi

unutturmak için bir şeyleri
alıştırmak için bir şeylere

bir şeyler alınır
bir şeyler satılır

yeni
yeni neonlar dikilir
görkemli tüketken

üzerindeki yazılara
dilim dönmez ki söylesem

“…Paranın en yüce değer haline getirilmesi ile toplumsal değer yargılarının alt üst oluşu sonucunda köşe dönmeci zihniyet mühendis-mimar topluluğunu da etkilemiş, bireycii ideoloji ön plana çıkarken, örgütlenme ve kolektif mücadele anlayışı bireylerin zihinlerinde zaafa uğramıştır.

Aynı sarsıntı TMMOB ve Odalarımızda geçmişten gelen bazı zaafları güçlendirerek; bütünselliği reddeden, iş bitirici-gündelik politikaları, bireyciliğe dayalı çalışma biçimini öne geçiren, kendini, mesleğini, şubesini ya da Odasını her şeyin önüne koyan küçük girişimci anlayışın çeşitli yönetim düzeylerinde etkili olmasına neden olmuştur…” (TMMOB ve DEMOKRASİ- ttp://www.tmmob.org.tr)

gecenin karanlığında
birbir çıkan yıldızlar
gönderirler huzmelerini

bilirim
dalgalansa da flamaları
yaramaz bu rüzgarlar
onlara

Chavez, her ne kadar iktidara geldikten sonra kendisinden beklenildiği gibi dış borçları ödememe politikası gütmediyse de IMF ve Dünya Bankası projelerini tümüyle reddeden ve ülkenin kendi kaynaklarına dayanan bir ekonomi idaresi kurmaya yönelmiş durumda.

Bilindiği üzere Mustafa Kemal de Osmanlı’dan kalan borçları tümüyle ödemesine rağmen dış borç ve yabancı sermayeye tümüyle kapalı bir halkçı ekonomi modeli ortaya koymuştu. Şimdi aradan geçen neredeyse seksen yılın ardından Chavez, Atatürk’ün izinde halkçı bir ekonominin temellerini atıyor.

Bu politikanın önemli bir uzantısı ise ülkenin en önemli gelir kaynağı olan petrol sanayisinin denetim altına alınması. Chavez adım adım gerçekleştirdiği bir plan dahilinde ülkenin petrol üretimini BP, Shell, Total gibi tekellerin denetiminden alarak devlet kontrolüne sokmuş durumda.

Dolayısıyla Chavez’in piyasa karşıtı halkçı ekonomisi, büyük sermayeyi tasfiye ederek ülkenin öz kaynaklarının Venezüella halkının çıkarları için kullanılmasını sağlıyor.

Ülkemizde hâlâ IMF ile işbirliği yaparak, “iyi özelleştirmeler” ve “karma ekonomi”den bahsederek ülke ekonomisinin adım adım yabancılaştırılmasını destekleyen sözde ulusalcı politikalara karşı Chavez, piyasadan ve kapitalizmden tam bir kopuşun ne kadar gerekli ve ne kadar da sonuç alıcı olduğunu öğretiyor.

bir çiçek açsa
en ücra köşesinde yaşamın
kokusunu duyarım

baharın özlemi
gelip bulur beni
ne zaman
toprağı delen
bir çiçek ezilse

yüreğim kanar
büker belimi
büker belimizi

dik durmak
uzak oldukça
üretkenlikten

acıtır canımı

canımızı acıtır
yaralarım

bilirim

çaresiz görünür
çareler

yine de bilirim
aslandandır
doğan aslan yavrusu

kaplamamışsa bilincinizi
kader olur çaresizlik
bilirim

çaresizlikten doğar
çarenin isyan ateşi

kanatırlar içimi

beden yorgun
yara gizli

ne kadar
bağırırsam bağırayım

çıkan
kaval sesi gibi

çobanlık
benim işim değil
ayrı bir zanaat

kırk haramiye
kırk kement

gerekli

kırk değil ki harami
sarmışlar bir baştan bir başa
hayallerimi

“…Demokratik bir meslek kuruluşu olmanın bilinciyle, TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri olarak son günlerde, Kütahya ve Zonguldak yakınlarında meydana gelen tren kazalarının ardından demiryollarının parça-lanarak işlevsizleştirilmesi ve özelleştirilme girişimleri karşısında artık daha fazla suskun kalmamak gerektiğine inanıyoruz.

