'Gündüz tapirli kış garibinde'ki helal vergi'li hükumet hutbe veda'larında, kuş nezlesi'nde asimetrinin kutsanışı Ve 'yarım Tül Kapı'
Virane bir binaa götürdüler tapiri,
yalanladı kış garibini.
toprağı eşeledi
zindanda, attıkları...
hapishanenin çatısı delindi
bir anda
ve kuş pislendi bir tomruk
hücre gardiyanlarının,
dışarıda, güzelce:
yani demir
parmaklıkların dışı,
yoksa dört duvarlar-içi,
onların da yerleri yurtları.
Derken kiremitler iyiden
iyiye döküldü
sapır sapır..
tüm bir sarmalayan kubbe,
delindi...
yalapşap ozon deliği;
seslerde, gacır gucur.
gökyüzü çöktü o virane
yer üzerine birin dördü.
Tahmin bunu edemediler.
Kasıldı, ve açıldı yer yuvar;
bunu yapmakla
eciş bücüşlere zaman kazandırdı.
edi ile büdü topraktan fırladı
ve bir ece,
yine o voltacılar menşeili kalibrede,
bir hücre içi yaşamaktaydı gene,
kayalıklar üstü patinaj
tarlasından uyanmak üzerli
bir ayıcık, Ankara hayvanat bahçesi.
Tüm mahkumları suya hortumile
tazzikli tutmaya başlayan gardiyanlar;
bir süre sonra,
bunla durdurulamayacağını
kanatlıların anladılar -
her kim 'kanatlı..' dedi...
'bağını sormadı'...
'kubura attı, canlı gömdü',
'diri diri yaktı'
çukurdan fırlayan tekinin
altından hala ateş gelmekteydi.
bu haliyle,
prematüre bir kuluçka dönemi
onun geçirdiği düşünülebilirdi.
Bilirdik ama
Kars'taki soğuk hava koşullarında
virüsler pek kolay ölmezmiş.
Üç aya kadar tavuklar,
'HBK DHÇ'* düzenlediler.
Zorunluyken bu artık onlar için.
Kendilerini havaya atıp oynayıp
sevinen çocukları
ve onları eğiten
babalarını sevdiler.
Ama onları yolup yolup
ve canlı yakanları unutmadılar.
Bir ev babasına;
bir tavuk, aynen şahit olundu -
Kars'tan bir
ev babası şöyle diyordu
- 'Evet,
burası cehennem gibi..'
anlamınca bir şeyler...
ama sonra tüm çocukları salmış,
hepsi tavukları mıncıklamaktaydı.
Bahçede havaya atıp tutuyor
çocuklar bilmeden,
neşe içinde.
Diğer bir şehirdeyse,
canlı canlı çıplak ellerli,
yoluyorlar.
Bir ikilem.
Böyle bir toplumsal dizanteri
için bu anı mı beklediniz -
cehaleti sunacak, ortaya...
Sonra tabi ölenler olur,
olan ölen çocuklara olur,
tavuklar bile buna üzülür.
(Nasıl bir yerdeyiz
anlamadım,
ispanyol günü'ne benzetilebilir;
boğalar ve matadorlar,
dışarı koru yolunda ölümüne
koşturan halk'a boğalarla benzer)
Ben Sultanahmete çıkıp
o güvercinel kargaşa
arasında kol çırpacağım;
(uçabilirsem şanslıyım,
pek de farklı sanırım değilim)
açık alanda güzel,
sıhhi olur:
evde yer küçük.
muhabbet kuşlarımı alıp
oraya salacağım;
ama böyle bir vaka
ortaya çıktı diye
edip paket onları yumrulayıp
piliç şekline koyup
dürüm yemiyorum -
kesip koyunları;
kuzucukları
Adile naşit'in kuzucukları
şişe geçirip...
- Aksine dışarı atıp
kurtulmaya da bakmıyorum.
Çarğışan arabalar ve lunapark;
çırpışıyorlar gaga, kanat;
ben de oturup izleyeceğim.
Ama astronot eldivenlerini
bu kez gözlerime takacağım,
görmeyeceğim o ateşe atılan
canlı-bilinçli yamyamlığı.
Kafese sığsak ve
/ya da kış garibi olmasak,
ben de belki küçülüp
Alice Harikalar Diyarı gibi
o kafesin içinde
onlara katılabilirdim.
Gündüz tapiri
yampiri vanpiri,
ağaçtan ağaca sallanışlı
örümcek maymunu.
Büyüyen dişleri ölçüsünce;
onun azımsanabilir,
mefhumlara, güruhlara
kan isteyiş döngüsü
Koşar, koşar,
dişleri dağ kadar olur:
hiç boğa ölmez,
hiç tavuk ölmez;
meğer hiç de insan
ölmemiş, bakarsın, görürsün.
-
*Hayvan birliği komitesi Dünya hayvancılık çiftliği
Kayıt Tarihi : 8.1.2006 13:22:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Akın Akça](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/01/08/gunduz-tapiri.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)