Gündemler Şiiri - Mehmet Çoban

Mehmet Çoban
1967

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Gündemler

Gün vurur dem’e
Bilinçle, bilinçsizce
Arkasındaki güçlerle
Oyalama, sindirme,
Bilinçle yönlendirme
Ram olur düş, düşünce

Dem vaktidir ülkeye
Arkasında gizli düşünce
Çıkarlar için yürür erke
Ortaya atılan sözlerle
Girizgâh çizilir geleceğe
Yapılacaklara, edileceklere

Gündem gelir güne
Anla, şanla, aydınlık sözle
Arkasında şişinen kişilerle
Bilgiççe, bilimselce, fikirselce
Felsefesi, felsefeleri gizlice

Sanki Firavun sarayıdır
Sihirbazları var yarışır
Ortada yılanlar dolaşır
Korku salarlar gözlere
Aldatmaca ve tehditlerle

Uyanık olmayan kalbe
Vurur kahpece bir darbe
Hayatlar olur kepaze
Riyakâr, yalan sözlerle

Rüzgârlar eser üstümüze
Esintileri hafifçe /sertçe
Soldan sağa, sağdan sola
Liberalce, hümanistçe
Çıkarlar girerken ceplere

Ülke batar / ülke kurtulur
Yalanlar arkasına kurulur
Hayatlar ateşlerde kavrulur

Şimşekler çaksa da yüreğe
Dem savrulur gündemlerle

11.06.2009 - İzmir

Mehmet Çoban
Kayıt Tarihi : 11.6.2009 00:30:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Yaşadığımız ülkede insanların önüne her gün gündemler konur. Günü birlik veya aylar süren, tartışarak bitirilemeyen gündemleri değişik açılardan inceleyebiliriz. Mesela; gerekli, gereksiz, oyalayıcı gündemler gibi… Gerekli gündemler derken, neyin gerekli olduğunda görece kavramlarımız araya girer. Her insanın kendine göre gereklilik kavramı vardır. Aynı özellik gereksiz gündemler içinde söylenebilir. Ülkemizde gündemlerin konusu daha çok siyasettir. Gündem belirleyicilerin başını medyanın çektiğini bilmekteyiz. Her ne kadar siyasetçiler de gündem belirleyiciler olarak karşımıza çıksa da, gündem belirleme de en etkin rol medyaya düşer. Siyasi hayata ve siyasetçilere yön verilmesi… Ülkenin kaderine yön verilmesi… Bazı ürünlerin piyasasının sağlanması… Belirli anlayış ve yaşam koşullarının sağlanması… Gibi hususlarda, medya her yöne çağrıda bulunur. Fikir beyan eder... Öneriler sunar… En önemlisi acımalı, acımasız eleştiriler yapar. Ne var ki, gündemlerin can alıcısı oyalayıcı gündemlerdir. Bütün toplumun gözünün içine bakarak öyle bir gündem oluşturulur ki, asıl yapılmak istenenler göz ardı edilir. Hayat tecrübem en önemli olayların gerçekleştirildiği anlarda sudan gündemlerin her zaman yaratıldığıdır. Mesela ülkemizde, başörtüsü konusu temcit pilavı gibi altı ısıtılarak ülkenin gündemine sokulduğunda, bilin ki mutlaka ülkenin derinlerinde bir şeyler olmaktadır. Veya laiklik elden gidiyor. Cumhuriyet yıkılıyor. Şeriat geliyor gibi konularda ortalık yakıp kavruluyorsa, yine ülkenin derinlerinde bir şeyler oluyordur. Aslında olanların geri planında çıkar kavgaları vardır. İki veya daha çok burjuva, ülkenin tepesinde, derininde iktidar kavgası yapıyordur. Siyasi, ekonomik çıkarlarının kavgasını yapıyorlardır. Kırk yılı bulan fikir hayatımın özetinde, ülkeye sahip çıktığını ifade ederek siyasi, askeri, ekonomik, sosyal söylemlerde bulunan her kesimin, gerçekte