1980‘de dünyada ve Türkiye‘de neo-liberal politikaların hayata geçirilmesiyle beraber; özelleştirme gerçeği liberalizmin ideolojik ve politik bir aracı olarak egemen sınıfın en önemli silahlarından biri haline gelmiştir.

Küreselleşmenin, siyasal, ekonomik ve de kültürel olarak üç boyutu vardır. Ekonomik boyutu, uluslararası sermayenin egemenliğine işaret etmekle beraber iki temel öğretiyi içerir. Bunlardan birisi özelleştirme, diğeri ise yerelleştirmedir. Yerelleştirme demokratiklik, yerel inisiyatif adı altında ulusal hükümetlerle girilen parasal bağımlılık ilişkilerinin yerel düzeyde de gerçekleştirilmesi, yani yerel yönetimlerin de uluslararası para/finans çevreleriyle doğrudan ilişkiye girmelerini tanımlarken; özelleştirme ise, özel tekellerin ortaya çıkmasına, emekçilerin sefaletine ve örgütsüzleşmesine yol açan, halkı daha da yoksullaştırarak insanı çevresine, emeğine ve kültürüne yabancı kılan bir yapılanma olarak karşımıza çıkmaktadır….(TMMOB Harita Mühendisler Odası Basın Açıklaması 25.02.2008)

kıvılcımlar düşecek
elbet
esintilere karışacak
savrulacak dört yana

hangi yana baksam
bir top ateş olacak
saracak gecenin içini

gecenin içinde ışık huzmesi
verdirecek gölgeleri.

boş meydanlardan geçerken
kavlar kabuğu yaramın

bir bulut olur
acılarım esintilere

yanarım
kül misali

savrulurum
düşüncelerin içinde

sessizlik öldürür beni

bir türkü tuttururum
yenmek için sessizliği

bir türkü tutturur
karabasan olup
girer düşlerime
ayaklarımın
karışır menzili

kirpik aralarından
sızar umutlar
sarı beyaz umutlar
aralanır
aralanır göz bebeklerinde
jaluzinin duvarlarda
bıraktığı iz düşümleri
takılır gözlerime
iz düşümleri gibi
aralanır
bilincimde
puntolara düşen harfler
içim acır

sokak lambası vurur
ahşap pencerenin camına
cam çıplak
çıplak kadın gibi
çeker odanın içine
şehvet karışır bir şeylere
loş olur odanın içi
loş olur düşünceler
loş olur

deniz hırçın
düşler hırçın
ay sessiz
bedenler yorgun

falezlerin tepesindeyim
Baklava çalarken yakalanan yıllar süren dava sonucu mahkumlukları, bir çıbanın kaşıntısı gibi dolaşırken bilincimde, bir kamyonun ezmesi bir otomobili, uluorta saçılması çamuru, karıştırıyorsa bildiklerimizi ve çığlıklar garip bir biçimde mandacılar için bu ülke seninle gurur duyuyor biçimine dönüşüyor ise, çökmüştür özünde suskunluk ülkenin üzerine, külhanvaridir gerçek.

suskunluk çökmüş
kentin üstüne

yaşanmışlıkların
süreğenliğinde
yükselir yeni

yaşadıkça
bırakırsın bir şeyleri,

üretkenliklerini
ürettiklerini

ya da
var olmanın boşluğunu,

üreteceksin yaşamak için
kalmak için ayakta
onurlu ve dik

çıkacaksın sahip
çaldırmadan
girmeden takasa rahatınla

sen ya da
sahip olamazsa
başka birileri
değmez ise sahip olunmaya

esintiler katar önüne
köksüz bitkiler gibi

alıp götürür
götürebildiği kadar uzaklara

geride boşluk
kalır
birkaç iç çeken olur
birkaç kalkan kadeh
yitip gider bir şeyler,

