Toplumsal Bilincin Ve Kişilerin Yaşama Dair Düşünceleri O Düşüncelerini Uygulamaları Genel Olarak Ortadayken, Ne Var Ki Somut Olanlarda Bile İnsanlar Ne Kadar Kör Ya Da Görmek İstemiyor, Saplantı Halinde Olabilmekte Ve Bir Yönüyle De At İzi İt İzine Karıştırılması Da Bilinçli Yapılan Uzun Yılların Yaklaşımıdır...
Savunu Elbet Bir Haktır Çarpıtmak Hak Değildir. Kişi Somut Olay Ve Olguları Ve Düşünceleri Görmeyebilir, Eksik Algılayıp Yorumlayabilir Tarafta Olabilir Bunlar Normaldir.
İnsan Savunusunda; Çarpıtma, Haksızlığı Haklı Ya Da Hafifletme Yaklaşımında Olabilir.
Ne Var Ki Tarihi Gerçekleri Kendimizce Yorumlarken, O Gerçek Verili Olan Somut Gerçeği Değiştiremez. Bu Açıdan Savunularımızda Sübjektif Yaklaşımlar Bize Gerçekliği Vermeyeceğinden, Yapmamız Gereken İse O Denli Objektif Olmaktan Geçer.
Keza Ne Denli Objektif Olunursa Gerçeğe O Denli Bakar O Denli Doğru Yaklaşmış Oluruz. Ötesi Sapmadır-Çarpıtmadır. Doğru Düşünceyi, Pratik Belirler Ve İspatlar, Her Pratik Yeni Pratiklerde Sınayacağımız Yeni Düşünceler Ortaya Çıkarır.
Örneğin Ergenekon Davası İçin, Mümtazer Türköne Gazeteci-Yazar 'Bu Bir 27 Mayısla Hesaplaşmadır.'Demektedir. Tabi Bu Onun Tespiti, Her Ne Kadar Onu Dayanak Görmesek De Bir Düşüncedir.
Oysa Ki Gündeme Düşen Gözaltı-Hatta Gözdağı Denecek Yaklaşımlar Ve Basının Genel Berbat Tutumu (Sözüm İnfazcılara Ki, O İnfazcılar Tüm Muhaliflerin İşkencehanelerde Olduklarında Da Benzer Yaklaşımı Gösterdikleri Geçmiş Yaşananlarda Unutulmamıştır..) Davanın Baştan Olumsuz Olduğu İzlenimini Hatta “Hukukun” Bile Bir Anlamda Derdest Olduğunu Sergiler Mahiyette Bir İzlenim Vermektedir. Elbet Tepeden İnme Topluma Dayatılan Yasalarla Sürdürülen Bir İşleyişin Bir Sürü Yanlışı Hatası Olması Kaçınılmazdır.
Bunun Yanında İnsan Şunu Düşünmeden Edemiyor; Sicili Bozukları Bozuk Olmayanların İçine Katarak Acaba Bu Kirlenmişliğe Bir Günah Keçisi Mi Aranıyor?
Keza Askeri Bürokrasinin Belirli Yerlerinde Resmi Görevlerdeyken Bu Kişiler Nasıl Oraya Geldi Ve O Süreçlerde İddia Edilen Suçlamayla İlgili Neden Yargılama Sürecine Gidilemedi Veya O Süreçlerde Suçlamaya Dönük İşleyişleri Olmuş mu? Tüm Buna Benzer Sorular Cevaplanması Gerektirmektedir.
Yıllardır Adliyenin Dava Dosyalarını Kapatmak İçin Böylesi Nice Masum İnsanın, Polis Fezlekelerine Göre Nice Yargılama Yaşandığı Polisiye Yaklaşımla Üzerlerine Baskı-Şiddet-İşkenceyle Yıkıldığı Bilinen Bir Durumdur..
Kaldı Ki Gelişmiş Kapitalist –Emperyalist Sistemlerin Yanında (Her Ne Kadar Burjuva Demokrasisi Hüküm Sürse De Orada İnsan Hakları İhlalleri, Baskı Ve Şiddet Polis Devleti Kimliğiyle Sürmekte, Bunun Yansında Sömürgelerde Ki Vahşeti Entrikaları Da Görmezden Gelemeyiz..) Geri Bıraktırılmış Ülkelerde Ki Hukuk Ve Yasalar Özü İtibariyle Daha Çarpıcı Olarak Baskıcı Sosyal Hak Aramanın Bastırılması, Savsaklanması Zaman Aşımı Gibi Durumlarla Sürmesini Yaşanan Gerçeklerdeki Pratiğiyle Bozuk Bir Sicil Sergilemektedir…
Her Şey Sistemin Bekası İçindir… Bu İşleyiş Ve Anlayışın Hâkimiyeti İçin Tüm Yapılanlar Mubahtır, Keza Binlerin Ölmesi Hatta Devlet Başkanları Bile Buna Kurban Edilebilir… Binlerce Örnekten Sadece Bir Kaçı; 1886’larda Başlayan Emekçi Kadınların 1 Mayısa Damgasını Vuran Hak Arama Mücadelesinde Onlarca İşçi Kadının (Üç Sendika Liderlerinin Asılarak) Öldürülmeleri, Japonya’ya Atılan Bomba, Başkan Kenedi’nin –Matin Luter King’in Öldürülmesi, Rozenberk’lerin Hapsedilmesi, İkiz Kulelerin Uçaklarla Vurdurulması.
Ülkemizde İse Kimileri Kendilerini O Denli Güçlü Görüyorlar Ki, Bunu İtiraf Bile Edebiliyorlar. Bu Güçlü Görme, Sanılmasın Yüzde Bilmem Kaç “Oy” Alındı Da Dillenmekle Olduğu. (Ayrıca Seçimler Ne Kadar Dürüst Birde Onu İrdelemek Gerekiyor…) Evet, Ağababaları Amerikan Emperyalistleri Ve Yerli Taşeron İşbirlikçileri Olduğu Çok Açık.(AKP Hükümeti Oluşmadan Cezaevinden Çıktıktan Sonra Tayip Erdoğan’ın ABD’ye Gidişini Ve Milli Görüşün Oluşumunun Tarihini Bir İrdeleyelim…)
Ayrıca Bu Din Bezirgânları, Saf Rahmani Dini İnançlı Müslüman İnsanlarımızı Pek Güzel Yaldızlı Tatlandırılmış Yalanlarıyla Kandırabilmekte.
Boşuna Değildir Tekke Ve Zaviyelerin-Cemaatlerin On Yıllardır Desteklenmesi… Üstelik Toplumdaki İnsanlara Ulaşmanın En Kolay Yolu Din Ve Irkçılık. Bu Düşüncelerle İnsanlar Çok Rahat Örgütlenip Maniple Edilebilmektedirler.Bu Durum Emperyalizmin Yeni Sömürgelerde Uygulamaya Koyduğu Faşist İhraç Politikalarındandır.Tabi Bunu Kendi Ülkesinde de Uygulamakta Olduğunu Göz Ardı Edemeyiz.(Bu Aynı Zamanda Milliyetçi-Mukaddesatçı Geçinen Bir Avuç Irkçılar İçinde Geçerlidir..Onlar Aslında Hepsi İçimizdeki Emperyalist İşbirlikçi Konumundadırlar...12 Eylül Çocukları -Aydınlar Ocağı..Vb)
Değerli -Onurlu-Dürüst-Temiz Düşünce Duygularıyla Yurtsever Emekçi Halkımız Onların Dışındadır. Kaldı Ki Sosyal Açıdan On Yıllardır Sindirilip Aç Ve İşsiz Kalmama Kaygısına Düşürülmüş İşsizliğin Girdaplarında Kasılıp Kavrulan Yaşamlarıyla Emekçi Halkımız(İşçisi-Köylüsü-Memuru-Esnafı Ve Orta Ölçekte Ticaret Erbabı, Emeklisi.) İç Ve Dış Göçler De Dâhil, Elbet Bu Düzenbaz- Madrabazların Tuzaklarına Sahte Söylemlerine Pekâlâ Kanıp Onların Kulvarına Akacaklardır Zemin Nasılsa Hazır...
Bre Hey
Karanlığın Savunucusu
Yaşam Harmanında
Veren El Olamıyorsun
Bari Çalan El Olma
Bu Arada Yıllardır Adam Gibi Hükümet Olamayan İlkesiz Sosyal Demokratların Tutarsızlıklarını Da Görmezden Gelemeyiz.. Her Ne Kadar Söylemleri Halkçı, Emekten Yana Olsa Da Özü İtibariyle Bu Yapılanmalarda Kitleleri Sisteme Yedeklemek İçin Vardır… Her Şey Egemen Tekelci Burjuvaların Hâkimiyeti İçindir. İçlerinde Gizledikleri Yaşasın Kapitalizm Yaşasın Kapitalistlerdir.
Kaba Bir Tabirle Emekçi Halklarımızın Boynunu “Demokrat” Oluşumlarda Çeşitli Yumuşak Görünümlerle Sıkarlar…(Bu Cumhuriyetin Oluşum Yıllarından Günümüze Kadar Hep Süren Bir Durumdur…)
Sınıf Mücadelesi Tarihini Sistem Sahipleri Ve Sözcülerince Ne Kadar Çarpıtılırsa Çarpıtılsın Yaşanan Gerçekliği Asla Yok Edemez. Ki Gerçek; Sınıfların Sert Bir Mücadeleye Tanık Olduğunu Tarih Bize İspatlamıştır…
İnsan Doğayı Kendi İstemleriyle Şekillendirirken Kendini De Şekillendirmiş İlk İnsanın Mücadelesi Doğayla Başlayıp Özel Mülkiyetin Ortaya Çıkması Sınıfların Oluşumuyla Kendi Arasındaki Yaşam Ve Çıkar Kavgalarına Sahne Olmuştur…
Keza Kapitalist-Emperyalist Sistemde Ezen, Sömüren Tüm Sınıflı Sistemler Gibi (İlkel Komünal Toplum Sistemi-(Özel Mülkiyetin Ortaya Çıkıp İlkel Dönemin Çözülmesi Evresi) , Köleci Toplum Sistemi(Köle Sahipleriyle Kölelerin Temel Sınıf Olup Kölelerin Hiçbir Sosyal Hakkının Olmadığı Alınıp Satılması Yanında En Barbar Uygulamaların Yaşandığı…) , Feodal Toplum Sistemi(Toprağa Bağımlılık Toprak Mülkiyeti Temelinde Toprak Sahipleriyle Köylülüğün Temel Sınıf Olması) , Kapitalist-Emperyalist –(Emperyalizm Kapitalizmin En Gelişmiş En Üst Biçimidir.) Toplum Sistemi, Sosyalist Toplum Sistemi –(Tüm Diğer Toplum Sistemlerinden Her Şeyiyle Ayrılan Farklı Olan Ve En Geniş Adalet, En Geniş Emekçi Özgürlüğü Ve Eşitliğiyle Üretenlerin Öncüleriyle Birlikte Kendilerinin Yönetmesidir.) Hiçbir Zaman Gerçek Adalet Ve Eşitlik Sağlamamış Ve Sağlayamazda, Zira Yapısal Özü, Bunun Tam Tersine Bir Avuç Sömürücülerin Çıkarları, Varlıklarını Sürdürmeleri Üzerinedir.
Emekçi-Ezilen Halkların Gerçek Özgür Kurtuluşu Yine Kendileri Ve Öncüleriyle Olacağından, Üretenlerin Yöneteceği Bir Mecraya Yönelmeleri Gerekmektedir…
Ezilen –Emekçi Halklar Gerçek Dost Ve Düşmanlarını İyi Görmelidir.
Sözün Özü Kurtuluş Ve Özgürlük Yine Kendi Ellerindedir..
Hatırımı Soruyorsun Sağ Ol Dostum
Ülkeden Berbatım Daha Nasıl Olsun
Kavururken Güneş Topuk Uçlarında
İşsiz Kulvarlarda Koşup Durmuşum
Türkiye; Kapitalizmini Kendi Kurup Gerçekleştiremediğinden(Atatürk’ün Ölümüyle)
Her Şeyi Tepeden Geliştirilen Bir Ülke Olduğundan Bu Dışa Bağımlılığımızın Faturası, İpleri Ellerinde Tutan Egemenlerce Bizlere Çıkartılmakta... Dünün İşbirlikçi Taşeron Burjuvaları Bu Gün “Yerli Sermaye” Bankacı-Büyük Tüccar –Büyük Toprak Ağaları Ve Fabrikatörleri Olmuşlardır…(Bunlara Eklemlenen Asker Sivil Bürokrat Vb.. Vurguncu Soyguncu Ve Mafya Artıkları Da Dahildir..)
Onlar Ki Bir Avuç Olup Ülkemizin Değerlerini Sömürüp Talan Edip-Edilmesine Payende Olurlarken Bizleri Egemenlikleri Altında Tutmak İçinde CİA Güdümlü, Kontrgerilla Gibi Örgütlenmeleri Kurdurtarak Ve Çeşitli Provokatör Eylemlerle Hatta Sahte Örgüt İsimleri (TİT-ŞİT-HİZBULLAH... Vb) Kullanmakla Birlikte, Devlet Kurumlarını da Kendi Çıkarlarına Dönüştürebilmişlerdir. Halkımızın Bir Sözü Vardır, 'Balık Baştan Kokar... '
Yollarında Ne Çok Volta Vurmuşum
Koşumsuz Günlerde Kaybolmuşum
Kara Sular İndikçe İnatçı Ayaklarıma
Ali Dağından İsyanımı Savurmuşum
Dünya Emperyalist Sistemi Özellikle İkinci Bunalım Döneminden Sonra Bağımlı Ülkelerde Faşizmi Kendilerince 'Çağdaşlaştırarak' Sömürge Tipi Denilen Yeni Sömürgeci Yöntemlerle Faşizmi Kurumsallaştırmıştır...(Bunun İllegal Yapılanmaları Da Kontrgerilla-Gladio Olduğu Avrupa Da Ortaya Çıkarılmıştır. Bu Tür Yapılanmalar Öncelikle Komünistlere Ardından Sisteme Muhalif Olan Herkese Her Tür İnsanlık Dışı Vahşeti Uygulayan Oluşumlardır.)
Bunun Yanında Halklara-Haklara Saldırmak İçin Birde Yasal Kılıfçılıkta Söz Konusudur...
Keza Ticaret Hukukundan Toplumsal Dokumuza Kadar Oluşturulan Bir Çok Yasa Kime Hizmet Etmektedir? Bunu Toplumda Ki Bir Çok İnsanımız Bilememekte.... (Emperyalistlerle Yapılan İkili Antlaşmaların İçerikleri Hep Gizli Kalmaktadır…)
Toplum Yararına Olan Yasalarda Ki Denetimsizlik Pratikte Pek Bir Anlam İfade Edememektedir... Örneğin Binlerce İnsanımızı Yitirdiğimiz Marmara Depreminde Birkaç Günah Keçisiyle Olay Kapatılmıştır. Kanımca Sürekli Sapla Saman Karıştırılması Bilinçlice Yapıldığını Da Göstermektedir...
Bir Deyişle Faşizm Yalana Dayanır..Faşist Franco Bile İspanyayı 40 Yıl 3 F İle Yönetti...
Eh Bizde De Toplumu En İyi Yönetip Kandırmak- Gütmek Hatta Gaza Getirmek-Katliamların Zeminini Oluşturmak İçin, Din –Bayrak- Irksal Yani Türklük Damarı Ve Diğer Damarlarda Kaşınarak Egemenlikler Sürdürülmekte, Geçmiş Ve Bugün Yaşanan Tarihe Bakarsak Bunu Birçok Olguda Görebiliriz... Trabzon’da Rahip Santora’nın, Malatya’da Kitapevi Katliamının Ve Hırant Dink’in Hedef Gösterilerek “Masum Bir Çocuktan Katil Yaratan O Karanlık” İşte Bu Yapısallığın Ürünüdür…
Bir Ülkede Geri Kalmışlık, Sömürgeleşip Bağımlılık İlişkileri Sürüyor Ve “Demokrasi” Göstermelik Ya Da Nispi Anlamda Yer Yer İplerin Gevşetilmesi, Özünde Hep Gerili En Ufak Kıpırdanma Hak İstemede Şiddetini Çeşitli Biçimlerde Gösteriyorsa… Bunu İyi Sorgulamak Gerekmez Mi?
Örneğin Sosyal Devlet Olduğunu Yasasına Koyan Bir Ülkede, İnsanını Doğal Koşulları Elverişsiz Ortamda, Gecekondusunu Başına Yıkmak Nasıl Bir Şeydir…?
Bir Yandan Bulgaristan’dan –Afganistan’dan İnsan Çekecek Onlara Yer,Yurt, İş Sunacaksın…Nerde Vicdan,Nerde Yasa- Adalet…?
Bir Sendikalaşmada Bile Sosyal Sınıfsal Konumları Açısından Halk Çocuğu Olan Polisi-Jandarmayı Kendi Halkının-İşçi-Emekçilerinin Karşısına Dikmek Neyin Nesi..?
Keza Dünyanın Gözü Önünde İnsanlar Sivas’ta Yakılırken Seyirci Kalan Devlet Güçleri, Ya Da Bir Şekilde Destek Vermeleri…
Yargısız İnfazları-Gözaltında-Hapishanelerde Öldürüp Veya Sakat Bırakmaları, Kürt Halkının Yıllardır Yok Sayılmanın Yanında Yaşadığı Baskıları… Boşaltılan Bölgeleri…
Hastanelerde Rehin Kalan İlaç Alamayan Halkımızı …Az Adamla Çok İş Gördürme Mantığıyla Ucuz İşgücü Kullanma İşleyişi…Keza Emniyet Görevlileri Bile Yasada 8 Saatlik İş Süresi Olmasına Karşın 12 Saat Çalışıp İş Görmektedirler...(Nerede Denetim...? Bir Çok Küçük İşletme Ve Özellikle Hizmet Sektöründe Çalışma Süresi 12 Saat Ve Hiç Bir Sosyal Güvence Yok.. Mezarda Emekliliği Onaylayıp Sosyal Güvenlik Yasalarıyla Oynayarak Sürekli Emekçilerin Aleyhine Yasalar Yapmaları… Birde Buna Utanmadan Alay Edercesine“Reform” Denmekte.
Devletin Verilerinde Ortalama Bir İnsan En Az 1.500 YTL Geliri Olacak Ki Normal Yaşayabilsin. Gel Gör Ki Binlerce İnsan Asgari Ücretle Çalışmakta..Sosyal Güvenceden Yoksun Çalışırken Birde Asgari Ücreti Brüt Ödenmeyip Kesilerek Net Halde Verilmektedir..Örnekleri O Denli Çoğaltabiliriz…
Çürümüşlük- Düzensizlik –İlkesizlik O Denli Ki Deve Benzetmesine Denk Düşmesi Ne Yazık Ki Uygun Düşmekte.
Bu Nasıl Bir Çelişki Hey Yarım Aklım Dur Yerinde
Bak Hep Ağlıyor Nehirlerimiz, Soldurulmakta Mavilerimiz
Kaç Acı Büyür O Minik Ezgin Sevecen Yüreklerimizde
Biliriz Gün Şafağın Ardında, Güler Elbet Bizimde Yüzlerimiz
Keza Sürekli Bir Bunalım Açmazında *On Yıllardır Süren Enflasyonla Akabinde Ki Devalüasyonla Bir Ülke Nasıl Yönetilir Ki? Elbet Yönetenler Yönetemez Yönetilenlerde Pek Yönetilemez Hale Gelmesi Kaçınılmazdır… Cek- Caklar Hep Söylenir Tez Zamanda Yaldızları Dökülüverir… Öyle Bir Ülke Düşünün Genel Seçimleri Olur Ardından Kurulan Hükümetin Başı ABD’ye Adeta İcazet İçin Gider. Öyle Bir Ülkenin Parası Vardır Nedense Dolar Ve Euro Karşısında Hep Düşük Alım Gücüne Sahiptir. Böylesine Açmazlar Ve Çapsızlıklar Ortamında Gündem Sürekli Değişir(Değiştirilir…) Durur Toplum Bilinci Savrulur…
Her Ne Kadar Pek Bizde Olmasa Da, Elbet Demokratik Bir Burjuva Düzeni Ve Devletinde Yasal Olmak Herkes İçin Geçerlidir. Tüm Kirli -Karanlık İlişkiler Açığa Çıkarılıp Yargılanmalı Cezası Hukukça Verilmelidir. En Azından Avrupa Kapitalist Devletlerindeki Burjuva Demokrasisinde Ki Normlar Bizde De Standart Olmalı, Verili Yasaların Dışına Çıkmak Asla Savunulamaz. Bunun Olması İçinde Denetim Ve Hesap Sorma Mekanizmalarının İşletilmesi Toplumsal Dinamiklerin İstemeleri Ve Örgütlü Gücüne Bağlıdır.
Adaletsiz Yönetimler Karşısında Elbet Söylenecekleri Bizden Önceleri Söyleyenler Vardır Örneğin: İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in, Daha Nice Düşünür Aydının Hatta Amerika Başkanı Ruzvelt Bile …… 'Zulme -Adaletsizliğe Karşı Olmak Bir Haktır.' Demişlerdir.
Bizlerinde Söyleyecek Sözü Olmalıdır Mutlaka
Sana Zulmedene Sakın Ola Öbür Yanağını Uzatma
Sen Her Ne Olursan Ol Ben İsa Değilim A Canım
Lütfen Kusura Bakma Yalana Yanlışa Düşüp Kanma
Yaşamda Her Şey Güç Etrafında(Ki O Güç Özel Mülkiyetin Belirlediği Üretim Araçlarının Özel Mülkiyetiyle Paranın Gücü Haline Gelmiştir...) Şekillenirken Adil Olmak Ve Adalette Elbet Göz Ardı Edilemez. Her Kim Ya Da Sistem Bunları Zaafa Uğratır Es Geçerse Tabi Ki Kaçınılmaz Olarak Kendi Mezarını Da Kazmış Ömrünü Kısaltmış Olur…
Ezilen-Sömürülen Emekçi Halkların İlk Adım Olarak Önünde İki Seçenek Var.
Ya Anti-Emperyalist –Anti-Faşist Bir Yurtsever Olmak Ya Da Çeşitli Renkten İşbirlikçi....(Avrupa Birliği Üyeliği Bize Gerçek Demokrasi Ve Özgürlüğü Getirecek Diye Sakın Kanıp Yanılgıya Düşülmesin-Avrupa’nın Kan Emiciliği Tarihin Kanlı Sayfalarında…Bu Günde Özünden Pek Sapmadan Sürmekte, Ayrıca Aynı Sisteme Sahip ABD Yanı Başımızda Irak'a, Tarafından Sözüm Ona “Özgür” Kılınacaktı. Bir Milyon İnsanın Katledilmesi Mi Özgürlük? Bizde İse 1950’lerden Beri Küçük Amerika Olacağız Teraneleriyle Gelinen Durum Ortadadır...)
