Gece kalkıp da yürüse üstüme
Ben haykırırım iki yüzlülüğünü şafağın
"Sabah ola hayr'ola" der
Ve ölürüm.
Kan gizli çiçeklerin gülümseyişinde
Buruk ve sevdalardan arta kalan.
Sen ey yüzyılların öfkesi umudum
Yıldızlar, söyleyin ışığınız hangi cehennemden
Kayın ki dilek tutayım.
Tutayım ve dokunayım
Çocukların ellerine, yarınlarına.
Korkularımın üstüne fırlatıp attığım yanlarım kırgın
Solgun güllerin mazisindeki kırmızı
Beynimin alevlenen kısmı, gözlerim
Gözlerim,
Hep yolunu gözlerim
Gelecekse gelsin artık
Dünde kaldı gözlerim.
Kaldı.
Öylece kalakaldı
Kalakaldık.
Anlam veremezdim bir türlü
Kırkikindi yağmurlarına
Anlam veremediğim bir tek oymuşcasına.
Ansiklopedilerle boğuştuğum günler
Anamın ak saçlarından yol alıp
Babamın alnındaki çizgilere ulaştım.
Kaderime vardım, kendime erdim.
Erdim muradıma ve zambakların yeşiline
Büyük sözleri aklımda tuttum
Küçük sözlere bir kedi ölüsüne bakar gibi bakıp
Kendi ölüsüne ağlar gibi ağladım.
Ağlar gibi yaparak kandırdığım kızlar
Hatıraların en tenha yerinden kıs kıs gülüyorlar
Bense şu yaşımda hala 'gibi' yapıyorum.
Çam ağaçları yalnızken üşür
Üşüdüğüm zamanlar çam ağaçlarını düşünürüm
İğne yapraklarının iğneleyici yanlarını.
Kuşları ürküten ve acıtan keskin yanlarını.
Ve ağaçlara ve kuşlara dair yalanları
Kara yılanları düşünürüm
Çay taşlarının dibine çöreklenmiş
Ağustos'a türkü yakan
Eylül'den medet uman.
İçim geçer,bir içim su, bir yudum aşk
Aşk yok artık
Köprüler yıkıldı
Karşı kıyıda kaldı aşk
Çocukların oyuncaklarıyla birlikte
Çocuklar ayıcıklarını, ponponlarını
Ben ecelimi, aşkımı bekliyorum
Irmağın beri yakasında.
Mütemadiyen sallıyorum elimdeki oltayı
Aşkımı yediyse eğer balıklar
Zehirlendikleri aşikar.
Bir de tüfek çatıp keyif yerine
Kan ederim, toz duman ederim bütün bir dünyayı
Kan kurtaracakmış gibi dünyayı
Kan kusar ve ölürüm
Günahlarımın şefkatli kollarında.
.......................
Aşk yok artık
Yalnızlığa tabiyim
Ölüyüm ve ölümüm yalnızca
Balıkların hüznünü kamçılar
Sihirli satırlarının altını çizdiğim romanlar
Afişlerine harf eklediğim sinemalar
Hatırlamazlar beni bir tek gün bile.
Düğmelerini çözün yalnızlığın
Gördüklerinizin ilk çağrıştırdığı neyse,
İşte odur ölüm.
Yalnızlığın gözlerindedir ölümün rengi
Ağulu yeşilin gizlendiği.
Veda mektuplarına atılan imzalara bakın
Ya da her bayram sabahı çocukların saçlarına
Hayatın alevden kılıçlarını görürsünüz
Ölümle savaşan akkor yüreklerin kokusunu duyarsınız.
Çam ağaçlarının yalnız başına kalmaları mı korkunç,
Bir dağın rüzgara direnen eteğinde,
Yoksa bir çocuğun
Ölen annesini hiç sevmemiş olan
Babasına duyduğu sevgi mi?
.......................
Nasılsa günahlarımın şefkatli kollarında öleceğim
Kim aldırır bir günahkarın ölümüne?
Kim inanır günahkarların yalnız öldükleri masalına?
Nadasa bıraktığım günah tarlası ruhum
Aldırmadan çam ağaçlarının yalnızlığına
Ve tövbelerine, yeminlerine
Şeb'i aruz özlemiyle yanar durur.
..........................
Çileyi tenime sardım
Dört haline şükrettim mananın.
El salladım üç hilaline Devlet-i Ali Osman'ın
Liberte, egalite, frerte
Oley!
Ve gıpta ettim ihtilaline Fransızın.
Ve böylece öldüm
Özenerek
Gizlenerek
Yokluk üzere
Hiç yoktan.
Yoktan var edene
Günahlarımın şefkatli kollarında öldürene
Medyun-u şükran bir hal üzere
Öldüm.
....................
Aşk yok
Gelecek diyorlar
Yağmurlar mı getirecek aşkı ve bereketi?
Miting meydanlarında işaret parmağını gözümüze sokanlar mı?
Geçin bunları
Ölümü kim durduracak
Hey siz ruhuma fatihalar okuyan medreseliler
Ölüme ne zaman meydan okuyacaksınız?
Çocukken satın aldığım düş balonlarını istiyorum
Düşlerimin en şeker renklerini
Kara kedilerin uğursuzluğu henüz bilmemiş olduğum
Çocuk zamanlarımı istiyorum.
Hayır hayır!
İntihar etmeyeceğim
O son mektubu asla yazmayacağım.
Günahertesi duyduğum keder tadındaki acıdır beni kurtaracak olan
Her birine binlerce tövbe ettiğim günah yılkısıdır
Yol göstericim
Işığım
Herşeyim.
Kayıt Tarihi : 1.4.2013 09:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!