acır canım her boşlukta,

boşluk bir alev,
boşluk acı bir ezgi
bilinçlerde

acır canım
acır
her boşlukta

karıştı derler ya
at izi
it izine
sözlerin yüzü
gizler düşmanı

görkemi değildir
yapının medeniyet

ince bir ayrıntı gibi
görünse de bu

şeytan diyorlar adına
şeytan ayrıntılarda gizli

“…Türk’ün tasarrufuyla alıyorlar. İngiliz Sigara Şirketi BAT, TEKEL’i yaklaşık 1.7 milyon dolara satın aldı. İşçilerin dışında kimse bu özelleştirmeyi protesto etmedi. Halk ise, “bunlar herşeyi satıyor, dur bakalım, birisi çıkıp bir şey diyecek mi? ” bekleyişi içerisinde olanları seyrediyor. Kâr eden şirketler, birkaç yıllık kârına yabancılara satılıyor. İşin en ilginç yanı, yabancıların bu şirketleri, Türk bankalarından kredi kullanarak satın almasıdır. Demek ki, ortada, çok farklı bir anlayış ve durum vardır. Lâfı eğip bükmeden söyleyelim: Özelleştirme, silâhsız işgale dönüştü…” (27.02.2008 Yeni Mesaj Gazetesi)

sandalın büyüklüğü

çekerken küreği
yorar seni

yorar

büyüklük erdemindedir
bilgeliğin
hacimden uzak

bir hücredir
yeni yaşamı oluşturacak
görüntüdeki yüzü
aldatmasın seni

deniz hırçın
yorgun düşüncelerim
onca sokaktan geçerek
gelmişim

ardımda bırakarak
solgun ışıklı
sokak lambalarını
boş meydanları
doldururken belleğimi
yalnızlık sarmış düşüncelerimi

yalnızlık yakarken içimi
ıslatırken bir şeyleri

bilincim getirmiş beni
falezlerin tepesine

güzergah boyu
kiremiti uçan
metruk evin çatısı
kapalı perdelerin
karartısı

vurmuş
ürkek bakışlarımı

dalgalar vuruşu gibi
falezlere

uçuşurken binlerce
damlacığı köpüklerin

düşüncelerim
boş sokaklara
dağıtmış zerreciklerini

ışık huzmeleri gibi
pencerelerin örtüsünden
içeri girememişim
girememişim
kapanmış kapılar
içerde olmaları ne çare
kaplar yalnızlıklar
kaplar boşlukları

ıslanır kaya
ıslanır duygular
her konan damlacıktan
her konan zerrecikten
ıslanır falez

uyumak isterim bazen
düşünmemek için
düşündükçe
yakmamak için canımı
bir karabasan olur bilincim
gördükçe
görmek istemediklerinizi

bilirim
her direncin
vardır kırılma noktası
gösterecektir zaman
görmek istemediklerinizi

bazen bencilleşmek isterim
her bir zerremde
bırakmaz bilincim

bırakmaz gönlüm
gözüm
uykularımla savaşırım
yalnızlıklar içerisinde

karanlıkları
aydınlatamayan ay misali

yiğit olmak ne çare
haklı olmak ne çare

ne çare
mutluluk için güzel olmak

yanarım
damla
damla atıyorlar
adımlarını
alıştıra alıştıra
süsleyerek
her bir noktasını
farkına varmanın
çare olmayacağı
aşamalara doğru
yürütüyorlar
yürüdüm
diyebilmek için
yürümek
götürüyor insanları
uykunun kucağına
buradan öte
ninnilere konu
alıştıkça vuruyorlar
sakınmadan kelimelerini

“Tekel'e verilen teklifler için ‘’Herkesin bulduğu gibi buldum’' diyen Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, ‘‘Babalar gibi satarım'' söyleminden vazgeçmedi. Sürecin devam ettiğini kaydeden Unakıtan, ‘Fiyat düşük oldu diye düşünmenin alemi yok, gereği neyse ona göre hareket edilir' diye konuştu.” (7 Kasım 2003 Hürriyet)

(Elektrik Mühendisleri Odası 39. Dönem Yönetim Kurulu tarafından, 23.06.2005 tarihinde 'Telekom'un özelleştirilmesinin iptaline yönelik' yapılan basın açıklamasıdır.

