Affedilmez zevklerin gizemli dünyalarında
Bir gönül, bir ömür teranesiyle rüyalarında
Ruhun kıpırtısı o kaçamak bakışlarında
Yaşanıyor gizli duygular hem de günahların gölgesinde.
Sakınsak da en küçüğünden masumundan,
İçimize sızacak bir geçit bulurlar,
Bir rüzgarla savrulup dağılırlar tüm bedenlere.
Arzulamak, duyguları kamçılamak,
Öfkenin hudut kapılarını zorlamak,
Sadakatin ayaklar altına alınışı,
İsyanların çılgın yangını.
Şefkate muhtaç rollerinde bakışlar,
Başkaldırının başrolünü paylaşmaktalar,
Sahipsizliğin görüntüsünü aktaran aynalar.
Masum çabalar elleri tuttuğunda,
Yanan ateşler günah dehlizlerinde,
Günahın çemberini daraltır, eteklerini çekiştirir.
Dokunamamanın korkunç hazzı,
Dokunmayla anlık zevke dönüverir gizli sığınaklarda.
Utangaçlığın telaşı gizemleri ele verir.
Aç kurtların yırtıcı sessizliği gömülür gizli bahçelere.
Yaşayacaktır günahını ilk tecrübesiyle.
Canlandırmaya çalışır duygularını, sırları aralar
İtiraf edemeyeceği pişmanlıktan dönüş yoktur.
İnsafsız çırpınışlarla atan yüreğe söz verilmiştir.
Açlık kaygıya egemendir.
Fısıltılar ihanete giden yolu paylaşır.
Kabaran hayalleri besleyen ihtimaller sıradadır,
Biri gelir biri gider bu hengamede.
Hayatından çıkardığı kadın acılı özlemlerle de kıvransa,
Yerini alacaktır isyan ruhun derinliklerinde,
Ayaklara dolanan günahta olsa işlenecektir.
Azgın akan nehirler daha bir şiddetli taşıyacaktır özlemleri.
Ayartmanın gizemlerini gizlice çektiler ağlarına.
Koynuna atabilse, ulaşılmaz masallara çevirebilse günü,
Belki de bitiverecektir korkunç açlıklar.
Başı bozuk çıkışların sürünüşleri başlamıştır.
Kar hızlanmaya, soluklardaki buğu dağılmaya çalışırken,
Elin sahibi gülümsemeyle uzatıverdi elini, tutu verdi ansızın,
Dudaklarındaydı tüm vücudun yükü.
Yerde yatan ne saygı, ne sevgi, ne de yaşamaktı.
Gözüne kestirilmiş arzuların giyotiniydi.
Cilve ve şehvet uyandıran sözler katarıydı bu gelen.
İlk kez dikkatli bakabildiler birbirlerine,
Oyunun bedeliydi karanlık.
Pencerenin buğusu ve soluklar telaşlı,
Kar tipiliyordu, havalar ne de güzeldi dolu kollarda.
Nefesler hızlanıyor birbirlerine karışıyordu.
Düğmelerini ağır ağır açarken mahrem dünyanın,
Mağrur gülüşmeler ve zevk çığlıkları,
Mahzun erkeğin vahşi cazibesinde yolcuydu,
Heyecan çığlıklarına.
Kapılıp gidivermişlerdi azgın akıntılara.
Kıvılcımlar kor aleve dönüşürken,
Lavların aktığı yangınlarla süslü yollar,
Yangınlara gidiyordu, kütükler tutuşmuştu.
İhtiraslı arzuların depremiydi yaşanan.
Beyazlarla kaplıydı el değmemiş tenler,
Ne de pembeydi, ne de kızıldı,
Ve de yüreklerde yanan ateşlere benziyordu.
Sarılıp sıcaklığına döndüler,
Dünyanın dönüşüne yetişemeseler de.
Arzuların çığı iniyordu,
İpeklerin dalgalanışı, bir göz yanılgısı,
Yumuşaklığın hissedilişi, dokunuşlar, okşayışlar,
Günahlar manzumesi dökülen çağlayanlar.
Gönüller başka ruhlar başka,
Günaha süzülen ürkek gözler,
Belki bir daha, buluşmayacaklardı.
Yalnızlığa itilmişliğin güvenine sarılanlar,
Kaygılanmıyorlar, dalıp gidiyorlar içerilere,
Nezaket sınır tanımıyor.
Israrcı güçler tenlerin kralı artık.
Sorar gibi baktılar birbirlerine,
Saklamaya çalıştılar duygularını,
Bir baş kaldırışı saklamışlardı tenlerinde.
Görülmemenin hürlüğü kaplamıştı tüm kızıl ufukları.
Sefalet mahkumu ise evdeydi, yalnızdı, onsuzdu,
Ve ömrünü çürütüyordu, son bekleyişlerle.
Daha sonra da görüşmeye karar verdiler
Kışkırtıcı duyguların fırtınası dinmişti,
Şehir kar’ a teslim olmuştu.
Yağmurun son damlaları gözlerdeydi artık.
Korkmamalıydılar, günahlarının duldasına siniverdiler.
Yenilgi değil zaferdi, beğenilerin alışverişiydi bu.
Dolu geçmişlerini dolu vurmuştu.
Arzulayıştaki hayranlık ve tutku uzaklaşmaktaydı.
Cesaretin gözü karalığı,
Zevklerle oynaşmanın hayranlığı ile birbirlerine tutundular.
Borçluydular birbirlerine, belki de birilerine.
Bir mermi gibi saplanıyordu gözlerindeki kararlılık.
O korlu gece de gerçekleşen mucize,
Baş döndürücü şehvetlere adını yazıyordu,
Tecrübe olmuştu,
Günahın kaçamağıydı bu yaşanan.
Aldanan birileri vardı, aldatılan da elbet olacaktı,
İtaatsizliğin kanı döküldüğünde ateşli vücutlara,
Umutların zorbalığı, esaretin raylarında gelip gidiyordu.
Güllerin tomurcukları açmaktaydı.
Sarı çiçeklerin tozları bir bir gidiyordu,
Arıların ayakları sevdalar yolcuydu.
Doyurucu huzurun son demlerini yudumladılar.
Yumuşak bulutlu bir geceden iskeleye çıktılar.
Sevinçten ziyade durağan bir keder karşılarındaydı.
Bakışların gölgesinde durdular,
Acı çekmenin acısına üzüldüler,
Denizin hışırtısını dinlediler,
Gözüken uğultulu kalabalığa dalıverdiler,
Yaşadıkları günahı hiç çekinmeden terk ettiler...
Kayıt Tarihi : 27.9.2005 19:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)