Kesintiye Uğratılan Anadolu Devrimi (Elbet 1920’leri Eleştirmekte Söz Konusu...) Yolunda İlkin Yürümek Onu Daha İleri Götürmek Yine Sınıfsal-Sosyal Konumu Ne Olursa Olsun İrdelenmeksizin, Emekçi –Aydın- Yurtsever- Tüm Ezilen Sömürülen Halkımıza Kalmakta.
Felsefede Çözümsüzlüğün Çözümü, Birde Felsefenin Sefaleti Geçer..
Egemen Sınıflı Toplumlarda Sorunlar Karşısında Çözüm Her Zaman Egemen Olan Güçler İçin Olurken, Egemen Olmayan-Olamayanlar İçin Çözümsüzlük Hüküm Sürmektedir.
Ezenle Ezilenin, Sömürenle Sömürülenin, Mülk Sahibiyle Mülksüzlerin Egemen Olduğu İster Geri Kalmış İster İleri Gelişmiş Kapitalist Sistemler, Yapıları Gereği Mutlu Azınlığın Çıkarına İşlediğinden O Denli Adaletli, O Denli Adil Olamamakta Ve Bu Durumda Haksızlıklara Yol Açmakta, Yaşamdaki Tüm Sorunlar Genel Olarak Emekçi Halkın Çıkarına Olamadığından Çözümsüzlüğü Sefaletle Birlikte Sürerken, Kafaları Karıştırıp Halk Yığınlarını Yanıltıcı, Baskıcı Uygulamalarla Sistemde Egemen Olanlar Varlıklarını- Egemenliklerini Sürdürürler. Bu Arada Kuru da, Yaş Olanda Yanar, Kalan Sağlar Yine Onlarındır...
İkinci Dünya Paylaşım Savaşından Sonra Oluşturulan Yeşil Kuşak Projesinin Bu Günün Çocukları... İkinci Bunalım Döneminin Yeni Sömürge Emperyalist Uygulamalarının Bizim Gibi Bağımlı Kılınan Ülkelerin Emekçi Halklarının Başına Örülen Diğer Belalar Gibi Birer Beladırlar... (Hitlerin Kara Gömlekliler Çetesini Bir İrdeleyelim. Nazilerin Kurdurup İşi Bitince De Kanlı Bir Şekilde Tavsiye Ettiği Sivil Militarist Örgütlenme... Ülkemizde Benzerleri Var Mı? Görelim...)
Eğer Kan Uykularda Uyunacaksa Uyanık Uyumakta Hep Fayda Vardır. Geçmişte 'Kara 6/7 Eylül 1955 De' Oynanan Oyun Bir Taşla Bir Kaç Kuş Vurma Adınadır, Azınlıklar Sindirilirken İlerici –Devrimci- Sosyalist Aydınlarda Gözaltına Alınıp İşkenceden Geçirilmişlerdir.
Buna Tazıya Tut Tavşana Kaç Denir.
Saflarını Doğru Yerde Oluşturamayan Emekçi Halklar Hep Savrulacak Hep Güdülerek Sömürülecek Demektir. Doğru Teori Doğru Önderlik, Halkların Yolunu Aydınlatan Işıktır.
Dünya Emperyalist-Kapitalist Sistemi Sürekli Bir Bunalımda Olduğundan Faturayı En Ağır Yine Bağımlı Sömürge-Yeni Sömürge Emekçi Halkları Ödemektedir. (Sürekli Plansız Üretim Ve Bunun Sonucu Üretim Fazlasının Eritilmesi, Tüketimde Alım Gücünün Düşürülmesi Emperyalizmin Bunalımının Temelini Oluştururken, Kaçınılmaz Olarak Bölgesel Savaşlara Yönelmesi Bu Üretim Fazlasını Eritmesi Yanında Sömürge Alanlarını Genişletmesi Onun Yapısal Özünün İşleyişidir) Geçmişte Bir Söz Buna Çok Güzel Anlatmaktadır “Amerika Hapşırınca Biz Nezle Oluruz.”
Örneğin; Yarbay Talat Turhan’ın (1970’lerde Ziverbey Köşkünde Faik Türün Paşa Öncülüğünde, İşkenceden Geçirilen Atatürkçü Bir Subayımız) Türkiye’de Kontrgerilla İle İlgili Yazdığı Kitabında Amerika’nın Ülkemizde Ki Binlerce Kilometrelik Nüfuz Alanı Olduğunu Ve 1 Dolara Karşılık 6 Dolar Borç Ödendiğini Belirtmektedir. Bu 5 Dolar Kimden Çıkacak Tabi Ki Biz Emekçi İnsanlardan. İşleyen Çark Bu, Birileri Hep Bey- Efendi- Zengin, Milyonlarca İnsan Aç Kalmama Derdinde Olacaklar.
.
Ulusal Kurtuluşumuz Kesintiye (Anadolu Devrimi) Uğratıldığından, İşçi Sınıfının Bilimine Sarılmak Sömürgecileri Ve İşbirlikçilerini İyi Tanımak Gerekir, Safları Sıklaştırıp En Geniş Halk Katılımı Bu Temele Oturmalıdır. Halkı Bölen Her Türlü Yaklaşımdan Uzak Durmak Toplumsal Kutuplaşmalardan Birbirimizi Kırdırmalarının Tuzaklarına Düşmemek Gerekir.
