I
Neyiz ki biz?
İlk ışınları görünüce güneşin, Kaparız tepenin gözkapaklarını-
Çam değiliz ki kollarımız açık,
Ürpererek karşılayalım donuk ışığı.
Gölgeler kısalınca çıkarız ortaya,
Açıklıktır, aydınlıktır aradığımız,
Parlaklıkta bulur gücünü görüşümüz.
Tanımayız alacakaranlığı delen,
Tepelerin arasından seçen bakışı.
Kör olmuş ı
..........
..........
Kayıt Tarihi : 11.6.2000 10:54:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Neyiz ki biz?
İlk ışınları görününce güneşin,
Kaparız tepenin gözkapaklarını
Çam değiliz ki, kollarımız açık
Ürpererek karşılayalım donuk ışığı.
Gölgeler kısalınca çıkarız ortaya,
Açıklıktır, aydınlıktır aradığımız,
Parlaklıkta bulur gücünü görüşümüz.
Tanımayız alacakaranlığı delen,
Tepelerin arasından seçen bakışı.
Kör olmuş ışıktan gözlerimiz.
Gündüz yarasalarıyız biz.
II.
Geceyi düşleriz gündüzken,
Geceyken de gündüzü,
Yitirebileceklerimiz yitiktir
Onlardan uzaktayken ama
Özleriz, döneriz yeniden
Yitirmeden
Yitirebileceklerimizi
Yitiremediklerimize.
Yitirebilirdik, deriz;
Ama yalnızca bir fiil çekimi bu
Tutsaklıklara bağlamışız özgürlüğümüzü.
Gündüz yarasalarıyız biz.
III.
Sağlamdır düşünce temellerimiz,
Ama altlarında kist vardır, sonra kum
Dururuz gerçi, sapasağlam, kalın
Taştan duvarlarımızla, dimdik
Ayakta; ama biraz su, bir sızıntı
Kaydırır temellerimizi hemen.
Duyarız yerçekimini hemen,
Titreriz. Sımsıkı, gergin
Bağlar vardır
Düşüncelerimizi ayakta tutan, ama,
Ya temelsizse temeli
Bütün bu bağları
Bağlayan
Bağın?
Bağlantısızca bağlarız bağlarımızı.
Gündüz yarasalarıyız biz.
bir zamanların kralı şöyle bir vaadde bulunur halkına.'güneşin doğuşunu ilk görene bir kese altın vereceğim' bunu duyan birileri,güneşin doğuşunu görmek ve 'ben gördüm' demek için beklemeye başlarlar.herkes doğuya bakerken,bir kişi de batıya bakmaktadır..derken,batıya bakan kişi 'güneş doğdu,güneş doğdu kralım!.' diye bağırmaya başlar...doğuya bakanların hepsi,yönünü değiştirir,bir de ne görsünler,'güneş doğdu' diyen kişi doğru söylemektedir..karşı tepeler ışık içindedir çünkü.dolayısı ile,bir kese altını da batıya bakan kişi kazanır.
bana sorarsanız 'doğudan doğar güneş gene de!...':)))
geceyi bitiren yarasalar,gündüzü geceye çevirecekler sanırım..sıra buna geldi çünkü:))
neyse...herkese saygılarımla..
'birazdan,
körlüğü geçecek yarasaların,
boşalacak mağaralar...
ört perdeleri, korkma!..
ve ben
sabahı bekleyeceğim kollarında senin
sakın bırakma!..'
kendimden arakladım efendim:))))
Güzel bir konu seçilmiş.
Oldukça da güzel işlenmiş.
Maalesef toplumumuzun hatta insanlığın genel bir yarası.
*
Hem ışığa, aydınlığa gözümüzü açarız; hem ışıktan kamaşan gözlerimizi iyice büzeriz, hatta kapatırız.
Bir yandan gece karanlığının bitmesini isteriz, bir yandan gündüzün pırıltılı ışıklarından rahatsızlık duyar, geceye özlemle dönmek isteriz.
İnsan ne istediğini bilmedikçe, yolunu bulmadıkça, kararlı olmadıkça kâh aydınlığa, kâh karanlığa bürünerek yaşamak zorunda kalır.
Gerçekleri gösteren gün ışığının aydınlığında bile yarasaya döneriz, günün gerçekliğini göremeyiz.
*
Pek çok şeyin kadrini kıymetini yitirdikten sonra anlarız.
Körü badem gözlü, keli sırma saçlı; cahili âlim, hareyi şua sayarız.
Ziyasız duvarlara mahkûmların, esaretin pençesindeki ışıksızların sessizliğidir bizim özgürlüğümüz…
Medet, sabır deriz.
Ama sadece deriz, o da sessizce…
Çünkü bizler de gündüz yarasaları gibiyiz..
*
Sağlam düşünceler, sağlam yürekliler gerektirir.
Aydınlığı hazmedebilenler gündüz yarasaları gibi ışıktan rahatsız olmak yerine aydınlığın parlatıcıları, aydınlatıcıları olurlar. Işık olurlar gece düşüncelilere.
Işık olurlar gerçeği göremeyenlere. Hem görürler, hem gösterirler…
*
Altı boş, temelsiz düşünceler ufacık bir sarsıntıyla savrulup gidiyorsa burada bir yanlışlık olmalı.
Şu kesin ki, ya düşünceler tabansız, temelsiz; ya düşünenler tabansız, ürkek.
Yanmadan aydınlanmak, aydınlatmak var mı?
Yanarken yakamıyorsan, aydınlıkken geceye gark oluyorsan sıkıntı yakamayanda, geceye bürünende…
*
Zincirin sağlamlığı halkalarının sağlamlığına bağlıdır. Yoksa en zayıf halkadan bağlar kopar.
*
Esas olan sağlam ve doğru düşünceyi bulabilmek, görebilmek, kabullenebilmek, yaşamak ve yaşatmaktır.
Her bitki her toprakta tutmaz.
Yaratıcı toprağına ve iklimine göre bitkisini de vermiş.
Sonuç olarak, bitki ve toprak uyuşuyorsa dallanan, çiçeklenen ağaç misali düşünceler de kök salar.
Doğru olan budur bence…
*
Oldukça ahenkli, başarılı bir şiir.
Sosyal bir gerçeği kendi bakışı ile dile getirmiş şairimiz.
Gündüz yarasalarına kızmamak elde değil.
Gündüz körlerinden, echelden aydınlığa…
Saygıyla…
Hikmet Çiftçi
25 Ocak 2013
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
TÜM YORUMLAR (8)