Gündelik bir şiirin ilk mısrası gibi,
Kararsız, biraz da tutarsız bir hayat.
Kırgınlıklar içinde kalmış, küsmüş bir tabiat.
Bir romanın sıralanıp giden cümleleri gibi,
Önümüzde uzayan yeşilimsi barikat.
Barikatlar sonunda incelmiş bir dal kurusu,
Kuru dal etrafına cümbüş kuran kırlangıç ordusu.
Güneş ışıklarını eğmiş, renkleri değiştirmekte,
Üzerimizde ailesinden ayrılan kızıl bir oğul gitmekte.
Seyret ki göz ufkunda kaybolunca kızıl ordu,
Bir yerleşim yeri olsun yılların ağaç kovuğu.
Gündelik bir şiirin tam ortasında durdu faytonumuz,
Kimimiz doğada sarhoş, kimimiz duygulara boğulmuşuz.
Hayatın gerçekliği duyuluyor cızırtılı plaktan,
Yanlışlara akıyoruz, şelaleler gibi coşaraktan.
Sessizliği bozuyor uzaktan inleyen bir börü,
Bir fırtına gibi savruluyor çobanın yanından sürü.
Ey tabiat! sen bulursun bir şekilde döngünü,
Lakin görmez insanoğlu denen renk körü.
Gündelik bir şiirin son mısrası gibi,
Hayaller tükeniyor, öze dönüyoruz geri.
Gökyüzü bir perde gibi aralanmakta,
Mutluluk gözyaşları grimsi bulutlarda.
Gökyüzü sinirinden bağırıp, çağırırken,
Yeryüzü halayı kurmuş erkenden.
Her canlı bu anın tadını çıkarır gibi şen şatrak,
Toprak yaraların kapatmış, kokuyor berrak berrak...
28/08/2017
Kayıt Tarihi : 16.12.2017 23:56:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!