Burjuva Demokrasisinin Bile Olmadığı Tüm Bağımlı Ülkelerde.(Avrupa Kapitalist Ülkelerindeki O Burjuva Demokrasisine Bile Ulaşabilmek En Azından Gelişim İçin Olumlu Bir Adım Olarak Görülebilinir.) Gerçek Demokrasiyi-En Geniş Katılımlı Özgürlüğü Ancak Ezilenler Ve Öncülleri İşçi Sınıfı Bilimi Işığında Gerçekleştirebilirler.
Kişi Nerde Duruyorsa Oradan Gördükleriyledir. Ön Yargı Ve Şartlı Bilinci Aşabilmek İçin Ne Kadar Objektif Olunursa Tarihsel, Sosyal Gerçekler O Denli Görülebilinir. Taraf Olmakla Objektif Olmayı Karıştırmak Gerçeklerden Sapmayı Getirir.
Özle Biçimin Uyumunda, Tek Boyutlu, Öngörüsüz, Kuralsız Ve İlkesizlik Çürümedir.
Bitmedi...16.07.2008
Saygılarımla
“Ankara Ticaret Odasından Krizler Tarihi Raporu”
(Http://Www.Atonet.Org.Tr/Turkce/Bulten/Bulten.Php3? Sira=316)
Rapora Göre Türkiye 15 Kez Krize Girmeyip Küçülme Yıllarını “Sıfır” Büyüme İle Kapatmış Olsaydı Dahi, Bugün Kişi Başı Milli Gelir 4 Bin 172 Dolar Değil, 12 Bin 650 Dolar Olacaktı.
299.5 Milyar Dolarlık Şu Andaki Milli Gelirini, 1983 Yılında Yakalamış Olacak, 2004 Yılı Sonunda Da 902.4 Milyar Dolarlık Milli Gelire Sahip Olacaktı.
82 Yıllık Cumhuriyet Tarihi Boyunca Yıllık Ortalama Yüzde 4.8 Büyüme Oranını Tutturan Türkiye, 15 Ekonomik Krizle Sarsıldı. Dünyayı Da Sarsan 1929 Ekonomik Krizinden Bu Yana Türkiye Ortalama Her 5 Yılda Bir Ekonomik Krizle Karşı Karşıya Kaldı.
Türkiye, Kriz Yılları Dışarda Bırakıldığında Yıllık Ortalama Yüzde 7.8 Gibi Çok Yüksek Bir Büyüme Oranı Tutturdu.
Türkiye Ekonomisi 1927 Yılında Yüzde 12.8, 1932 Yılında Yüzde 10.6, 1935 Yılında Yüzde 3, 1940 Yılında Yüzde 5, 1941 Yılında Yüzde 10.3, 1943 Yılında Yüzde 9.8, 1944 Yılında Yüzde 5.1, 1945 Yılında Yüzde 15.3, 1949 Yılında Yüzde 10.5, 1954 Yılında Yüzde 3 Oranında Küçüldü. Bu Tarihten 1979 Yılına Kadar 24 Yıl Kesintisiz Büyüyen Türkiye Ekonomisi, 1979 Yılında Yeniden Krize Girdi. Aynı Yıl Yüzde 0.5 Küçülen Ekonomi, 1980 Yılında Da Yüzde 2.8 Geriledi. Bu Tarihten İtibaren Yeniden Büyüme Trendi Yakalayan Türkiye 13 Yıl Ardı Ardına Büyüdü.
Türkiye 1990’lı Yıllarda Birbiri Ardına Gelen Krizlerle Sarsıldı. Türkiye 1994 Yılında Yüzde 6.1, 1999 Yılında Yüzde 6.1, En Son 2001 Yılında Da Yüzde 9.5 Küçüldü.
1929 Krizi-İlk Kriz
Türkiye Cumhuriyeti, Ekonomik Krizle İlk Kez 1929 Yılında Tanıştı. 1929’da Bütün Dünyada Büyük Bir Ekonomik Bunalım Patladı. Buna Türkiye Ekonomisinin Kendi Sıkıntıları Ve İlk Taksitinin Ödenmesi Gereken Osmanlı Borçları Da Eklenince Ciddi Bir “Kambiyo Krizi” Yaşandı. Türk Parasının Değeri Düştü.
1948 Krizi
İkinci Dünya Savaşı’nın Başladığı 1944 Yılında Bütçe Açık Vermeye Başladı. Savaş, Tüm Dünyada Olduğu Gibi Türkiye’de De Ekonominin Dengeleri Sarstı. Türkiye Devalüasyonla Da Bu Dönemde Tanıştı. 1946 Yılında, Bütçe Fazla Vermesine Rağmen İhracatı Artırmak İçin Devalüasyona Gidildi. Ancak Hedefe Ulaşılamadı.
1954 Krizi
Dış Sermayeye Açılma Ve Serbest Piyasa Ekonomisine Geçiş Dönemi 1950-1954 Yıllarında Başladı. 1951 Yılında Bütçe Açık Vermeye Başladı Ve Bu Durum 1963’e Kadar 12 Yıl Boyunca Devam Etti. Kore Savaşı Nedeniyle Dünya Piyasasında Hammadde Fiyatlarını Fırlattı. Kredili İthalat Uygulamasına Geçildi. Bunun Sonucunda Ticari Nitelikli Dış Borçlar Ödenemez Hale Geldi. Dış Borç Yükü Ve Kamu Açıkları Arttı. Plansız Yatırımların Da Etkisiyle Enflasyon Yüzde 20’lere Fırladı Ve Türkiye Ekonomisi Krize Girdi.