bireysel, toplumsal çıkarları peşinden giderek, ülkenin gündemini değiştirmeye çalıştıklarına şahit olmuşumdur. Onun için yıllarca, gazete haberlerine, gazetelerdeki yorumlara karşı hep soğukluk duydum. Zira her biri, arkasındaki güçlerin yönlendirmesi sonucu gündem oluşturma gayretlerinde son derece güçlü adımlar atmışlardır. “Ülkemizin özgür fikir adamı, basını, aydını yoktur.” Kanısı bende artık kemikleşmiş, sanki kangren haline gelmiştir. Zira özgürlükten dem vuran fikir adamlarının, basının, aydınların her zaman tartışılmazları vardır. Hâlbuki tartışılmaz kavramlara sahip olmak, ilk önce aklı, fikri, düşünmeyi köleleştirmekten geçer. Kısaca ülkemizde özgürlükten söz edildiğinde, gerçekten özgürlükten değil, “kölelik özgürlüğünden” söz edildiğine inanırım. Yani hangi tartışılmazların peşinden gideceğiz? Hangi tabular bizim değişmez kavramlarımızdır? Gibi konulardaki seçimlerin kavgası özgürlük gibi algılanır. Benim tartışılmazım, benim tabum seninkinden iyi… Senin tartışılmazın, senin tabun kötü… Kavgası özgürlük söyleminin ana rengini ifade eder. Günümüzde, din, bilim, bilimsellik, akıl, akılcılık, laiklik, cumhuriyet, Atatürkçülük gibi kavramlar üzerinden yapılan bu tartışmalar, her kesim için kendi tabularını oluşturarak gündemimize oturtulur. Kurulu düzen kendi tartışılmazlarıyla bütün tartışmaların üzerinde kesin bir otoritedir. Onun için bütün tartışmacılar, öncelikle kurulu düzenin tartışılmazlarının istismarı için yarışa girerler… Herkes akılcıdır… Herkes bilimseldir… Herkes Müslüman’dır “elhamdülillah”… Herkes Türk’tür… Herkes laiktir… Herkes Cumhuriyetçidir… Herkes Kemalist’tir… Herkes Atatürkçüdür… Bunlar kurulu düzenin tartışılmazlarıdır. İnsanlar ne olursa olsun bu tartışılmazların çerçevesinde kalmak zorunda kalırlar. Alternatifi olmak gündem dışı kalmaktır. Onun için, sağcısı, solcusu, ateisti, muhafazakârı, hümanisti, liberali, dinlisi, dinsizi, farklı etnik kökenlisi, mezheplisi, milliyetçisi, velhasıl birbirine tezat ne varsa, hepsi birlik olur, önce saydığım değerlerin istismarı yarışına girerler. Zira kendi söylemlerini ancak, değerleri istismar ederek var kılabileceklerine inanırlar… Tabi hiç kimse kendi aklına, vicdanına, düşüne, düşüncesine sormaz. Böyle bir zorunluluk özgürlük kavramına uygun mudur? Bazen gündemleri başka açılardan incelemeyi düşünürüm.. 1. YARATILAN SUN’İ GÜNDEMLER Günümüzde, iktidar ve muhalefet tarafından yaratılan suni gündemler var. Genelde bunlar tartışılıyor. İktidarın başı Başbakan bu konularda çok başarılı… Muhalefet’in başı CHP’de Başbakanın tuzağına hemen düşüyor… Muhalefet olmak sürekli karşı çıkmak olgusuyla yıllarca sürüp gidiyor… Partiler muhalefette söylediklerini iktidarda unutuyorlar. İktidarlar muhalefete geldiklerinde, iktidarlarında yaptıklarını başkaları iktidar olduğunda yapanları eleştiriyorlar… Halkın gözünün içine bakarak bunu yaparken, sanki halkın futbol takımı tutar gibi, hiç sorgulamadan onları tutacağına, alkışlayacağına inanıyorlar… Tabi… Maalesef bu güne kadar halkta siyasetçilerin bu yargısını yanlış çıkarmamış… Oylar sağ ve sol partiler arasında, sağ ve solcular tarafından dolaştırılırken, sadece tabeladaki figüranlar değişiyor. Seçim öncesi yaratılan, sahtekârlık, yolsuzluk gündemleri… Bayraklar gibi ortada sallanan dosyalar bugün rafa kaldırılmış durumda. Hani 12 Eylül arkasından seyrettiğimiz olaylar vardı. Birileri, neredeyse, idamlık, müebbetlik veya uzun yılları bulan ceza müeyyideleriyle mahkemelere sevk edilirdi. Haklarında basın atar tutardı. Ama biz görürdük ki, suçlanan insanlar dışarıda gezerdi. Çoğu ya savcılıktan takipsizliğe uğrardı. Ya da mahkemeden salınırdı. Görülen o ki, çıkarcılar iş yaparken, iktidar ve muhalefet el ele kol kola milleti kandırmanın peşinde… Tabi yaratılan gündemlerde makyajı medya yapmakta, aktörleri siyasiler, fikir adamları olmakta, arkasındaki güçlerde ülkedeki ekonomik sınıflar olarak görünmektedir. Gazetelerde yazılan, televizyonlarda tartışılan, mecliste kavgası yapılan her konuda, halka şöyle bir soru sorsak… “Bütün bu gündemlerde birileri çıkar sağlıyor mu? ” Evet demeyecek kaç kişidir bilemem. 2. DAYATILAN GÜNDEMLER İçi doldurulmamış ilkeler ve kavramlar dayatılan gündemler olarak karşımıza çıkıyor. Laiklik, cumhuriyet, otoriter devlet anlayışı… Şeriat hortluyor sendromu… Başörtüsü sorunu… Kürt sorunu… Avrupa birliği üyeliği konusu… İMF ile ilişkiler… Ortadoğu’daki gelişmeler doğrultusunda anlayışların, ilkelerin, hedeflerin değişmesi Bugüne kadar sözünü ettiğim konularda, yazıldı, çizildi, tartışıldı. Ancak hiçbir konuda, insan aklını, muhakemesini, düşüncelerini ikna edecek sonuçlara ulaşıldığını görmedim. Laiklik, Cumhuriyet, Kemalizm, Atatürkçülük gibi konularda herkes kendine göre yorumlar üretmektedirler. Şeriatın ne olduğunu dahi düşünme tenezzülünde bulunmadan, hep bir ağızdan karşı olunduğu vurgulanılmaktadır. Özellikle Müslümanların yaşadığı bir ülkede… Özellikle şeriata karşı olduğunu söyleyen Müslümanlara sorduğunuzda, size hiçbir doğru fikir veremeyeceklerdir. Bazıları televizyonlara çıkarak, tam laik düşünceye sahip olanların istediği şekilde dinsel yorumlar yapınca, aydın, bilgili hoca olarak kabul edilmektedir. Ancak laik düşünceye sahip olanların düşüncelerine uygun yorumlar yapmayanlarda, gerici olarak lanse edilmektedir. Böylece aydınlık veya gericilik kavramı, laik düşünüşü kabul ediş veya ret edişe göre değişmektedir. Bu şartlanmışlık ve bilgisizlik, düşünmenin tek yargıya dayanmasından kaynaklanıyor sanıyorum. Veya açıkça bazı bilgilerin gizlenmesi, halkın gözünden kaçırılmasının bilerek işlenmesinden kaynaklanıyor da olabilir. Hâlbuki laikliğin, dinsel kurallara karşı oluş olduğunu, dinsel kuralların ise Allah’a ait olduğunu herkes bilir. Ama laik düşünüş bir taraftan Allah’a karşı olmadığını söylerken, diğer taraftan dünyada artık Allah’ın kurallarının bilimsel olarak geçmeyeceğine inanır. Bu iki tezat düşünceyi uzlaştıran, din bilginleri, hocalar, profesörler aydın olarak kabul edilir. Uzlaştıramayanlar ise gerici olarak kabul edilirler. Ama hiç kimse gerçekten