”..Türk Telekom 19 milyon sabit hat abonesine sahip, 5 milyon aboneye AVEA üzerinden mobil hat hizmeti veren, 500 bine ulaşan ADSL hizmeti ile data ve internet hizmeti gerçekleştiren Türkiye'nin en büyük ve en önemli kuruluşlarındandır. Türk Telekom'un son üç yılda ekonomiye katkısı yaklaşık 13 milyar dolardır. Bu niteliklere sahip bir kurumun özelleştirilmesi hiçbir gerekçeye dayandırılamaz.

Türk Telekom'un ve yapılmak istenen özelleştirmelerin nedeni uluslararası sermayenin ihtiyaçları ve IMF'nin direktifleridir…”

satıyorlar
satıyorlar
satıyorlar

tepesinde olmasaydım
falezlerin

bu kadar hırçın
olmasaydı deniz
görkemli dalgalar

karaya çalmazdı mavi
kaybolmazdı ay
kaybolmazdı yıldızlar

ufku görürdüm
doğacak şafağın alacasını

açılacak kapıları görürdüm
sokaklara akacak insanları

düşecek mi birazdan
yağmur taneleri

bırakacaklar mı
ıslatmalarını
kayaların üzerine
değişme zamanı gelecek mi nöbetlerin
bırakacak mı deniz hırçın dövmelerini

dağıtmasını zerreciklerini
gelecek mi durulma zamanı

falezlerin tepesinde
kilit vurmadan yüreğe

durulacak mı
sokaklara dağılmış düşlerim

doldurmak
meydanları,
doldurmak
binleri milyonları
barışmak için
olduğunda
yastığın ile
taşıdığında huzurunu
evinin içine
kapadığında
tüm pencere
ve perdelerini

harman yerine atılan
kıvılcıma dönersin
emeğe yapılan
kundaklama misali

bağırsam şimdi
bağırabildiğim kadar
bir ben boşalırım,
isyanlarımdan uzaklaşarak
bir ben boşalırım

canım acır
canım acır sonra

yok olmaz
karanlıklar

“…RADİKAL - ANKARA - Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, özelleştirmeler sonucu 23 bin 982 kişinin işsiz kaldığını ve bu kişilere 93 milyon 356 bin YTL ödendiğini açıkladı…” (18 Ağustos 2008)

işsizlikten bahsederken
istatistikler
anlatamazlar yoksulluğu

asgari ücretin
ev kirasından aşağı olduğunu

yaşatabilirliğini
insanca insanı

isyanlarımı
bıraksam rüzgara

alıp götürecek
savurarak
kentin metruk sokaklarına

uzaklaşacak ufuk
bedenden uzak isyanlar
isyanları bastıracak

dağarcığın zenginliği
işlense de
en usta
nakkaşın elinde
çare olmuyor
çözümlere

üretmedikçe bilinç
üretmedikçe el

örgütlenmedikçe yalnızlıklar

değeri katmak
yetmiyor
bir uçtan bir uca

araya
farklı emekler girdikçe
dağ oluyor orman oluyor
aşılmaz vadiler

geçilmiyor
el ele kenetlenmedikçe

ne kadar
parlasa da ay
ne kadar
parlasa da yıldızlar

ne kadar
destek verse de
sokaktaki lambalar
aydınlatmada geceyi
güneş olamıyor

direnmeli
barikat barikat

taşımalı yine de
zamanı güne

direnmeli
ninnilere
“Meclis açılışında konuşan Cumhurbaşka'nı Ahmet Necdet Sezer, uluslararası tekelci sermayenin, özelleştirme yöntemiyle iç pazarı ele geçirmesinin ulusal ekonomiye zarar vereceğini ve yabancılaşmaya dönüştüreceğini söyledi.”(Necdet Sezer Meclis açılış Konuşması)

Türkiye’de yabancılara satışı gerçekleştirilen bankalara göz atacak olursak; .