1958 Krizi
1950’li Yıllarda Uygulanan Dışarıdan Sermaye İthaline Ayarlanmış Serbestleşme Programı 1958 Krizini Hazırladı. 1958’e Gelindiğinde Türkiye’nin Günü Gelmiş 256 Milyon Dolar Tutarında Dış Borcu Ve De Kucağında Bir “Kambiyo Krizi” Bulunuyordu. Ağustos Ayında Türkiye Imf İle Bir İstikrar Programı Uygulamayı Kabul Etti. Devalüasyona Gidildi. Dış Ticaret Açığı Büyüdü.1958 Yılında 55.3 Milyon Dolar Olan Bütçe Açığı 1959’da 266.7 Milyon Dolara Yükseldi.Türkiye 1959 Yılında Hayat Pahalılığında Brezilya’dan Sonra Dünya İkincisi İdi.
1969 Krizi
1969’da Türkiye Hafif Bir Krizle Sarsıldı. Imf Programı Yürürlüğe Kondu. Türk Parası Devalüe Edildi. 1971’de Darbe Yapıldı.
1974 Birinci Petrol Krizi
1974 Yılında Petrol Fiyatlarının Patlayarak 4 Katına Çıkması Türkiye Ekonomisini Olumsuz Etkiledi. Aynı Yıl Kıbrıs Barış Harekatı İle Birlikte Batılı Ülkelerin Üstü Örtülü Ekonomik Ambargosu Başladı. Petrol Fiyatlarındaki Artış İthal Edilen Sanayi Ürünlerinin Fiyatlarını Da Tırmandırdı. Bütün Dünya Petrol Tasarrufuna Yönelirken Türkiye Petrole Sübvansiyon Vererek Tüketimi Patlattı. Dış Ticaret Açığı Korkunç Şekilde Artış Gösterdi. 769 Milyon Dolardan Önce 2.3 Milyar Dolara Fırladı. Türkiye O Yıl 303 Milyon Dolarla Rekor Bir Bütçe Açığı Verdi. Turizm Ve İşçi Gelirleri Düştü. İstihdam Sorunu Büyüdü. Türkiye Yeni Bir Darboğazın Eşiğine Geldi.
1978 Krizi
Dönemin Hükümetleri Düşük Faizli Kredileri Hiç Ödenmeyecekmiş Gibi Alıp Kullandılar. Önemli Miktarlarını Da Har Vurup Harman Savurdular. Bu Borçlar Bir Yandan Tüketimi Ve İthalatı Pompalarken Bir Yandan Da Sabit Yatırımları Ve Buna Bağlı İthalatı Pompaladı. Yurtdışına İndirimli Kürk Satışlarına Geziler, Otomobil Fabrikaları Önünde Uzayan Kuyruklar, Onlarca Değişik Marka Traktör İthalatı, Gelişigüzel Devlet Sübvansiyonları Bu Borçlarla Karşılandı. 1970 Yılında 1.8 Milyar Dolar Olan Borcumuz, 1977 Yılında 10 Milyar Dolara Çıktı. 1978 Yılında Kısa Vadeli Borçların Toplam Borç İçindeki Payı Yüzde 52’ye Ulaştı. 1978’de Kriz Patladı.
1979-1980 İkinci Petrol Krizi
Opec Üyeleri Petrol Fiyatını 1979 Ve 1980’de İkinci Kez Yüzde 150 Oranında Artırdı. Bu Şok Türkiye’yi Yoğun Ekonomik Kriz Yaşarken Yakaladı. İşsizlik Oranı Yüzde 20’lere Yaklaştı. Enflasyon Yüzde 63.9’a Yükseldi. 1979-1980 Petrol Krizi, Halkı 1974 Petrol Krizinden Daha Fazla Etkiledi. Pek Çok Temel Tüketim Maddesi Karaborsaya Düştü. Benzin, Tüp, Ampul Bulunamıyordu. Hükümet Enflasyonu Kontrol Altına Almak, Dış Kaynak Açığını Kapatmak Ve Ekonomiyi Yeniden İşler Hale Getirmek İçin Ünlü “24 Ocak Kararları”Nı Yürürlüğe Koydu. 24 Ocak Kararlarıyla Birlikte Tl % 48,6 Oranında Devalüe Edildi.
1986 Krizi
Darbenin Ardından 24 Ocak Kararları Yürürlüğe Kondu. Alınan Tedbirler Sonucunda 1978’de 2.3 Milyar Dolar Olan İhracat 1983’te 5.7 Milyar Dolara Çıktı. Anılan Yıl Dış Ticaret Açığı 3.6 Milyar Dolar, Bütçe Açığı İse 2.5 Milyar Dolar Olarak Gerçekleşti. Bütçe Açığının Ulaştığı Rakam, Bir Önceki Yıla Göre Yüzde 150 Artışı İşaret Ediyordu. 1986 Yılında Kamu Harcamalarının Artması Nedeniyle Ekonomik Dengesizlik Yaşandı Ve Devalüasyon Yapıldı.
1988-1989 Krizi
Kamu Açıklarındaki Artış Ve Mali Piyasalardaki Dalgalanma Sonucunda Faizler Yükseldi. Döviz Rezervi Azaldı. 1989 Yılına Gelindiğinde Türkiye Dışa Açık Serbest Piyasa Ekonomilerinden Biri Oldu. İstikrar Politikaları Uygulanırken Ortalama 17.4 Milyar Dolar Olan Dış Borç Stoku, 1989 Yılında 41.7, 1990 Yılında İse 49 Milyar Dolara Çıktı. Kısa Vadeli Borçlar, Toplam Borçların Yüzde 19’unu Buldu. Ticari Bankaların Döviz Açığı Büyüdü. Stagflasyon Sürecine Girildi. Dış Ticaret Açığı 1990 Yılında 9.3 Milyar Dolara Ulaştı. Türkiye Yeniden Krize Girdi. Türkiye’de 1991, 1994 Ve 1999 Yıllarında Üst Üste Krizler Yaşadı. 1994 Ve 2001 Krizleri Jkarakteristik Olarak Diğerlerinden Farklıydı. Krizler Bankacılık Sektörünü Vurdu Ve Çok Sayıda Bankanın Faaliyetleri Durduruldu.
