Günceden / Öykümsü Nesir Şiiri - Taş İskele

Taş İskele
428

ŞİİR


16

TAKİPÇİ

Günceden / Öykümsü Nesir

Dalmak
çalmak
ve dahi hırsızın elini kesmek.

Dalmak bizim için çalmaktı.
Sahi, neden çalar ki insan?
Üç nedeninden çoğuna rastlamadım.
Birincisi açlığının, iştahının çaresizliğini her türlü değerin önüne getirmesinden.
Bir çocuğun şeker çalması gibi.
İkincisi yine açlık ama konu beslenme değil.
Gözün aç olması.
Hatta açlık değil doyumsuzluk.
Üçüncüsü psikolojik hastalık, dürtü kontrol bozukluğu.
Kleptomani dedikleri.
Bizimki bambaşka bir türdü.
Macera. Çocukluk.
Nihayetinde bir oyundu.

Dalmak bizim için çalmaktı dedim ya. Dalardık, aç kaldığımızdan değil, açgözlü olduğumuzdan da değil. Belki de kleptomani belirtisiydi.

Eniştesi manav olan Orhan’ın,
-Olm canınız elma istediyse, eniştemin oradan alayım demesine,
-Yok olm, Sarı’nın elmasına dalak deyişimizde,

Ya da Koca Yusuf’un;
-Olm gelin bizim kümese girek, teklifi karşısında yaktığımız çalı çırpıda iki döndürdüğümüz tavuğu çiğ çiğ yiyişimizde,

Yahut
Alaattin’in
-Gelin la Ali Sultan Emmimin elmasına dalak demesinde ve daha nicesi, dürtü bozukluğu gibi gözükse de daha baskın olanı maceraperestlikti. Çocukça.

Dalma / çalma dürtümüz kesinlikle ne açlığımızı gideremeyecek oluşumuzdan, ne de açgözlü olduğumuzdandı. Çünkü hepimiz de sultan sofrası ile büyümüş çocuklardık. Evimizin mutfağına dalıp bir elimizde domates, bir elimizde lavaş, üzerine tatlı niyetine cebimizde birkaç kıtlama şekeri sokağa çıktık mı, açlığımız da giderdi.

Çocukluk işte. Büyüdük. Hiçbirimiz aç ve açıkta kalmadık ama kendim dâhil hiçbirimizin gözüne kefil değilim. Açgözlülük bambaşka şey. Aramızda dürtü bozukluğu ilerleyen psikolojik hastalığa yakalanıp, kleptomani olanımız var mı, teşhis konulanı duymadım.

Ardımızdan küfürler savrulsa da hiç yakalanıp, elimizden olmadık. Konu yediğimiz azar, küfür ile kapanıp gitti. Elimiz kesilmediği için büyüdükçe, işi büyütme olasılığımız hep vardı. Her birimiz profesyonel birer yağmacı, kundaklayan, nitelikli dolandırıcı olarak sebepsiz zenginleşen belki de saygın (!) iş insanlarıydık belki de. Gerçi bizim zenginliğimiz bize yeter de artar. Fakir edebiyatından hazzetmiyorum. Her anlamda zenginlik tabii ki en güzeli.

Çalmanın sadece maddi olanları kapsamadığını biliyoruz. Soyut ya da somut her şey çalınabilir. Şarkılar der ya, kalbimi çaldın, gibi. Düşünce hırsızlığı, umut hırsızlığı, …
Dalmak tamam, çalmak tamam, gelelim hırsızın elinin kesilmesine.
Bu çağda el kesmek mi? diyeniniz mutlaka olacaktır ama ben bu çağda eli kesilene tanığım.

Anlatayım,
Geçmiş günlerde WhatsApp gruplarından birine okuyucu olarak dalmıştım. Çocukluktan kalma dalmak çalmak ya, şu an göğüs doktoru olan, sevdiğim, hırsızlıktan eli kesilmiş liseden arkadaşımın, elinin kesilmesiyle ilgili anlattığı anısını çaldım ve size getirdim. Ondan izin almadım. Sizinle paylaştığımdan da haberi yok. Minareyi çaldım ya, isim zikretmediğim için kılıfı hazır.

Neyse.
Şehrin elması, kuşburnusu, cevizi ünlü. Okula başladığımız ilk yıl, şehri tanımaya çalışıyoruz. Şehrin kenar mahallelerinde dalınası bahçeler içinde, müstakil evler var. Arkadaşın da canı mı çekti ne, bir evin elmalarını yolmaya başlıyor. Ama yakalanıyor. Yakalayan karşı komşu yaşlı bir teyze. Arkadaş kaçamıyor, fırsat dahi bulamıyor. İş işten geçiyor. El âlemin bahçesinden sana ne teyze?

Teyze yanına geliyor,
- Oğlum o evin, komşumun elma ağacı az. Gel bizim bahçeden vereyim diyor.

Hırsızın elini öyle bir kesiyor ki teyze, yıllar sonra arkadaş yüreğine giyotin indiren celladını hayır ve duayla yâd ediyor.

Usul ve esas. Usule uygun olmayanın esasına bakılmaz. Arkadaş, teyzenin usulünü öyle sindirmiş ki yüreğine, esasına ömrünce sadık kalmış.

Hırsızın elini gerçekten kesmeli. Usulünce. Esası hırsıza kalmış.

Tabii ki hırsıza kilit tutmaz da sen yine de kapını kilitle, komşunu hırsız tutma.
Varsa eşeğin, onu sağlam kazığa bağla.
Hâsılı ne yap, et hırsızın elini kesmek için usulünü belirle. Esasını bırak gitsin hırsıza. Yeter ki sen ona fırsat verme.

Gerçi kişinin sanatı olmuş ise hırsızlık, mutlaka sahneye koyacaktır icraatını.
*

Ne yazıp duruyorum ki.
Daldım gittim işte.
Dalmak bizde çalmaktı ya, kim bilir ne hinlik peşindeyim.
Yine çocukça,
Hep çocukça...

-En masum teşbih ile-

Kalbimi çalanı düşündükçe,
Benim hinliğim de ne ki?

Taş İskele
Kayıt Tarihi : 27.1.2023 12:57:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Demet Karamuk
    Demet Karamuk

    El âlemin bahçesinden sana ne teyze? :) :) :)

    Biliyorum Mahlas,
    Başlar bitirir, akar gidersin.
    Dal gitsin. :)
    Tebrikler.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Taş İskele