* Demirbank Eylül 2001’de 350 milyon Dolar karşılığında HSBC’ye satıldı. ,

* TMSF bünyesindeki Sitebank Aralık 2001’de Yunan NovaBank’a satıldı. ,

* TEB’in % 50’si Şubat 2005’de Fransız BNP Paribas’a 217 milyon Dolar’a satıldı. ,

* % 57,4’ü TMSF’ye ait olan Yapı Kredi Bankası (YKB) 2005 yılında Koçbank’a devredildi. Koç Holding ve İtalyan UniCredit’in ortak olduğu Koçbank, YKB için 1 milyar 182 milyon Euro ödedi. ,

* Dışbank’ın % 90’ı Nisan 2005’de Hollanda-Belçika sermayeli Fortis Bank’a 880 milyon Euro’ya satıldı.

* Garanti Bankası’nın % 25,5’ini Ağustos 2005’de ABD, GE Consumer Finance (GECF) 1 milyar 556 milyon Dolar’a satın aldı. ,

* C Kredi ve Kalkınma Bankası’nın % 58’i 2005 yılı sonunda İsrail Bank Hapoalim’e 113 milyon Dolar’a satıldı,

* Finansbank’ın % 46’sı Nisan 2005’de Yunan National Bank of Greece’e (NBG) 2 milyar 291 milyon Euro’ya satıldı.

* Tekfenbank’ın % 70’i Mayıs 2006’da Yunan EFG Eurobank’a 260 milyon Dolar’a satıldı. ,

* Denizbank’ın % 75’i Mayıs 2006’da Fransız-Belçika ortaklığı Dexia’ya 2,4 milyar Dolar’a satıldı. ,

* Şekerbank’ın % 34’ü Haziran 2006’da Kazakistan’dan Bank TuranAlem’e 425 milyon YTL’ye satıldı. Şekerbank satışının en büyük özelliği, bir Türk bankasının ilk kez Orta Asya’dan bir bankaya satılmış olmasıydı. .

* Adabank’ın % 99,99’u Kuveyt merkezli The International Investor şirketine 45 milyon 100 bin YTL'ye satıldı.(Kelebek Forum)

özelleştirilirken bankalar
yabancılaşırken
birer birer
üşürüm iliklerime kadar
kart mağdurluğu
gelir gözlerimin önüne
bunalımlar intiharlar
seyircidir artık devlet
liberaldir ekonomi
özgürdür sermaye
unutulurken kimliği
mağdurlar hep
bu toprağın insanları
garip garip ama
uyuyacaksamuyumalıyım
uyanmak için
hazırlanmak için
yeni şafaklara

işgal edilirken ülkem
uyanmalıyım
direnmek için
“hattı müdafa yoktur, sathı müdafa vardır, o satıh
bütün vatandır”

demeliyim

düştüğünde her damla toprağa
tohum olmalıyım

delmek için kabuğunu
başak olmalıyım

kök salmalıyım
sarılmalıyım yaşama

çekilecek her sancı
doğumun habercisi

habercisine sarılmalıyım

bahar zamanı
yırtmalı artık
tohumlar zarını
delmeli toprağı

çıkmalı uluorta
çiçekler açmalı

hatırlatırcasına
on dokuz mayısları

alıp götürmemeli
estikçe serseri rüzgar

kök salmalıyım
kök salmalıyım derinlere

deniz hırçın

sert esen rüzgar
vurduruyor
düşünceleri sokaklara

falezlerin tepesindeyim

hırçın dalgalara
yoldaş düşüncelerim

damlalar düştükçe
doldurur dağarcığı
son damlada

falezlerden
fırtınanın sesleri
vurur
kentin üzerine sessizliğini

öyle
ani olmuyor
hiçbir şey

doğanın süreğenliği
yaşamın devinimi
ağaçlar böcekler
yağmurlar esintiler
emek

emek işliyorlar her şeyi,

bir arı konuyor çiçeğe,
ayaklarına bulaşıyor polenleri,
bir esinti oluşuyor
uçuşuyor bir şeyler
bir koza örülüyor,
mevsimler değişiyor
yazı kışı baharları
yılanı sırtlanı çıyanı
aynı olmuyor hiçbir şeyi

direnemeyen düşüyor
aldırmazken bile
zaman işledikçe…

öyle ani olmuyor…
öyle tek başına
olmadığı gibi

sensiz de olmuyor…

Anayasa Tasarısı ile ilgili Kamuoyu Duyurusu

Hükümet, özelleştirmeler yoluyla ulus devletin ekonomik temellerini ortadan kaldırmaya kararlı olduğunu göstermiştir. Hükümet programında yer alan, çalışanların her türlü güvenceden yoksun kalmalarına yönelik “esnek istihdam” gibi önlemlerle birlikte nazara alındığında, anayasa değişikliğinin uluslararası sermaye ve şirket egemen-liğinin sınırlarını daha da genişleteceği açıkça görü-lebilir.