1991 Finansal Krizi
1991 Krizini Körfez Krizi Tetikledi. 1990 Yılında Toplam Sermaye Girişi 4 Milyar Dolar Oldu. Bunun 3 Milyar Doları Kısa Vadeli İdi. Dış Borç Stoku 8 Milyara Dolara Yakın Artış Gösterirken Kısa Vadeli Borçlardaki Artış 4 Milyar Dolara Yaklaştı. Cari İşlemler Bilançosu, Tarihi Bir Sıçramayla Açığını 2.6 Milyar Dolara Çıkarmıştı. Büyük Çaptaki Sermaye Girişi Tl’yi Aşırı Değerlendirirken İhracatı Caydırdı, İthalatı Pompaladı. 1991’de Körfez Krizi Çıktı Ve Türkiye’yi Riskli Bir Ülke Konumuna Getirdi. Sermaye Kaçışa Geçti. 2.6 Milyar Doları Aşan Sermaye Kaçışı Ekonomiyi Durgunluğa Soktu. Tüfe Yüzde 52.4 Artarken Tefe Artışı Yüzde 64’e Ulaştı. Büyüme Hızı Yüzde 0.3’e Düştü. Kriz Etkisini Bir Yıl Gösterdi.
1994 Finansal Krizi
Kısa Süreli Ama Çok Şiddetli Oldu. Kriz 1993 Sonlarında Başlayıp 1994’te Patladı. İçeride Zaten Üstüste İki Yıldır Sürmekte Olan Temel Dengesizliklerin Üzerine Avrupa Para Piyasasındaki Kargaşanın Eklenmesi Krizi Tetikledi. Cari Açık Da 1 Milyar Dolardan 6.4 Milyar Dolara Fırladı. Dış Borç Stoku 12 Milyar Dolar Artış Gösterdi. Kısa Vadeli Borçlar 18.5 Milyar Dolara Fırlayarak Tarihi Bir Rekor Kırdı. 1994 Tam Bir Felaket Yılı Oldu. Toplam Net Sermaye Çıkışı 4.2 Milyar Dolara Vardı. Faiz Hadleri Hazine Bonolarında Yüzde 400’ü Aşarken Tefe Yüzde 121, Tüfe Yüzde 106’e Yani Üç Haneli Rakamlara Sıçradı. Gsmh’da Yüzde 6’ya Varan Daralma Olurken İşsizlik Yüzde 20’ye Vurdu. Krizde Yarım Milyon Kişi İşinden Atıldı..
1998-99 Krizi
1998’de Asya-Rusya Krizi, Türkiye’yi, Enflasyonu Düşürmek Amacıyla Harcamaları Kıstığı Ve İstikrar Programı Uyguladığı Sırada Yakaladı. Krizi Tetikleyen Unsur, 6 Milyar Doları Aşan Sıcak Para Çıkışı Oldu. Mali Kuruluşlar Dışında Bütün Kesimler Yüzde 5-6 Daralmaya Girdi. Gsmh’da Yüzde 6.4 Düşüş Oldu. Tefe Yüzde 63’e Fırladı. Reel Faizler Yüzde 37’ye Ulaşarak Rekor Kırdı. Dış Borç Stoku 103 Milyar Dolara, İç Borç Stokunun Gsmh’ya Oranı Yüzde 32’ye Çıktı. Faizi Yüksek, Vadesi Kısa Borç Birikimi 1999 Sonunda Hazine’yi İç Borçları Artık Döndüremediği Noktaya Sürükledi. Aralık 1999’da Hükümet Imf İle Stand-By Anlaşması İmzaladı.
2001 Krizi (Büyük Çöküş)
Stand-By Anlaşmasının Ardından 2000 Yılında Devreye Giren İstikrar Programı Büyük Çöküşün Baş Sorumlusuydu. Türkiye Döviz Kurunun Çapaya Bağlanmasıyla Çıkmaz Sokağa Girdi. Cari İşlemler Açığı Giderek Büyüdü Ve Yıl Sonunda 9.8 Milyar Dolara Çıkarak Tarihi Bir Rekor Kırdı. Dolar Çapası Nedeniyle Toplam Kısa Vadeli Borçlar 28.9 Milyar Dolara, Toplam Dış Borç Stoku 114.3 Milyar Dolara Çıktı. Yabancı Bankalar Vadesi Gelmemiş Kredilerini Geri Çekmeye Başlayınca Gecelik Faizler Göklere Tırmandı Ve Türkiye Tarihine “Kara Çarşamba” Olarak Geçen 22 Kasım 2000’de Para Krizi Patladı. 13 Banka Ve Çok Sayıda Aracı Kurum Battı. Kasım Kriziyle Artan Faizler Ve Ödeme Güçlüğe Düşen Bankaların Vadesi Dolmayan Kredileri Geri Çağırması, İç Pazarın Daha Da Daralması Bunda Büyük Rol Oynadı. 19 Şubat’ta Çankaya Köşkü’nde Yaşanan Anayasa Kitapçığı Tartışması Krizi Patlattı. 3.5 Milyar Dolarlık Net Sermaye Çıkışıyla Döviz Fiyatları Ve Faizler Tırmanışa Geçti. Kriz Öncesi 670 Bin Tl Olan Dolar Nisan’da 1 Milyon 161 Bine Tırmandı. '
Vedat Koparan
Kayıt Tarihi : 16.7.2008 13:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Suskunsam Sanma ki O İçimin Şairi-Şiiri Öldü Senler Büyütüyor Şimdi Suskun Mavide Ölümsüzlüğü
Yaşam Harmanında
Veren El Olamıyorsun
Bari Çalan El Olma
Diline saglık
TÜM YORUMLAR (1)