“ Anne, günahlarım ne zaman başlayacak? ...”
“Büyüdüğün zaman yavrum”
“ Peki. Ne zaman büyüyeceğim? ”
“ Koltuğunun altında tüyler çıkmaya başladığı zaman…”
“ ……… ”
Gülmeyin… Aynen böyleydi muhabbet… Bir koltuğa beş karpuz sığdırmaya çalıştığım yıllardı. Evimiz Körfezin bu tarafında, okulum karşı yakasında. Tam üç araç değiştirerek okula ulaşabiliyordum. Neyse ki ders planlarımı akşamdan yapardım hep. Kurulmuş robot gibi her sabah erkenden kalk. Kahvaltı hazırla, sofrayı topla, eşini uğurla. Yatakları düzenle. Saatin de hiç işi yok, koşar durmadan eğer acelen varsa. Beklersen de inadına yerinde sayar. Bak dokuz olmuş çabucak. Bulaşık makinem de yok o yıllar. Daha kahvaltı bulaşıkları yıkanacak. Balkonlar temizlenecek, akşamın yemeği ocağa koyulacak… Yemek pişerken ortalığı toplayıp evden çıkmalıyım hemen. Bakın hele siz çocuğun sorduğu soruya bunca telaşımın içinde sabah sabah…
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
annelerimiz cefakar annelerimiz her gün aynı telaş ve yorgunluğu yaşıyorlar,ev kadınlığı dünyanın en zor mesleği ablam, ancak malesef bir meslek olarak görülmüyor ülkemize
Ben de merak ettim şimdi..
Ne cevap verir acaba?
Zira bundan en az 35 yıl öncesi söz konusu, yanılmıyorsam.. O zamanlarda 'sanal yaşamak' yoktu!
İletişim bu kadar hızlı değildi, bilgiye erişim çaba ve bire bir ilişki gerektiriyordu..
Üstelik siyasiler, devlet yönetenler günümüzdeki kadar kolay, hiç çekince duymadan yalan söyleyemiyorlardı daha!
Toplumu kandırmak bu kadar kolay değildi, biz de çocuklarımızı kandırma yolunu değil, ikna etme yolunu seçiyorduk, belki biraz sertçeydi ama dürüstçeydi..
Ne büyük değişim yaşadık o günlerden bu günlere kadar. Özellikle son on yılda, 'yeni çağın üstünden atlayıp' geriye doğru, hızla orta çağın kucağına düştük!
Şimdi 'baksan suç', elini sıksan günah, sorsan ayıp!
En büyük günahlar alenen işlenirken!
Oldukça hoş bir diyalog öğretmenim.. Başarılı denemenizi içtenlikle kutlarım..
bu kısa yazı içinde verilmek istenen mesaj çok güzel verilmiş... gerçekten günahı anlatmak ölüm gibi zor çocuğa...oysa ki her şeyi aileden ve içtenlikle öğrenmeli... tebrik ediyorum... nicelerine ant ++
Hemen - hemen her okuyucusunun içinde kendini de bulabileceği, ya da kendinden eklemek istediği bir şeylerin de olabileceği güzel bir deneme olmuş Dost.
Kutluyorum.
Bir eğitimcinin de insan olduğunu, olmadık zamanda düşünmeden konuşabileceğini, bizlerin varoluş gerçeğinin çok açık ve net olarak ikileme dayandığını bilmek, anlamak zorundayız. İnsanlar nasıl düşünürler bilmem, ama ben tekilliğin sadece yaratıcıya ait olduğunu, hiç yanılmayanın sadece o olduğunu düşünürüm. Anne oğul arasındaki diyalog, günün yaşam telaşı içinde yanlış anlaşılmaya, ne bileyim o arada düşünülmeden söylenmiş bir sözün yanlış anlamına dayanabilir ki, bunu doğal gerçekçilik olarak kabul edip, zaman içinde yanılgılarımızı düzeltme şansımız olduğunu düşünürüm. Günahın ve sevabın ne olduğunu günümüze kadar ne bir din düşünürü ve ne de bir başka bilim adamı tam olarak açıklayamamıştır. Kimi işin ahlaksal boyutunu düşünerek konuşur, kimi insanı doğruya yönlendirmeyi amaç edinir, kimi de bu iki kavramın yararlı, zararlı boyutunu düşünerek yanıtlamaya çalışmıştır. Dünyada hiç bir yanlışı olmayan insan olmadığına göre, günah ve sevabın anlamı yer, zaman ve koşullara bağlı kalacaktır. Kutluyorum. Sevgiler, başarılar. ++
yazan yüreğin susmasın
güzel çalışma kutladım hoşça sağlıcakla kalın
Çok şey anlatıyor bu yazı ve bir o kadar da mesaj dolu...
Ne olursa olsun çocukların sorduğu soruları geçiştirmemeliyiz, zamanımız yoksa randevu verip olabildiğince doğruları anlatmaya çalışmalıyız, yoksa yalan yanlış öğreniyorlar ve önemsiz olayları bile büyütüyorlar..
Kadınların işi çok zor hem annesin, hem ev kadını, hem işçi hayatın içinde yuvarlanıp gidiyor kadın, erkekler ellerine daha çok yardım etmeli...
Kaleminiz hep yazsın Naime Öğretmenim, çok güzel hayatın içinden bir yazı okudum, annemin bana anlattıklarını hatırlattınız çocukluğuma götürdünüz beni...
Bu şiir ile ilgili 88 tane yorum bulunmakta