bu iki farklı görüş birleşir mi diye kendi akıllarına, vicdanlarına, bilimsel çalışmalarına sormazlar… Birileri birleşir, birleşecek, birleşmelidir demiş olmalı ki, insanlar birleştirme gayretindedirler. Hâlbuki bırakın ülkede özgürlük var… Her düşünce kendi içinde değerleridir. Önemli olan insanın neye inandığıdır… Bugün neyin hükümran olduğudur demezler… Ülkenin Avrupa birliği konusunun gerçekten her yönüyle tartışıldığına emin değilim. Avrupa henüz kendi içinde arzu edilen birliğe ulaşmamışken… Aksine neredeyse her konuda çatlak fikirler taşırken… Ülkemiz aydınlarının, siyasilerinin, ekonomicilerinin sanki Avrupa birliğine girilince sihirli değnek değecekmiş gibi büyülenmiş olmaları gariptir. Ülkenin, IMF ilişkileri asla anlaşılacak gibi değil. Mesela 2009 yılında hükümet IMF ile görüşmeyebiliriz dedi. Muhalefet ayağa kalktı. Hâlbuki hükümet IMF ile anlaşma yaptığı dönemlerde muhalefet ülkenin IMF’ye teslim edildiğinden söz ediyordu. Ülkenin IMF’ye teslim edilmesinin ülkenin bağımsızlığına zarar verdiğini söylüyorlardı. Çelişkiyi anlamak zor… Veya çelişki demeyip başka bir şey mi diyelim? Ne söylediğini bilmemekte diyebiliriz. 3. OLMASI GEREKEN GÜNDEMLER Düşünce özgürlüğünün sağlanması… Tartışılmazların kaldırılması / önünün açılması… Tabuların yıkılması… Her türlü istismarın ortadan kaldırılması… Din / ülke / vatan / Kemalizm / Atatürk… Konularındaki siyasi, sosyal, ekonomik istismarların önlenmesi… Ülke ve ülke insanlarının yararına, ülke içi ve dışı ilişkilerin düzenlenmesi konularının söylemlerden uzakta tartışılır hale gelmesi… İnsanların özgür düşünebilmesi için önünde engellerin olmaması gerekir. Onun için her türlü tabu, tartışılmaz ortadan kaldırılması gerekir. Baskıcı her davranış, karşıtlarını istismara yöneltir. İstismar ise, düşünmenin özüne yapılan en büyük ihanet olarak karşımıza çıkar. Bugün, birbirine tezat, sağ ve sol… Birbirine tezat, ateist ve muhafazakâr… Eğer tartışılmaz bazı ilkelerde birleştiklerini söylüyorlarsa ortada ya büyük bir cehalet, ya da büyük bir istismar vardır. Ülkenin geleceği ise, gerçekler üzerinde özgürce konuşabilmek, tartışabilmekten geçer.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • İhsan Ertem
    İhsan Ertem

    Teşekkürler Mehmet Çoban, saygılar.......

    Cevap Yaz
  • Cengiz Çetik
    Cengiz Çetik

    Gündem gelir güne
    Anla, şanla, aydınlık sözle
    Arkasında şişinen kişilerle
    Bilgiççe, bilimselce, fikirselce
    Felsefesi, felsefeleri gizlice
    şair yürek, yüreğe düşen ,iz bırakan her konuyu işler dizelerde yüreğinini verdiği ustalıkla. saygılarımla...

    Cevap Yaz
  • İbrahim Şahin
    İbrahim Şahin

    Sorgulamaya devam. Tebrikler

    Cevap Yaz
  • Mustafa Ayar
    Mustafa Ayar

    Bazı işlerim nedeniyle bir ara ayrı kaldım özür dileyerek kutlarım sizi ve kaleminizi saygıyla

    Cevap Yaz
  • Mustafa Halit Evcim
    Mustafa Halit Evcim

    tebrikler kaleminize, yüreğiniz daim olsun
    tam puan

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (29)

Mehmet Çoban