Ey karanlıkta kalanlar
Gam ve keder alanlar
Hep sıkıntıya dalanlar
Elbet bir gün güneş doğacak
Yalanlarla kandırılanlar
Nasihatten anlamayanlar
Daima darılanlar
Elbet bir gün güneş doğacak
Gönlün ferah olsun
Kalbin aşkla dolsun
Sevdiğin yanında olsun
Elbet bir gün güneş doğacak
Gülmeyi unutanlar
Yaptıklarından utanmayanlar
Sevdiğinden muhabbet alamayanlar
Elbet bir gün güneş doğacak
08.03.2012
Fikret GÜRSOY
ARAŞTIRMACI-YAZAR-ŞAİR-RADYO VE TV PROGRAMCISI
İSTANBULDA BULUNAN BÜTÜN ADLİYELERDE DÖRT DALDA
UZMAN BİLİRKİŞİ
Kayıt Tarihi : 8.3.2012 02:29:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Güneşin olsun gönlünde, Kar bile yağsa ya da fırtına olsa. Gök bulutlarla dünya kavgayla dolsa, Güneşin olsun gönlünde. O zaman gelsin ne gelirse, ... Doldurur ışıklarla, en karanlık gününü Bir şarkın olsun gönlünde, sevinçli ezgilerle, Seni günlük tasalar boğsa bile, Bir şarkın olsun dudaklarında... O zaman gelsin ne gelirse,yardım eder atlatmaya En yalnız gününü, başkaları içinde bir diyeceğin olsun Tasada ve bunalımda,ve seni mutlu edecek her şeyi, Söyle onlara da, bir şarkın olsun dudaklarında.. Yitirme sakın cesaretini, güneşin olsun gönlünde Ve her şey iyi olacak. • Hayatın ne şeker gibi tadına ne de biber gibi acısına kanar. • Onun için hayatın her ayrıntısı keşfedilmeyi bekleyen bir hazine saklar içinde. • Elinden geleni yaptığı halde kendini çaresizliğe düşmüş hissederse sakinliğini korur ve durumu zamana bırakır. Zaman onun için şifa yüklü bir ilaçtır. • Aklını kullanmanın bir günde öğrenilemeyeceğini bilir. Yaşamını aklını en etkin biçimde kullanmayı öğrenme serüveni olarak görür. • Geçen her dakikanın kıymetini bilir. Boşa geçen yıllarından önce dilediği gibi değerlendiremediği dakikalar hatta saniyeler için üzülür. • Aklının her şeye eremeyeceğini kabul eder. İnsan zihninin uzanamadığı kuytu köşelere sokulmak için ruhunu ve kalbini el feneri yapar kendine. • Paylaşılarak yenen bir lokmanın bir başına yenen üç lokmadan daha doyurucu ve tatlı olduğunu tecrübe etmiştir. • Başkalarının hatalarını kollamak yerine birçok doğrunun birçok eğriyi doğrultacağını görür. Bu yüzden insanların olumlu yönlerine odaklanır. • Sonuçlara varmak için acele etmez. Farklı olasılıkları da hesaba katarak herkes için en doğru kararı vermeyi amaçlar. • Bir sözü söylemeden önce etraflıca düşünür. Bir kere ağızdan çıkanın geriye dönmeyeceğini dil yarasının kolay kolay kapanmadığını bilir. • Onun için gördüğü bir yanlış ve haksızlık karşısında susmak duruma göz yummak anlamına gelir. Başkasının uğradığı bir adaletsizliğin günün birinde kendi kapısını da çalabileceğini aklından çıkarmaz. • Sık sık vicdanını sorgular. Aklını kullanarak verdiği kararların ya da söylediği sözlerin kalbini rahat bırakıp bırakmadığını kontrol eder. • Bugünkü davranışlarının yarını şekillendireceğini düşünür. Yani geleceğin aslında bugünde gizlendiğinin farkındadır. Bu nedenle içinde bulunduğu anın güzelliklerini keşfedip sepetine atar. • Bir problemle karşılaştığı zaman çözüm yollarının problemlerden daha fazla olduğunu bilir. Ağlanıp sızlanmak yerine hemen çözümün peşine düşer. • Kendi doğrularının diğerleri için de doğru olması gerektiğini düşünmez. Hayatta farklı doğrular olabileceğini bu doğru yolların günün birinde tek bir doğruda kesişebileceğini aklından çıkarmaz. • Doğrunun her yerde geçerli olduğunu ancak her doğrunun her yerde söylenmeyeceğini bilir. • Kendisini samimi bir şekilde onun yerine koymadan asla bir kişinin verdiği kararları yargılamaz eleştirmez. • Ne yağmurda ıslanmaktan korkar ne güneşin ışıklarından