Demokratik, bağımsız ve hukuka dayalı bir devlet yapılanması sağlanmadan, bireysel özgürlükler temelsiz kalmaya mahkûmdur. Bu anayasa taslağı, ulus devletle birlikte, demokrasiyi de, bireysel özgürlükleri de tehdit altına sokan nitelikler taşımaktadır…” (Ortak Basın Açıklaması 4 ekim 2007
Prof. Dr. Alpaslan IŞIKLI
Tüm Öğretim Üyeleri Derneği (TÜMÖD) Genel Başkanı
Prof. Dr. Mehmet TOMAK ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Nurettin ABACIOĞLU
Gazi Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği Başkanı)

düşüyor damlalar
düşüyor
düştükçe puntalar
canımız acıyor

öyle ani olmayacak
dinmesi
hırçınlığımın

kimdir hükmü veren
verdiğini hüküm bilen
damlalar vurmadan kayaya
kayayı ıslattım diyebilen

öyle ani olmayacak
durulması rüzgarın

karaya çalan mavilikten
bir damla düşecek
hüzünlü ve savruk

düşecek
bir damla daha
takip edecek
bir birlerini
boşaldıkça
durulacak
rüzgar deniz gökyüzü

damlaların düşmesini
beklemeden döneceğim
açılmadan
denizin enginleri
göremeden
alacasını ufkun
adımlarım aldığı
limana götürecek

aynı kalmasa da
hiçbir şey
birazdan ardımda kalacak
falezler
ardımda kalacak
deniz

ardımdan başlayacak
vurmaya

hırçınlığını
yitirmekte olan rüzgar

akşam bırakırken
kendini geceye

sokak lambalarının
aydınlığında

tüketecek
adımlarım caddeleri

sürekliliği
ulaştıracak bedenimi
menzile

kabuğu kavlayacak
yaramın

sokaklar sessiz
duvarlar sessiz

sessizlikler içerisinde
yürüyeceğim
gıcırtılarından uzak
menteşelerin

bağırmak
alabildiğine tek başına
özgür
özgür yapmıyor
ne kendini
ne de sevdiklerini
tek
tek yaşanmıyor özgürlük

söylevler
en güzel kelimeler ile
süslense de,
katmıyor
emeğe üretkenliği,
yaşanmışlıklar
üretse de bilgeliği,

bilgelik girmedikçe
yaşamın işlenmişliğine
vermemişse sınavını
dönüşmemişse
üretimde şiarlığına
örgütleyememişse
birliktelikleri
oluşturamamışsa çatısını

kara bulutlardan kaçınmak
nafile
ıslatacaktır tenini
damlalar getirirken
medeniyeti
damlalar götürür de
işlenmedikçe bilgi

duyum sanmadıkça
yaşanmışlıklar
tekrarlandıkça
aptallıklar
anlaşılabilinirliklerden öte

canım acır
canın acır
canımız acır

almış kollarına
gece kenti
her şey koruyor
değişkenliği

her renk biraz daha
çekmiş gölgelerini üzerine

karanlığın koyuluğu
sarmış tenleri

sokak lambalarından
sızan ışık çaresiz
neonlar çaresiz
çaresiz perde araları

görmesen de hissedersin
ordadır;

ne kadar örtsen de
üzerini

ordadır bilirsin,
bakarsan tüm yüreğinle
hissedersin

hissettiğin oranda
yakındır

bir kıpırtı başlatır

silinir hislerin

akıp gidersen
belirsizliğe

kaybolmuştur
duyguların

sahiplendiğin oranda ederisin

yanar içim
yitmelere

Türk Öğer Koç
Kayıt Tarihi : 28.11.2008 17:25:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Türk Öğer Koç