Yaklaşık elli yıllık bir evin
ahşap döşemesine bakarken buldum kendimi
Bir rüya kadar baygın ve anlamsız
Sonra dışarıya çıkıp cadde boyunca yürüdüm
Ve gülen yüzlere dikkat ettim
Sonra ilk otobüse binip
denizi ve martıları düşündüm
Belki dalgalarla konuşur mutlu olurdum
Bilirsiniz,
Pişmanlığın en kötü yanı
kalbini asla susturamamaktır
Sonra sahilde oturup
küçük sarı kum taneciklerini izledim
Ve kendimi kandırmaya devam ettim
Her şey sahteydi
Ve bilincin gereğinden fazlası gerçekten hastalıktı
Keşke ölü bir ahtapotun kolları olsaydım
Keşke güneşin ve denizin açıklarında uçan bir martı
Ya da Bukowski'nin daktilosu
Veya Shakespeare'in kalemi
Ve keşke kendimi bir yerlere
Ya da
Bir şeylere ait hissedebilseydim...
Kayıt Tarihi : 3.3.2018 22:53:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Cevdet Solak](https://www.antoloji.com/i/siir/2018/03/03/gunah-uzerine.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!