Sığın bana. Çünkü kirpiğin yer çekimine yenik düşmüş uzandığımız iki kişilik kanepenin üzerine. Su bardağında nefesini unutmuşsun mesela. Duvarlarda sesini. Aynada yüzünü. Kazağımda ağırlığınca saçlarından kırık teller var biraz da. Kırık ama kırgın değil. Kırık ama yorgun değil bizim gibi. Hatırlandıkça gülümsetecek anıları çantana koymamışsın. Oysa unuttuğun bir şey varsa al demiştim. Sanırım bunu bile bile yaptın. Biraz ruj izi, biraz çocukluğumuz, biraz da sararmış kağıtlardaki şiirler. Elinin hafifliği bulaşmış bir de avuç içime, devrilen cümlelerin arasındaki yüklemler gibi. Yüklemler gibi anlamı derin. Elim şu an çok hafif hava gibi ve ben bu sefer yüklemi sonda kullanıyorum. Teşbihte hata görürsen eğer sarılma bir daha.
Yanağımda tarif edemediğim şeyler var. Vapura yetişmeye çalışan insanlar gibi telaşlı şeyler, rotası belli olmayan mavi bir volkswagen karavan gibi, iki kişinin üç kişilik heyecanı gibi şeyler. Dedim ya, tarif edemiyorum. Öptüğün için olmalı. Öptüğün için olsun. Öptüğün için ol. Yüklemi doğru yerde kullanacak mıyım bilmiyorum ama sen edebiyat kadar güzelsin. Teşbihte hata görürsen eğer, bu sefer sarılmamazlık yapma. Çünkü sarıldıktan sonra düzeltemeyeceğimiz hiçbir şey yok.
-Günaydın demiş miydim?
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta