Odamın penceresinden gökyüzüne baktım. Gün ışığı gözümü kamaştırdı. Daha fazla bakamadım, gözlerimi kaçırdım. İçimde tarifi imkansız bir boşluk hissi vardı. Bu da beni yaşamdan koparıyordu.
Koşarcasına pencereden uzaklaştım ve odanın en karanlık köşesinde duran yatağıma uzandım. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum, ama başaramadım, gözyaşlarıma engel olamadım. Neden diyordum, neden? neden?
Bütün bu nedensizliklerin içinde bir sebep, ufacık da olsa bir sebep bulmalıyım ki, yaşantım devam edebilsin.
Bir anda, birisinin bana seslendiğini fark ettim. Burnumu çeke çeke yerimden doğruldum. Etrafıma bakındım ama hiç kimseyi göremedim. Aynı ses, bu kez yaklaş diyordu. Yataktan kalktım ve sese doğru ilerledim. Aynı anda onu gördüm, konuşan gün ışığıydı. Hem çok şaşırdım, hem de çok mutlu oldum. Büyük bir heyecanla;
Yakında adem dirler bir şehre azîmet var
Uçdı bu fezâlardan mürg-ı dil-i nâlânım
Ârâm idemez oldum efkâr-ı seyâhat var