köşe bucak kaçar. Yaşamın kimi zaman sırılsıklam edeceğini bazen de kavuracağını bilir. • Sık sık dönüp bakar kendi içine. Sözleri davranışları öfkesini durduramadığı çevresindekileri incittiği anlar hakkında kendine sorular sorar. • İyiliği iyilik görmek için değil ruhuna iyi geldiği onu tazelediği için yapar. • Dert ve kederin bir insandan diğerine konan bir kuş gibi olduğunu bilir. Bugün gülenin yarın ağlaması hayatın en doğal gerçeğidir onun için. • Ne mutlu olduğunda yere göre sığmayan bir sevince ne de üzgün olduğunda kapkara bir kedere bürünür. Neşeyi de sevinci de aynı doğallıkla misafir eder hayatında. • Acele etmez. Telaşla atılan adımların bir süre sonra kendisine çelme takacağını sezer. • Sabreder. Her şeyin bir vakti olduğunu bilir. Sabretmenin sineye çekmek eli kolu bağlı oturmak değil doğru zamanı beklemek olduğunun farkındadır. • Bir görevin ya da işin ne zaman sonuçlandırması gerektiğini öngörüsüyle kestirir. Kendisine verilen zamanı en etkin biçimde kullanarak ne boşa vakit harcar ne de iki ayağını bir pabuca sokar. • Ümit besler onu hep canlı tutar. Ümitsiz alınan nefesin verilmeye değmeyeceğini bilir. • Sakindir ve sakinleştirir. Sürprizlerin kapımızı aniden çalacağını yaşamın durgun bir deniz olmadığını öğrenmiştir. O ansızın çıkan fırtınaya da rengârenk gökkuşağına da hazırlıklıdır. • Darda kalanın halinden anlar. Kendi sıkıntı içinde bile olsa yardım isteyene elini uzatmanın bir erdem olduğunu bilir. • Çıktığı kapıyı hiçbir zaman vurmaz. Bir gün geri dönmek zorunda olacağının farkındadır. • Kendisine söyleneni paylaşılan derdi can kulağıyla dinler. Her anlatılandan alınacak bir ders her derde sunulacak bir damla ilaç vardır onda. • İnsanları değiştirmeye çalışmaz. Her insanın bir bütünün farklı bir rengi başka bir yüzü olduğuna inanır. • Ne hiç işitilemeyecek kadar yüksek sesle ne de herkesin kulak kesileceği bir fısıltıyla konuşur. • Eğriyi ve doğruyu tartan terazisi çok hassastır. Bu ikisini birbirine karıştırmaz. • Kimsenin hayallerini yıkmaz. Gerek dışı olsalar bile... Hayallerin ve gerçeklerin arasına keskin çizgiler çekmez. • Kötü şeyler görmekten kötü sözler işitmekten kötü laflar etmekten sakınır. İyilik bulacağı ve iyilik sunacağı yerlerde bulunmaya gayret eder. ESKİDEN Çember çevrilir, Su musluktan içilir, Ağaçlara tırmanılırdı. Bebekler bezden, Silahlar tahtadan, Resimler kömür karasından yapılırdı. Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin İsimleri konulur, Saatli maarif okunurdu. Komşuda pişen Bize… Bizde pişen komşuya düşerdi. Geceler ayaz, Sokaklar karanlık, Yıldızlar parlak olurdu. Turşu, salça, mantı Evde yapılır, Karpuz kuyuda soğutulurdu. Erik ağacının çiçeği, Pencere camımıza yaslanır, Güz yaprakları bahçemize düşerdi. Kardan adam yapılır, Evlerde soba yakılır, Kış gecelerinde masal anlatılırdı. Merdiven çıkılır, Aidat ödenmez, Yönetici seçilmezdi. Evler badanalı, Sokaklar lambasız, Mahalleler bekçili olurdu. Ajans radyodan dinlenir, Çizgi roman okunur, Defterlere kenar süsü yapılırdı. Hayat, Arkası yarın gibiydi, Kesintisizdi. Her gün yaşanacak bir şey vardı. Herkes kendi düşünü kurar, Kendi hayatını oynardı ŞİMDİ Herkes Yoğun, Yorgun Ve Tek başına! ! ! ! Gülümsemek, tümüyle doğaldır, hiçbir katkı maddesi içermez, yedek parça gereksinimi yoktur, pil değişimi ya da düzenli sağlık kontrolü gerektirmez, az enerji harcar, yüksek enerji verir, enflasyona uğramaz, şişmanlatmaz, aylık ödemesi yoktur, işsizliğe karşı sigortalıdır, vergiden muaftır. O zaman gülümse bakim ;)))))

Saygılar
kutlarım
namık cem
TÜM YORUMLAR (9)